Şuanda 46 konuk çevrimiçi
BugünBugün302
DünDün878
Bu haftaBu hafta302
Bu ayBu ay46015
ToplamToplam10208069
mihrac ural dosyası tamamlanıyor (1) PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Cuma, 23 Temmuz 2010 18:49


( KIRIP DÖKMEDEN ONARMAK, YENİLEMEK GEREK)

Mihrac Ural’ı teşhir kampanyamızın üzerinden iki yıldan fazla bir süre geçti. Daha ne kadar sürecegi de belirsiz. Söylenmedik ne kaldı? diye sorabilirsiniz. Biz de bilmiyoruz. Tamamdır, sonuna geldik demeye varmadan yepyeni şeylerle karşılaşıyoruz

Okuyucu ne der bilemem ama, , bazen, ben bile şaşırıp kalıyorum. Aklın alamayacagı boyutta iğrenç ilişkilerle karşı karşıyayız.

12 eylül’den bugüne, ülkemizin ne hale getirdilklerini  biliyoruz, yazmaya gerek yok, herşey gözler önündedir. Ekonomisinden siyasetine, siyasetinden, etik değerlerine ve düşün yapısına kadar ters-yüz edilmiş, kirletilmiş ve toplumsal değer yargılarının temelleri dinamitlenircesine yerlerinde sökülerek en geniş kitleler bazında yoğun bir bilgi kirliliği yaratılarak, belleklerin yeniden yazılması yoluna gidilmiştir.

Sol ve sosyalizm adına ne söylenmişse yok sayılması istenmiş ve hep ‘’..yeniden’lerden dem vurulmuştur. ‘’Yeni şeyler’’ söylemek adına ‘’inkar’’cılık ve  reddiye’cilik  ideolojisi pompalanmış, pompalanmaya da devam ediyor. Yeni söylem, yeni adımlar, yeni bir mücadele ve yeni bir devrm anlayışı adına sarfedilen iddialı söylemlere karşın. Elde avuçta ’’yeni’’ denilebilecek hiçbir şeyin henüz var olmadıgı da bir gerçek.

Eylül öncesi dönemin, devrim adına yola çıkmış yapıları marjinalleşti. Yeni’den söz edenlerin bile, maljinalleşen eskilerle  idare etmek(!) zorunda kaldıkları bir paradoksu yaşıyoruz.

Yeni’lere her zaman ihtiyacımızın oldugu, eskiden beri savunulmuyormuş gibi gözardı edilerek ‘’yeniden yeni’’ aramaya kalkanların kafa karışıklıgı içersinde oldukları görmemezlikten geliniyor.

Yeni’ye ihtiyacı olanların, eski ile hesaplaşmaları gerekiginden kimse bahsetmiyor.

Eski ile hesaplaşmayanların, yeni’den bahsetmeleri akıl almaz bir cehaletin, samimiyetsizliğin, en azından ‘’adam sendeci’liğin utangaç söylemidir. Boş’tur, anlamsızdır, ’ben söyledim’’ci bir pasifizmdir.

Soyut söylemlerin, sanal ortanda havada uçuştugu bir dönemde, söylemleri ile eylemleri arasındaki karşıtlıgı kendi pratiklerinde günübirlik yaşayanların ‘’yeni,yeni’’ diye tekrarı tekrar etmeleri kadar anlamsız ne olabilir?

Gündelik yaşamda karşılıgı bulunmayan ‘’ben söyledim’’ci yasak savmalarla bir yerlere varılmayacagını bilmelerine ragmen, bile bile ‘’israr’’ edenlerin ciddiyetlerinin bile sorgulanması anlamsız olacaktır.. İşin özü; ciddiyetten uzak, içtenlikten yoksun ve bugünden yarına, yol gösterici veya perspektif sunucu, somut sonuçlar dogurabilecegine, söyleyenlerin bile inanmadıgı sözlere takılıp kalmak, zaman kaybından başka bir işe yaramayacaktır.

Yeni, sonuçtur. Eski’den arınmadan, eski ile hesaplaşmadan, eski’yi kırıp dökmeksizin, ama, ‘’un-ufak’’ edip parçalarına da ayırmadan, tabir-i caizse, bir kuyumcu titizliği ile dokularına kadar gözden geçirmeden,  yeni’den bahsetmek, eskiden kaçmak olacaktır.

Eski’den kaçmak; farkında olunmadan,  bireyin kendisinden kaçtıgı, kendi kendine yabancılaştıgı, kendini inkar ettiği gerçegi ile örtüşmesi olacaktır.  Ve bu başka birşeydir...

Bunun adı; BAŞKALAŞMAKTIR.

Kaçarak kurtulmanın tek bir yolu vardır. Başkalaşmak...

Başkalaşmadan; kurtulmanın, yok saymanın, unutmanın yada anmak istememenin imkansızlıgı bilinmeden, eski’yi atlayarak ‘’yeni’’den bahsetmek, ciddi degildir. Boşluga konuşmaktır. Yankı bulması beklenmemelidir...

Başkalaştıklarını söylemeden, söyleyemeden, söylemek istemeden, ‘’ eskiyi boşverin(!) yeniye bakalım’’ diyen solcular,diyen arkadaşlar,diyen yoldaşlar ne yazık ki, bugün her zamankinden daha çokturlar. Susuyorlar. Konuşmuyorlar. Sükutları ikrardır. Başkalaşmışlardır. Bambaşka olmuşlardır.

Türkiye’nin sosyalistleri marjinalleşti. Yakın gelecekte de kitleselleşecegine ilişkin ufukta gözüken bir umut ışıgı yok. Eylül karartması devam ediyor ve karanlıgın aydınlatılması çabaları son derece cılız...

Nereden başlamak gerekiyor? Sorusuna, eski’den başlamak, eskiyi kırıp dökmeksizin, arızalarından arındırıp yenilemek gerktiğine inanıyorum.

Türkiye’nin KÜRTLERİ bunu başardı. Türkiye’nin İSLAMCILARI bile bunu başardı.

Türkiye’nin Kürtleri, eskiden beri günübirlik iç hesaplaşmalarını yaparak çoğaldılar, İsrar ettiler, inatlarında israr ederek inandırıcı oldular, güven verdiler. Kitleselleştiler. Eski’lerini inkar etmeden ama affetmeden parçalarına ayırarak, parça parça ederek, arızalarını buldular, onardılar, yenileyerek  bugüne geldiler. İktidar oldular.

Türkiye’nin islamcıları, Erbakan’ın marjinalleştirdiği islami ideolojiyi redetmeden, ama parçalarına ayırarak gözden geçirip, Erbakan arızasını bulup değiştirdiler ve kitleselleştiler iktidar oldular.

Türkiye’nin sosyalistleri de başarabilir...

 Başarmak için başlamak gerekiyor.

Nereden başlamalı...?

İşte, asıl sorun bu...

Devam edecek...

 

Son Güncelleme: Cuma, 23 Temmuz 2010 18:51