Şuanda 102 konuk çevrimiçi
BugünBugün21
DünDün2202
Bu haftaBu hafta5126
Bu ayBu ay26946
ToplamToplam10237288
mihrac ural'ın organize işleri (son) PDF Yazdır e-Posta
Yalçın-Yılmaz tarafından yazıldı   
Salı, 02 Mart 2010 13:14


( Dil’in cismi küçük ,cürmü büyüktür )

Mihrac Ural’ın pis ilişkileri bitmek bilmiyor. Devrimcileri katletmeden  İhbarcılıga, gazino patronlugu hayallerinden turizmcilik ve ithalat-ihracata, adi hırsızlık  vakalarından Eroin ticaretine kadar her türlü pis işlerin içersine gırtlagına kadar b.. batmış bir sefil’le ugraşıyoruz.

Utanç verici, yüz kızartıcı ne varsa  orada adı geçiyor. Biz söylemiyoruz, birçogunu kendisinden ögrendik. Elimizde yüzlerce sayfalık, rastgele insanlarla yaptıgı çetleşme duruyor. Çogunu oradan ögrendik. Bunları yazdıkca, insanlar bize ulaşıyor,ilişki kuruyor ve bilmedigimiz kirli ilişkilerini de anlatıyorlar. Bire bir yaşadıklarını ve tanıgı oldukları olayları  anlatıyorlar. Söylediklerimizin hiçbiri iddia degil. Tanık anlatımlarıdır. İsimler yayınlıyoruz. Kimlerle hangi tür pis işlerin içersinde oldugunu yer, zaman ve isim vererek yayınlıyoruz.

Amacımız, hala devrimci(!) oldugunu iddia etme cüretini gösteren bu ahlaksız adamı, devrimcilere anlatmak bu vb kirli tiplerin devrimci degil, devrimci değerleri pis ilişkileri ugruna kirleten sahtekarlar  olarak  gözler önüne sermektir.

Biz, kendi içimizdeki hain’i, geç de olsa yakaladık. Bu hain Mihrac Ural’dır.

Yakalandıgı an polisle anlaştı. Acilcileri tasfiye edecegi( kendisi ehlileştirmek diyor) sözünü vererek düzmece bir ifade ile ‘’tutuklandı’.’ Bunları ispat ettik. Yıllarca ihanetini gizledi. Bugün bile nerde ve nasıl yakalandıgı hala tam olarak belli degil.

Kendisine sorarsanız(!) 10 mart 1978 Ankara diyor. Gazeteler çok farklı şeyler yazıyor. Kimi gazeteler Bursa’da yakalandıgını,kimileri de Samsun’ya yakalandıgını yazıyor. Bunların hangisi dogru? Hala bilinmiyor.

MİHRAC URAL, NEREDE YAKALANDI?

Okuyucunun dikkatine sunuyoruz. Milliyet Gazetesi’nin 14 mart 1978 tarihli sayfa 8 de  aynen şunlar yazılı. ‘’ İstanbu, ,Bursa ve Samsun’da yapılan operasyonlarda yakalanan THKP-C Acilciler grubuna bağlı dokuz kişinin, banka soydukları, çeşitli patlama olaylarına karıştıkları ileri sürülmüştür. Bursa’da .......... tutuklanmıştır. THKP-C grubundan İbrahim EVREN ve Mihrac URAL SAMSUN’da YAKALANMIŞTIR.’’ Diyor. Dogru mu peki? Yalan söyleyen kim? Mihrac Ural, Samsun’da yakalandı da, orada mı polisle anlaştı? Bursa’da yakalandı da orada mı anlaştı? Yoksa Ankara polisi ile mi anlaştı?

Aradan 30 seneden fazla zaman geçti ortada polis ifadesi yok. 30 sene önce gösterdiği polis ifadesi de kaybolmuş(!) Ne tesadüf(!)  Av.Nizar Özkaya, kendisiyle birlikte hepimizin avukatıydı. Bizim ifadeleri kaybetmemiş(!) sadece Mihrac’ın polis ifadesi kaybolmuş(!) ‘’Yarım sayfa’da olsa çıkart, biz de görelim’’ diyoruz, çıkartmıyor Çetleşirken kendisi yazıyor ve kendi kendini ele veriyor. Ne söylerlerse söylesinler, İNKAR EDECKSİN diyor.

 

MİHRAC URAL İHBARCI’DIR...

Büyük Balık operasyonu adı altında, 1.Kongre’den hemen sonra, Örgüt MK’nin bilgisi dışında ve Suriye muhabarat’ının talimatı dogrultusunda ANAP binaları bombalandı. Mihrac Ural bu olayla 3 kuşu bir taşla vurmuştur diye yazmıştık.  Bu operasyon sırasında, polis’le işbirligi yaptıgını daha önce itiraf eden ALİ HAMAM (BOZCA) nın örgüt militanları arasında KURYE olarak kullanıldıgını söylemiştik. İNKAR ETMİŞTİ(!) Ali HAMAM’ın, Türkiye’ye götürüp getirdigi insanların yüzlerini dahi görmedigini(!) militanları bir noktadan alır, bir başka nokta da bırakır demişti. Yalan söylediğini biliyorduk. Yalan söylediğini, bu operasyonlarda yakalanan 90 kişinin hepsi de biliyordu. Alın okuyun. MİLLİYET gazetesi’nde HİLMİ DİKEN’in 25.12.1987 tarihinde çıkan FOTOGRAF’lı haberi kimi dogruluyor? Kimi yalanlıyor?  Bu haberi oldugu gibi aşagıya aktarıyoruz.

İLAÇ KUTUSUYLA HABERLEŞME  başlıgıyla verilen haberin devamı şöyle; ‘’.yaşlı bir kaçakcının cebindeki ilaç kapsüllerinin içinde ele geçirilen küçük pusula THKP-C örgütünün gizli haberleşme sistemini ortaya çıkarttı. Hatay polisine İFADE VEREN  ALİ BOZCA( HAMAM) adlı kaçakcı, örgütte kurye olarak çalıştıgını ve emirleri militanlara ilaç kutuları içinde ulaştırdıgını itiraf etti.’ Kim yalan söylüyor peki?

Mihrac Ural’ın, polis’le çalıştıgını itiraf eden bir kişiyi( ALİ HAMAM’ı) böyle bir operasyonda kullanmasının anlamı açık degil mi? Bunun anlamı, çetleşirken  EHLİLEŞTİRDİM diye söz ettigi ACİLCİLER’in , kendi tabiriyle KAPSAMA ALANI DIŞINDA KALAN son unsurlarını da temizlemek(!) degil mi?

Bir an için Mihrac Ural’ın dogru(!)yu söyledigini ve İbrahim Yalçın’ın yalan söyledigini varsayalım.

İbrahim Yalçın’ın  iddia ettigi gibi, Ali HAMAM’ın’ polisle çalıştım ve Türkiye’ye götürüp getirdigim militanları polise rapor ettim’’ diye bir itirafının olmadıgını düşünelim. Buna ragmen Mihrac URAL’In yayınladıgı İbrahim Yalçın’ın raporunda, ALİ HAMAM ile ilgili ‘’POLİSE ÇALIŞIYOR’’ diye iddia ettigi sözler, nasıl oluyorda dikkate alınmıyor? Samimi bir örgüt, örgüt MK üyesinin iddia ettigi böyle bir olayı ciddiye almaz ve en azından böyle bir kişiyi devre dışı bırakmaz mıydı? Hayır, bu yapılmadıgı gibi, aynı kişi( ALİ HAMAM) Ülke çapında yoldaşlar arasında kurye olarak kullanılmaya devam ediyor. Bu durum ‘hata’ olarak dahi kabul edilebilinir mi? Bunun adı bilinçli bir ihanet değil de nedir?

Büyük Balık Operasyonu, ACİLCİLER örgütünü bitirmek için atılan son adımdır. Bu operasyon sonunda 90 kişi yakalanmış. Muhabarat ve Mihrac Ural tarafından, ACİLCİLER fiili olarak ortadan kaldırılmıştır. Acilciler adı, Mihrac Ural’ın kendi deyimiyle,kendi kapsama alanı’na dönüştürülerek,kirli ilişkilerinin örtüsü derekesine indirgenmiştir.

Mihrac URAL, büyük balık operasyonu’nu, Muhabarat karşısında kaybettigi prestijini de ‘’onarmak’’ için de kullanmıştır. Bu eylemlerden sonra gazetelerde çıkan kimi haberler çok anlamlıdır ve bu haberler MİHRAC URAL kaynaklı haberlerdir.

Milliyet Gazetesi 10.01.1988 tarihli haber bu anlamda dikkat çekicidir.Önemlidir.

‘’.. ACİLCİ-PKK İŞBİRLİGİ’’ başlıgıyla verilen haberin devamı aynan şöyle.

Örgüt genel sekreterliğini Ali Hoca kod adlı Mihrac Ural’ın yaptıgı MK üyeleri Suriye,fransa ve Libya’da üstlenmiş. Suriye’de yayladag ile Lazkiye arasında denize 200 metre mesafede kampları bulunan THKP-C’nin genel sekreteri ile birlikte MK üyeleri Levent Güregen, Şerif kod adlı Nasır Yılmaz,Yusuf kod adlı Ali Esad ve Haydar Temizalp bulunuyor. Fransa’da daha çok örgütün ekonomik işlerini yürüten MK üyeleri de Salih Hoca, Zafer Gündogdu, Mehmet Ali kod adlı ALİ SÖNMEZ ve Cemal kod adlı İBRAHİM YALÇIN olarak belirlendi. Örgütün libya’da SAMİ ve DOGAN adlı iki elemanı bulunuyor.’’

Evet, bu haber anlamlıdır ve Mihrac Ural tarafından sızdırılmıştır. Haber’de, Suriye’de MK üyeleri diye geçen isimler ACİLCİLER MK üyesi degil, HATAY KURTULUŞ ÖRGÜTÜ(!) MK üyeleridir. Fransa’da örgütün ekonomik işlerini yürüten MK üyeleri olarak isimleri geçen kişilerle ilgili bölüm daha da anlamlıdır. Salih ve Zafer isimleri verilmiş ama, gerçek isimleri verilmemiş(!) oysa, İBRAHİM YALÇIN ve ALİ SÖNMEZ isimleri kod adlarıyla birlikte oldugu gibi verilmiştir. Adı geçen tarihte bu iki ismin Mihrac Ural’a muhalefet ettikleri göz önüne alındıgında, bu kişilerin dogrudan hedef gösterildigi çok açık.

Mihrac Ural, başkalarını ‘ihbarcı’olarak suçlarken bu işi bizzat kendisi sinsice yapmaktadır.

Bitmedi, devam ediyoruz. Mihrac Ural, Muhaberat tarafından organize edilen Büyük balık operasyonu ile kamu oyuna, güya geniş bir ilişki ağı oldugu imajını vermeye çalışarak basına uyduruk bilgi sızdırmaya devam etmiştir.

22.12 1987 tarihli Milliyet gazetesi’nin sayfa 15 de geçen haberi aynen şöyle.

‘’13 MİLİTAN YAKALANDI

Suriye’nin Lazkiye kentinde Basit’te PKK genel sekreteri Abdullah Öcalan, Suriye adına Cemil ESAD, FKÖ adına 3 kişi. THKP-C Acilciler adına,Mihrac Ural,Ali SÖNMEZ ,İbrahim Yalçın ,Kemal Bayram ve Zafer hoca, Libya’dan Sami Kutlu,Türkiye’den Ferhat,Halil,Kamil Almanya’dan bazı örgüt mensuplarının katılımıyla oluşturulan MK toplantısında BOMBALAMA kararlarının alındıgı ortaya çıktı.’’

Bu haber tamamen yalandır ve bir Mihrac Ural senaryosudur. Örgüt MK’sinin böyle bir olaydan haberi olmadıgı gibi, Abdullah Öcalan’ın da haberi yoktur. Örgüt MK’sinin aldıgı kararlar bundan çok çok farklı kararlardı. Bu karar, Suriye Muhaberatı tarafından alınmıştır.

Mihrac Ural, Büyük balık operasyonu ile bilgi sızdırmaya devam ediyor ve benzeri manevralarla, bugün ortaya çıkarttıgımız Türk polisiyle girdiği ilişkilerini gizlemeye çalışıyor.

Küçücük beyin’iyle, ABDULLAH ÖCALAN ismini olur olmaz her yerde kullanarak hem ihanetlerini gizlemek istiyor, hemde, kürt’e olan sempatinin gölgesine yaslanmaya çabalıyor.

Abdullah Öcalan’ın, hiçbir zaman Mihrac Ural’ı ciddiye almadıgını defalarca yazdık. Haydar Yılmaz, Suriye’de, Abdullah Öcalan’la görüşmeleri sırasında,bir kaç kere ve israrla Lazkiye’ye gitmek istedigini dile getirdigi zaman, Abdullah Öcalan’ın Haydar Yılmaz’a, ‘’ Yoldaş, bunlar celepcidir, değmez. Ama illa da gitmek istiyorsan yanına birkaç yoldaş verelim beraber gidin. Ama değmez’’ demiştir.

Abdullah Öcalan, Mihrac Ural’ı  devrimci degil, Muhabarat olarak bilir ve ona göre ilişki kurardı, bunu bilmeyen mi var? Mihrac Ural bunu herkesten çok daha iyi bilir.

Mihrac Ural, bugüne kadar ne söylediysek inkar ediyor. Önemli degil , Kabul etmesini zaten beklemiyoruz. Biz bu adamı teşhir ediyoruz. Şimdilik yaptıgımız bu.

BESLEMELER (YADA PAPATYALAR) NE DİYOR(!)

Mihrac Ural’ın bir kaç tane beslemesi var. Bunları çok iyi tanıyoruz. Bugüne kadar muhatap almadık. Bunlar, ‘’ şerefli ve şanlı tarihimizi karalıyorlar’’ diye yazıyorlar(!) Bunlar, tarafımızdan tanınmadıklarını sanıyorlar. Aldanıyorlar.  Utanmıyorlar. Acilciler’in şerfli ve şanlı tarih sayfalarında yerlerinin ne oldugunu yazacagız. Bunların kim olduklarını ,geçmişlerinin şerefli mi yoksa yüz kızartıcı suçlarla kirli mi olduklarına okuyucu karar verecektir. Pisliklerinin unutuldugunu yada bilinmedigini sanıyorlar. Unutulmadıgını ve detaylarına kadar bilindiğini hatırlatacagız. Nebil Rahuma’nın ‘’ ellerinde büyüdüğünü’’ söylüyorlar. Nebil Rahuma’nın, bunlardan nefret ettiğini yazacagız. Nebil Rahuma yoldaş’ın Acilciler’den daha önce’de ayrıldıgını, bugün Şerefli tarihimiz(!) diye konuşan kimi ‘’ahlaksızların bulundugu ortamda ben bulunmam’’ diye ayrıldıgını ve uzun ugraşlardan sonra yeniden döndügünü ama bu kişilere de asla güvenmedigini, bunları devrimci olarak görmediğini yazacagız.

Nebil Rahuma haklıydı. Zaman bu kişileri ne hale getirdi? Yazacagız ve hep beraber  ögrenecegiz. ( Mehmetcik Mehmet Yavuz’u tanık(!) olarak göstererek  yazacagız.)

21.05 1988 MİLLİYET

Haber Hilmi Diken (İskenderun(Mil-ha)

‘’...Bu arada örgütün Basit kentinde Siyasi,Lübnan yakınlarındaki bir başka örgüt kampın da ise,serbest bölge Lübnan da balıkçı tekneleriıyle Avrupa ülkelerine uyuşturucu götürüp pazarlıyorlar...’’

Tanıklıga dayalı anlatımların, gazete haberleriyle dogrulanması, pis işlerin somutlanması degil mi?

Gazino patronlugu hayallerinin masumane olmadıgı da böylelikle ortaya çıkmıyor mu?

Uyuşturucu, bar, gazino, disko, club, turizm, silah tüccarlıgı ve nihayetinde ithalat-ihracat işleri... Sen bu işleri bilir ,başarlı da olursun Mıhrac...

Mihrac Ural’a bir çift sözümüz var.

‘’HAYDAR YILMAZ’IN DOKUNULMAZLIGI KALDIRILDI’’ ÖYLE Mİ..?

17 Şubat 2010

‘’HAYDAR YILMAZ... HERKES YÜREGİNİN YETTİĞİ YERDE DURUR...

Sana laf etmedik şimdiye kadar. Sırf polis tavrının olumsuzluğundan sonra Mamak Cezaevinde ki duruşundan dolayı. Başka bir artın yok. 20 yıldır yok... Bu şerefsizlerin yanında isen, artık hiç yok...

Adam gibi durmasını becerseydin, 20 yıldır devrimci anlamda hiç bir şey yapmamanı konu etmeyecektik..

Senin gibi onlarca yoldaşımız direndi. Ama asla sen gibi hiyanet içerisinde olmadılar... Adam gibi, durmasını bilmiyorsan, sızıntı İbrahim Yalçın'ın yanında dur.

Siz eski arkadaşsınız... Engin  Erkiner sizi 10'ar günlük arayla  örgüte kazandırdı... Kazanıldığınız gibi duruyorsunuz...

Haydar Yılmaz, bu son imzanla artık dokunulmazlığını kaldırdın... Sende artık döküntülerden birisin...’’

Bu yazının altında ‘’Mihrac Odemiş’’(!) imzası var. Yazdılar ve hemen kaldırdılar.

Nazım Hikmet’in Peyamı Safa’ya yazdıgı şiiri hatırlayanlar bilirler.  Aynen aktarıyoruz. En güzel cevap bu olmalı. Fazlası degmez...

‘’Sen çıkmadın

Çıkardılar karşıma seni

Kıllı kara elleriyle tutup enseni!

Gövdeni yerden bir karış kaldırdılar;

Sonra birdenbire

Bırakıp yere

Seni pantalonumun paçasına saldırdılar!

Bir düşün oglum

Bir düşün ey yetimi sefa

Bir düşün son defa

Anlayabilesin

Sen bu kavgada

Bir nokta bile degil,

Bir küçük egri virgül,

Bir zavallı vesilesin...!

Ben kızabilirmiyim sana?

Sende bilirsinki,benim adetim değildir

Bir posta tatarına

Bir emir kuluna sövmek,

Efendisine kızıp

Uşagını dövmek...!

Sende bilirsinki,jurnal esnafı,senin gibiler

Tutulup kulaklarından birebir

Teşhir edilirler...

Ben sadece söküp

Bir fitnenin otuziki dişini,

Ev bagbiali kaldırımlarına döküp

Gelecegini,geçmişini

Aldım omuzuma işte bu teşhir işini’’
 
SON SÖZ YERİNE

"Organize işler" deyişi; Mafia ve mafia vari adi sokak çetelerinin yaptıgi,kirli, karanlık, daha çok; uyuşturucu temali, yer altı çıkar ilişkilerini anlatmak icin kullanılır. En azından bizdeki çagrışımı budur.Toplumsal algılayışın da bu temelde olduguna inaniyoruz.Yasa dışılıktır. Her yasadışılık gibi gizlilik burada da esastır.
 
 "Organize Işler" gibi deyimlerin ilettikleri toplumsal mesajları örtük, sınırları daraltılmış, indirekt iletiler olmasi itibariyle, eylülist deyimler olarak da nitelenebiliriz. Kirli ve karanlık işlerin iletisi olarak toplumsal bir islev gördügü konusunda şüphe yoktur.
 
Gizli, karanlık, yüz kızartıcı işlerin, sadece algılandıgı gibi olmayıp,toplumsal ilişkiler ağının bütün boyutlarıyla "organize ilişkiler" içinde olundugu, bu gün cok daha açık görünmektedir. Yoksa, ne "Ergenekon" ne "Encümeni danış", ne şafak vakti "Balyoz", nede de Liberal toplumsal aldanış anlaşılabilir. Asıl organize işler, sadece mafya tipli, yasa dışı, itici, kıyıcıi tipler tarafından yapılmıyor. Kerli ferli, yıldızlı apoletli, kariyerli bilumum toplumsal tiplerce icra-i meslek edinilmiş.

Toplumsal dejenerasyon; Toplumu, bütün kesitleriyle "organize işlere açik hale getirmiştir.Toplumsal bir kesit olması itibarıyla elbette sol kesimde, dejenerasyondan etkilenecekti. Mihrac Ural’ın bir tane  oldugunu söyleyebilir miyiz.Elbette degil. Biz kendi Mihrac Ural’ımızı ensesinden tutarak teşhir ediyoruz. Örnek olmalı. Ülkemiz devrimci hareketi, kendi içersine sızmış ‘’yüz karaları’nı’ deşifre ederek teşhir ettigi oranda güçlenecektir.Biz buna inanıyoruz. Sol'un, daha dogrusu sol örgüt ve örgüt insanlarının yüz kızartıcı çıkar iliskileri içine girmesinin, mesruiyetini kim, hangi cüretle savunabilir ki? Buna karşın, Örgüt ve örgütlü mücadeleyi, amaç için, her yol meşru tarzında algılayan makyavelist yaklaşımların, devrimci örgütleri de, yer yer de olsa "organize işler" icine çekebilmiştir. Bizim açımızdan, sorun sadece  bu olsaydı, konu üzerine bu kadar vurgu yeterli olabilirdi. Oysa, asıl olan. Organize işleri, katakullileri, toplumsal, toplumsal oluşuyla da; Ekonomik, siyasal, kültürel, tüm yönleriyle               algılayabilmektir.
 
Bu baglamda,Mihrac Ural’ın "organize işleri" sadece limanlar arası uyuşturucu ticaretiyle sınırlı kalsaydı bizi o kadar ilgilendirmezdi.

Bizi ilgilerndiren, Mihrac Ural'in Acilciler Ögütünü hangi tarz organize’lerle tasfiye ettigi ve acilciler adını, kendi organize işlerinin örtüsü olarak kullanmasıdır.

Yazi başlığının ‘’organize işler’’ deyişiyle tamamlanması, sadece günlük çağrışımıyla algılanmamalıdır. Yeni bulgulara ulaştıkca, site okuyucularına benzeri tematik bulgularımızı iletmeye devam edecegiz. Çevirdigi 'örgütsel işlerini' teşhir edecegiz.

İbrahim Yalçın.

Haydar Yılmaz.