Şuanda 86 konuk çevrimiçi
İsrail'in yeni savaş politikası PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 30 Eylül 2024 18:49


Bu politikadaki yenilik sivil kayıpların dikkate alınmaması, protestolara ve kınamalara aldırılmamasıdır.

İsrail teknikten daha çok istihbaratla hedeflerini vuruyor. İstihbaratta da tekniğin rolü bulunuyor ama teknik temelinde istihbaratta çok sayıda bilginin ayıklanması gerekir. Bazı bilgiler gereksizdir, bazıları birbiriyle çelişkilidir. İstihbarat bilgilerinin birbiriyle uyumlu duruma getirilmesi gerekir.

İsrail asıl bilgiyi karşı taraftan önemli kişileri satın alarak ya da karşı tarafın kadroları içine elemanlar sokarak almaktadır.

Nasrallah’ın öldürülmesini inceleyecek olursak…

Hizbullah ve Hamas’ın taktiği şöyledir: hedef alınması kuvvetle muhtemel olanların kitle içinde saklanması…

Hamas’ın çok sayıda İsrailli rehineyi kendisine bağlı ailelerin yanına bıraktığı artık biliniyor. Nasrallah da Hizbullah’ın kalesi sayılan Beyrut’un belirli bir bölgesinde büyük ihtimalle bir ailenin yanında kalıyordu. Bu ailenin –bombardıman fotoğrafına bakarak- bir sitede oturduğunu düşünebiliriz. Nasrallah muhtemelen sürekli aynı evde kalmıyor, site içinde yer değiştiriyordu.

Nasrallah cep telefonu ve benzeri iletişim araçları kullanmadığına göre kaldığı yerin bilgisi mutlaka içerden gelmiştir. İsrail en fazla kalınan siteyi öğrenebilir. Bundan sonraki adım o sitenin bombardımanla tümüyle yıkılmasıdır. 50-100 ya da daha fazla kişi ölebilir ama bu sivil kayıplar göze alınmaktadır. Önemli olan istenilen hedefe ulaşılmasıdır. Sivil kayıplar kınanacaktır ama İsrail buna aldırmamaktadır.

Benzeri durum Hamas’la mücadelede de görüldü. Hamas ve Hizbullah’ın değişik düzeylerdeki komutanlarının öldürülmesi bazen yüksek sayıdaki sivilin öldürülmesiyle birliktedir ve İsrail bunu göze almaktadır.

Eskiden bu kadar pervasız değillerdi.

İsrail istihbaratının başarıları yeni değildir.

1980’li yılların ikinci yarısında İsrail savaş uçakları Suriye’deki hedefleri bombalarken önemli kayıp verirlerdi çünkü ülkede SSCB’nin füzeleri konuşlandırılmıştı. Baktılar ki böyle olmayacak, füze sisteminin kodlarını bilen subayı satın aldılar ve sinyal gönderip füzeleri kilitlediler. İsrail uçakları geldiği zaman füzeler ateşlenmedi.

Hafız Esad’ın ağır hasta olduğunu ilk açıklayan İsrail’di. Dayanağı da kan tahlili sonuçlarıydı. Devlet başkanının kan tahlili sonuçları nasıl ele geçirilebildi diye sorarsınız; cevabı uygun kişinin satın alınmasıdır.

İsrail aynı politikayı İran’da da uyguluyor. Hedef kişinin kalacağı odaya kadar bilgi sahibi oluyor. Bu bilgi ancak içerden verilebilir.

Karşı tarafın belirli kişilerini satın almak bütün ülkelerde görülen bir uygulamadır. Burada garip olan, İsrail’den önemli hiç kimsenin satın alınamamış olmasıdır.

Bunu yapabilmeniz için karşı tarafın dilini ve kültürünü bilmek ilk adımdır. Ardından satın alınacak kişiye paranın yanı sıra gizlenip ortadan kaybolacağı bir yer ayarlamanız gerekir.

İsrail satın aldıklarını ABD’ye kaçırıyor.

Hamas ya da Hizbullah nereye kaçıracak?

İşbirliği yapıp önemli bilgiler verenin korunabilmesi gerekir. Aksi durumda başka kişilerden bilgi alamazsınız. Ödenecek para miktarı bu güvence sağlandıktan sonra gelir.

Bir çeşit işbölümü ortaya çıkıyor: İsrail vuruyor ve siviller de ölüyor. Karşı taraf ve ek olarak başkaları da eleştiriyor.

Ben yaparım; sen eleştirirsin, tehditler savurursun…

Karşı taraf kayda değer şeyler yapamayacağını biliyor.

İran’ın durumunu görüyoruz. Bu kaçıncı tehdittir!

Bu yeni savaş taktiğine nasıl karşı konulur; bunu savaş alanındakilerin bulması gerekir.

En başta İsrail’in pervasızlığını anlamak gerekir.

Mesela kısa süre önce Suriye’deki İran elçiliği İsrail uçakları tarafından bombalandı ve iki üst düzey komutan öldürüldü. Elçiliğe saldırmak, doğrudan o ülkeye saldırmak demektir. İsrail eskiden bunu yapmazdı ya da yapamazdı.

Şimdi bunlar geride kalmıştır ve en başta bunu anlamak gerekir.