Şuanda 127 konuk çevrimiçi
BugünBugün3067
DünDün5617
Bu haftaBu hafta13789
Bu ayBu ay35609
ToplamToplam10245951
Sürgün ve değişim PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 29 Nisan 2024 18:40


İranlı kadının aynı ülkeden sürgün kadınlar hakkındaki incelemesini okuyup bitirdim.

Güzel bir kitap, eklemek gerekir, oldukça zeki bir kadın…

İyi bir sosyoloji eğitimi gördüğü belli oluyor ve sınırlı incelemelerden hareketle genellemeleri iyi yapıyor.

Kadın, sürgünlüğü biyografik açıdan incelemiş ve alanında yeni bir saptama yapmış: sürgün aynı zamanda kişinin değişmesi demektir.

Değişik ülkelerden sürgünlerle ilgili epeyce kitap okudum, hiç birisinde böyle bir saptama yoktur. Sürekli acıdan ve yalnızlıktan söz edilir. Bunlar da vardır ama sürgünlük aynı zamanda değişim ve kişinin kendini yeniden üretme yeri de olabilir.

Bu değişmenin insanlara göre farklı motifleri vardır.

Eklemek gerekir: değişim, mevcut konumdan uzaklaşmak demektir. Bu uzaklaşma iyiye doğru da olabilir, kötüye doğru da olabilir. Değişim mutlaka iyiye doğru olmayabilir.

Birkaç yıl önce sürgünlükle ilgili olarak Bern’de katıldığım bir panelde tipin birisiyle neredeyse kavga edecektik. Yıllar önce, Avrupa ülkelerine yeni geldiğim yıllarda, ukalaca konuşan tiplere karşı daha yumuşaktım. Şimdi hem ağır konuşuyorum hem de bağırıyorum.

Daha ilgincini geldikten yaklaşık 15 yıl sonra görmüştüm.

1979’da Selimiye Askeri Hapishanesi’nde birlikte kaldığımız Devrimci Yolcu bir arkadaşla tesadüfen Köln’de karşılaştık. Oturup konuştuk. Ayrılırken; “sen benim aynı hapishanede kaldığım kişi değilsin, ben başka birisiyle konuştum” demişti.

Değişimin ben de farkındaydım ama bunu başkasından duymak farkında olmanın onayı oldu diyebilirim.

Yukarda sözünü ettiğim tiple neden kavga edecektik? Köln’deki meyhanelerin müdavimleri arasında değişik örgütlerden çok sayıda merkez komitesi ve politik büro üyesinin bulunduğunu söylemiştim. Ben biliyorum da konuşuyorum, sen neyi gördün de konuşuyorsun?

Bu değişimi anlamak özellikle Türkiye’de bulunanlar için önemlidir.

Tanıdıklarını, doğal olarak, 40 yıl öncesindeki gibi hatırlıyorlar.

Ama öyle değiller… İyi veya kötü yönde değişmişlerdir.

Mesela Kemal Bayram 42 yıl Paris’te yaşadı. Sadece para karşılığında Abdullah Çatlı’ya politik referans vermesinden söz ettim. Fazlası gerekmez. Gerekseydi, tüylerinizi ürpertecek başka şeylerden de söz edebilirdim.

1982’nin ikinci yarısında Paris’ten ayrıldım ve Almanya’ya geldim ama bu kentle her zaman yakın bağlantım oldu. Böyle bile olsa duyduklarım eksiktir, gerçek bunun birkaç katı olsa gerektir.

 

İnsanlar fena halde –iyiye ya da kötüye doğru- değişiyorlar.