Şuanda 182 konuk çevrimiçi
BugünBugün1240
DünDün2267
Bu haftaBu hafta6082
Bu ayBu ay3507
ToplamToplam10213849
Başkasındaki değeri kullanabilmek... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 19 Kasım 2023 15:23


Türkiye Milli Futbol Takımı Almanya’yı deplasmanda 3-2 yendi. Üç golü atanların tümü Türkiye’deki futbol altyapısından yetişmiş kişiler değil… Birisi Hollanda, diğer ikisi Fransa ve Almanya futbolunun altyapısından yetişmişler. Aynı durumda olan başka oyuncular da bulunuyor ve bazıları Türkçeyi neredeyse konuşamıyor.

Ne var bunda?

Türkler çok sayıda ülkeye dağılmış uluslardan bir tanesidir. Kendimizi futbolla sınırlandırırsak, yaşadıkları ülkenin milli takımında oynayan futbolcular da vardır, o ülkenin altyapısından yetişen ama TC milli takımında oynayanlar da…

Ülke sınırları içinde yetişenlerle yetinmek en az 30 yıl geride kaldı.

Değerin kaynağının neresi olduğu önemli değildir, önemli olan onu kendine katabilmektir.

Yukarıdaki tablo Türkiye futbolunun altyapısındaki zayıflığı da gösteriyor, bunu da atlamamak gerekir.

Bu uygulama yeni bir durum değildir.

Selçukludan Osmanlıya kadar önemli devlet adamlarının kökeni yabancıdır.

Önemli olan yetenekli kişinin bu devlete hizmet etmesidir, köken önemli değildir.

Köprülüler Arnavuttur ama önemli olan Osmanlıya sundukları hizmettir.

Türkçülüğün Esasları’nı yazan Ziya Gökalp Diyarbakır doğumlu bir Kürttür. Türk milliyetçiliğinin önemli kitaplarından birisini yazan kişinin kökeni sorun olmamıştır.

“Türkler devşirme bir halktır” tespitinde bulunan bazı geri zekalı Kürtlerin bunu anlamasını beklememek gerekir.

Önemli olan performanstır. Performans kime yazılıyorsa belirleyici olan orasıdır. Şu veya bu kökenliymiş, ne önemi var?

Dünyanın en devşirme halkı ABD’lilerdir.

Köken ararsanız kimin nereden geldiği belli değildir ve bu önemli de değildir. Kim kiminle ne kadar karışmış, ne önemi var?

Dünyanın önde gelen halklarından birisi olabilmek, önemli olan budur.

Fransız milli futbol takımına bakın…

Beyaz oyuncu zor bulursunuz. Hepsi Fransız vatandaşı ve yıllar öncesindeki sömürgecilikten gelen insanlar…

Fransa’nın futbolda dünya çapında olmasında bu oyuncuların rolü büyüktür.

Kökenleri beyaz ve Fransız değilmiş; ne önemi var?

Önemli olan Fransa’ya hizmet etmeleridir.

Türkler kendileri değer üretmekten çok başkalarındaki değerleri sahiplenirler. Onlara imkan tanırlar, yanlarına çekerler.

Bu esneklik iyi bir özellik olmakla birlikte yeterince değer üretememek ciddi eksikliktir.

Türkler taklit etmekte iyidirler ama yeni bir şey üretmekte hiç de öyle değildirler.

En az 40 yıldır küreselleşmenin yeni aşamasını yaşayan dünyada hiçbir halk kendine yetemez. Kendini kendine yetmekle sınırlandırmak gerilikten başka bir şey değildir.

Şampiyon voleybol takımına bakın; antrenör yabancıdır.

Futbol takımı antrenörü de öyle…

Türk sporcular, özellikle de kadınlar, peş peşe şampiyonluklar kazanıyorlar.

Çalıştırıcılara bakın, çok sayıda yabancı vardır.

Neden olmasın?

Türklerin iki Nobel ödülü bulunuyor.

Birisini kimya dalında alan Aziz Sancar bunu ABD’deki çalışmalarıyla aldı. Üniversiteyi bitirdikten sonra Türkiye’de kalsaydı, bu ödülü alması beklenemezdi.

Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü bu yönden çok önemlidir.

Yazarı seversiniz sevmezsiniz, burası önemli değildir.

Kürtçe yazan Mehmet Uzun’a belirli bir örgütten olmadığı için yapılan muameleyi biliyorum.

Yazarın Kürt olması değil, hangi dilde yazdığı önemlidir.

Türkçe yazdınız mı, Türk edebiyatı kapsamına girersiniz; ister Kürt, ister Ermeni, ister Arap olun fark etmez.

İsmail Beşikçi’nin vurgulayarak sözünü ettiği bu gerçeği anlamak zor almasa gerektir.

Ahmet Kaya Kürt olabilir, bir sürü eksiği de olabilir.

Sosyalistlerin de MHP’lilerin de dinledikleri bir kişidir.

Alpaslan Türkeş’in Nazım Hikmet’ten dize okuması gibi…

Görüşü ne olursa olsun herkesin benimsediği sanatçı olmak önemlidir.

Sol görüşlüsünüzdür ama bizdeki sağ pek sanatçı üretemediği için sola başvurmak zorunda kalır.

Almanya kültürüne bakın…

Anna Seghers sürgünde yıllarca yaşadıktan sonra DAC’de yaşamayı tercih etmiştir ama Alman edebiyatının önemli yazarlarından sayılır. Sosyalist veya değil herkes tarafından kabul edilir.

Bertolt Brecht keza böyledir.

Günter Grass iki Almanya’nın birleşmesine karşı çıkmıştı ama kendisi esas olarak edebiyatıyla ve Nobel ödülüyle hatırlanır.

Türkçenin dünya çapında yazarları vardır ama bu insanlar yıllarca hoyratça geriye itilmişlerdir.

Yaşar Kemal, Aziz Nesin epeyce bilinir ama Bilge Karasu ve Ahmet Hamdi Tanpınar için aynısı söylenemez. Keza Orhan Kemal için de…

Bilmem kaç yüzyıl öncesinin İslam sanatçılarıyla yakın geçmişin ve bugünün sanatını üretemezsiniz. Hiçbir dalda üretemezsiniz.

Yapabileceğiniz tek şey başkalarına engel çıkararak zarar vermek olur.

Ahmet Hamdi Tanpınar’a kitaplarının ilk basımının neden Ötüken Yayınevi’nde yapıldığı sorulur.

“Başkası basmıyordu” der.

Gerekçe, Tanpınar’ın Osmanlı ve Cumhuriyet kültürlerinin sentezini savunmasıdır.

600 yıllık Osmanlıyı ve kültürünü silip atan Cumhuriyetçi sola göre Tanpınar gericidir.

Bence Türk edebiyatının en büyük üç romanı şöyle sıralanabilir: Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur, Yaşar Kemal’in İnce Mehmet (1) ve Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı.

Başka dilleri bilmiyorum ama Huzur’un Almancaya çevrilmesi 15 yıl kadar öncedir.

Çeviren Macar bir Türkologdur.

Yıllar önce yapılması gerekende bu kadar geç kalınmıştır.

Rezalet, başka şey söylenemez.