Engin Erkiner
Taşınma | |
Yeni adres yazinverlag.org | |
Diğer Yazıları |
En yeni yazılar
Bugün | 5737 | |
Dün | 2467 | |
Bu hafta | 10408 | |
Bu ay | 11415 | |
Toplam | 10968742 |
Konuk Yazılar
İrfan Dayıoğlu - Seçme Yazılar | |
drive | |
Bütün Yazılar |
Suriye'den kazanmak... |
Engin Erkiner tarafından yazıldı |
Pazar, 24 Eylül 2023 17:31 |
Yıllardan beri Türkiye’nin Suriye’deki savaştan yüksek miktarda kazandığını ve bunu sürdürdüğünü değişik yazılarda ve Küresel İç Savaş ve Türkiye kitabında ifade ettim. Bu kitap 2000 yılında yayınlanan Alt Emperyalizm ve Türkiye kitabının devamıdır. (Bkz. www.enginerkinerkitaplar.blogspot.com ) Bu kazancı destekleyen yeni bir veri açıklandı. Kuraklık nedeniyle zeytin ve zeytinyağı üretiminde yüzde 50’lere kadar varan düşme var. Dünya zeytin üretiminin yarısını sağlayan İspanya’nın ardından Portekiz, İtalya ve Yunanistan’da bu düşmenin gözlemlenmesi mümkündür. Türkiye’de ise tersi yönde gelişme bulunuyor. Ülkenin zeytin üretimi 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 71 oranında artış göstermiş. Zeytinyağı üretimi de aynı dönemde yüzde 79 oranında artmış. Bu alandaki ihracat da yüzde 240 artmış. Artı Gerçek’teki habere göre durum böyle. Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı üretimindeki artışın nedeni Afrin’dir. Belirtildiğine göre Afrin zeytininin piyasa değeri 200 milyon doların üzerindedir. Türkiye zeytinyağı üretiminin yaklaşık yüzde 20’si Afrin zeytinyağından gelmektedir. Yukarda da adı geçen kitapta da belirttiğim gibi zeytinyağından sağlanan kazanç küçük sayılır. Büyük kazanç, Suriye savaşı başladığında Halep’teki dokuma atölyelerini söküp Antep ve Kilis’e taşıyan, ek olarak servetini de Türkiye’ye getiren Suriye burjuvazisinden elde edilmiştir. Bu atölyelerin üretimi Türkiye adına ihraç edilmektedir. Türkiye Suriye’nin sanayi üretiminin küçük olmayan bir bölümüne üretim araçlarıyla birlikte el koymuştur. Bu konuda yapılan araştırma var mıdır, bilmiyorum ama her durumda Suriye’den yapılan üretim malları dahil servet transferi küçük değildir. Bunlara en ucuz işgücü olan Suriyelileri de eklemek gerekir. Marksistler yeniyi anlamakta zorlanırlar. Bu nedenle hala Türkiye işçi sınıfının Kürtleşmesinden söz ediyorlar ve Suriyelileri görmüyorlar. Önceki hükümetlerden bazı bakanlar da “Suriyeliler olmasaydı üretimimiz çökerdi” diyerek durumu açıkça ifade etmişlerdir. İhracata yönelik üretim yapıyorsanız fiyat mümkün olduğu kadar ucuz olmalıdır ve bunun da en etkili yolu işgücünün ucuz olmasıdır. Suriyeliler en ucuz işgücüdür. Haklıyız çünkü güçlüyüz. Bu mantığı anlamamış olanlar Suriye konusunda olduğu gibi sürekli boş konuşuyorlar. Dağlık Karabağ bizimdir, daha doğrusu Azerbaycan’ındır. Güçlüyüz, alırız. En güçlü değiliz, bu nedenle de daha büyüklerle –bu örnekte Rusya- ilişkiyi iyi tutmak gerekir. Agos’un yakın sayılarından birindeki gerçekçi yazıda durum gayet iyi özetleniyordu: Azerbaycan durumu iyi kolladı ve Karabağ’ı aldı. Ermenistan da ABD’yi bölgeye çağırarak Rusya ile arayı açtı ve Karabağ’ın gidişini kolaylaştırdı. Tarih herkesi haklı çıkaracak kadar değişik örneklerle doludur, demişti Lenin. Kısaca ifade edilirse, gerekçe arayan bulmakta zorlanmaz. Hangi gerekçeyi savunan kazanır, denirse, güç kimdeyse o kazanır.
Tabii daha güçlü olanla ilişkiyi iyi tutmak şartıyla… |