Şuanda 62 konuk çevrimiçi
BugünBugün217
DünDün2202
Bu haftaBu hafta5322
Bu ayBu ay27142
ToplamToplam10237484
Acilciler mihrac ural'dan cevap bekliyor PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Perşembe, 24 Aralık 2009 14:40


 

YALANI BIRAK VE GERÇEKLERİ KONUŞ, SEN KİMSİN?

 

32 sene yalan konuştun. Tam 32 senedir binbir surat dolaştın. Tam 32 senedir ihanet içersindesin.

En yigit yoldaşlarımızı öldürdün,kara çaldın,ihbar ettin. Yakalandığında ‘’bülbül’’ gibi öttün.Polis’le anlaştın. 6 ay içersinde ‘’tahliye edilme’’garantisi aldın ve ‘’ser verdim sır vermedim’’ diye örgütümüze yalan söyledin.

ACİLCİLER örgütünü tasfiye etmeye yemin ettin. Bunun için herşeyi yaptın. Kadın-erkek, sempatizan-militan demeden yoldaşlar hakkında ‘’şaibeler’’ yarattın. Kimsenin kimseye güvenmediği, herkesin birbirine ‘’şüphe’’ile baktıgı bir yapı kurmak ve bu yapının yarattıgı ‘’değerler’’üzerinde ‘’zıkkımlanmak’’için tepindin durdun.

‘’BAŞARDIN’’mı? Senin açından evet, ’’Başardın’’. 20 milyon doların üzerinde bir servetin sahibi oldun. Yazlık-kışlık evlerin, villaların, zeytinliklerin var. ‘’Okumaların ve yazmaların’’ için köy satın alıp, orta yerine taştan bir villa diktirmeyi düşünecek kadar ufkun açıldı. ‘’..Tam 5 senedir aldım bekliyorum’’ dediğim 10 dönümlük zeytinligin, denize bakan cephesine de bir villa diktirmelisin, Çocukların büyüyor, aç sefil kalmasın zavallılar. Allah daha çok versin Mihrac, O ‘’veletler’’in  altlarındaki jeep’lerin modeli eskidiyse, onları da yenilemelisin, Ömer’in gözü olabilir ama bizim gözümüz yok. Kiremit işinden zarar ettin.  Silah Ticareti ‘’etik’’olur mu diye düşünme artık ,karar ver. Gazino işini de çok iyi düşünmüşsün ama haberin yoksa uyarayım seni. ‘’Arap birliği merkezi’’ lazkiye’ye taşınmıyor. Yanlış hesap yapma, sen basit’e gelecek ‘’turizm potansiyeli’’ni düşün. 100 yataklı pansiyonunu genişlet mesela. Patates’miş, yaş sebzeymiş bunları boşver, bunlar uzun vadeli yatırım için gelecek vaadetmezler. Dikkatli ol. Hiperaktif olduğunu biliyorum. Her söylenene inanma (mehmetcik memete dikkat et) Ömer’i sıkı kontrol altına al, içkiyi fazla kaçırıyor ve çok konuşuyor, baksana adama,’ ’siyasal yazılarını yazarken’’ bile  ‘’zebellah’’ gibi tepene dikiliyor . Herşeye burnunu sokar oldu. Sen bunları benden iyi bilrsin, ’’çok dolaşan ve çok konuşan tehlikelidir’’ Sinirlenmeden, ama sistemli bir biçimde, çaktırmadan yani, adım adım kızağa al . Birden patlayıp kovma hemen. Çok şey biliyor, Başına iş açabilir.

Mehmetcik memet fena değil bak, iki gün öncesine kadar iyi gidiyordu. Ama ÇUVALLADI. Nasıl mı cuvalladı? Bekle anlatacağım.

Uzun sözün kısası Mihrac efendi, kendine çeki-düzen ver biraz. Gırtlağına kadar bokun içersindesin ( daha önünde bir yığın foseptik çukuru duruyor üstelik) boğulursun ve ‘’bok yoluna’’ gitti olursun.

Kısa kesiyorum. Sadede geliyorum. Cevap bekliyorum/bekliyoruz.

Az önce, mehmetcik memet’in, iki gün öncesine kadar iyi gittiğini yazmıştım da, TÖKEZLEDİ demiştim ya. İstersen oradan başlayalım. Dinle bak..

Düşündüm taşındım böyle olmayacak. Ne yazarsam yazayım ya inkar ediyorsun yada hiç sesini çıkartmıyor susuyor, konuşmıyorsun. Ben de yöntem değiştirdim.

Ne yaptım peki?

Ne yapacağım.Klasik ve herkesin bildiği bir yöntemle sana ‘’yem attım’’ natür değil sentetik bir yemdi bu. Acemi balıkların oltaya böyle düşürüldüğünü herkes bilir. Sen ne yaptın? Memetcik  memetle bu yeme atladınız ve oltaya düştünüz.

Bak anlatıyorum(!) Bir kaç gün önce bir yazı yazdım. ‘’Nebil Rahuma ve mehmet Yavuz’un ahlaksızlığı’’ nı yazdım ve orada,

 ‘’Nebil Rahuma 13 mart 1978 de YAKALANMADI. Nebil bu tarihte TUTUKLANDI’’ dedim(!)

Ve sordum. Bu durumda Nebil ne zaman yakalandı? Diye sordum. Yani sizlerin bu yazıya sarılmanız ve kurtuluş reçetesi olarak ‘’bulduk’’ diye bağırmanız için ‘’kasten’’ yaptım. Bre ‘’yezit’ler, kendinize azıcık güveniniz olsaydı bu kadar ince detaylara balıklama dalmazdınız(!).

Nebil Rahuma yoldaş’ın ne zaman yakalandığını bilmeyen mi var. Gazetelerın doğru yazmadıklarını defalarca yazdım üstelik. Tarihlerle oynayarak kurtulamazsınız boşuna yırtınıyorsunuz. Kulağınıza küpe  olsun, bir daha size her ‘’yeğenim’’ diyene ‘’amca’’diye koşmayın. .......istismara  uğrarsınız

Ben bu yazıyı yazdıktan sonra (ondan öncekilerde de olduğu gibi)  bir kaç arkadaşa okumaları ve önerilerinin olup olmadığını sordum. Bazı arkadaşlar bana , bu karışıklığı(!) sordular. Düzeltmemi istediler ‘’yanlış anlaşılma var’’ dediler. Beklemelerini (!) söyledim. Düşeceginizi biliyordum ve ‘’düştünüzl’’ Nebil Rahuma konusu çok açık. Nebil kitabında, bunlar detaylarıyla yazılacak.

İnternet gerillası Mihrac Ural, ‘’BELGE VARMI BELĞE’’ diye soruyordu ya. Eli yazılı BELGE yayınladım. 22 sene önce inkar ettiği ve kendi ‘’el yazısını’’ bile benim üzerime attığı BELGE’yi yayınladım.

 Nasıl inkar etti?.

İnkar ederken ne dedi?

Onları da yayınladım.  Daha da istiyorsa eğer, o zaman inkar ettiği yazının tamamını da yayınlarım. 32 senedir bu örgüte yalan söyleyen bir ’’ip cambazı’’na, 32 senedir söylediği yalan ve sahtekarlıklarını çözecek  ‘’anahtar’’ olan bu belge’yi İNCELETELİM. El yazısını blogunda yayınlasın karşılaştıralım. Yayınlamazsa, bende el yazısı var. 1987 ocak ayın’da 1. Kongre’den sonra yazılan ama dağıtımı yapılmayan ve benimle beraber yeniden düzenlediğimiz,’’ taslak program’’ üzerinde, ikimizin de ‘’el yazıları var’’ karşılaştıralım.

Kim yalan söylüyor?  İhanet eden kim? Açığa çıkartalım.

hadi bre mehmetcik memet, sen de kurtulmuş olursun böylece. Baksana bir yıldır,  bu adam yüzünden gırtlağına kadar boka battın. Şu belgeyi inceletiver bizahmet. Önüne, bundan daha güzel bir fırsat çıkmaz. Tam aradığın bir gerekçe işte. ‘’bu kadar olduğunu bilmiyordum’’ der ve kurtulursun. Korkma, özür falan beklediğimiz yok senden. Ömer’in dedigi gibi, sen,’’zavallı bir mehmet yavuz’’sun, bunu biliyorduk zaten. Güler geçeriz arkandan, şimdi olduğu gibi.

Hem bu durumda, Z.ALPER’i aramaktan da kurtulmuş olursun. İkide bir, onun bunun yakasına yapışmaktan usanmadın mı? Önce Mustafa Burgaz zannettiniz, Sonra  Engin, Ardından Hasan Balcı dediniz. Çok ayıp, beni unuttunuz. Size bir ip ucu; Peki, bu Z.Alper Haydar olamaz mı?

Haydar Temizalp, ( cephe’de, adına yazılar yazdığınız) Namı-değer goril haydar. Hani şu Muhabarat adına Kore’ye gönderilen zat. Badigard’ın yahu ne çabuk unuttun. En sonunda seni kazıklayan,’’güttüğü koyunlarını satıp kaçan’’ haydar.

 Sahi, Z.Alper bu şahıs olamaz mı? Ne dersin, düşün hele.. Burada anlamadığım birşey var, sormadan edemeyeceğim. Yahu, hadi diyelim Z.Alper’i buldunuz. N’apacaksınız? Sorun, kim olup olmadığı değil, sorun ne yazdığı değil mi?

Ne yazıyor? Yalan mı yazıyor? 

Tarihlerle oynamayın. Bir gün evvel, yada sonra çok mu önemli?

Bursa operasyonundan bahsediyoruz. Operasyon öncesi, Mıhrac Ural’ın Bursa’da olduğunu anlatıyoruz. Bursa’da kendisiyle beraber üç kişi olduklarını ve sürekli takip’te olduklarını ve fotoğraflarının çekildiğini söylüyoruz. İstemediği kadar detay anlatıyoruz. Yazmamı istiyorsa eğer istemediği kadar detayına  inebilirim.  

Tekrar soruyorum. Bursa’da ne arıyordun?

 Kimleri gördün?

 Kimlerle konuştun?

Bak dinle, Bursa’da,üzerinde nüfus cüzdanın yoktu değil mi? Kimdeydi peki, söylermisin?

 Ali çakmaklı yoldaşı, Bursa yakalanmalarına hangi amaçla bulaştırdın ve öldürülme gerekçesi olarak sıraladın. Amacın neydi?

Bursa ve Samsun operasyonları aynı anda yapıldı.  Bursadan önce Samsun’daydın. Bu kadar tesadüf bir araya nasıl geldi?

Ahmet Babaoglu olayını bu güne kadar neden açıklamadın?

Bir senedir soruyoruz. Nebil yoldaşa senin el yazılı pusulayı getiren kişiyi arıyoruz. Hep sustun.Konuşmadın. Ne oldu da, birden bire, Ahmet Babaoglu’nun, Nebil’i ele veren kişi olduğunu yazdın. İlahlar kurban mı istedi? Ahmet Babaoglu’ndan kurban olur mu? Kim kabul eder bunu?

 

Biz ne soruyoruz sen neler yazıyorsun? Biz bunları sorarken ,sen kalkmış Z.Alper’i bulduk diye soytarılık yapıyorsun. Arama, Z.Alper benim. Z.Alper’in canı çıksın, çok mu önemli.

Sen bunlara cevap ver bunlara...

Mihrac Ural’ı soyup, çırılçıplak edecegiz derken, kolay olmadığı anlaşılıyor. Yıllardır üst üste giyinmiş ve her giydiği şey, sanki vücuduna işlemiş , çürümüş. Soydukca altından başka giysiler çıkıyor ve iğrenç kokular yayılıyor. Burnumuzu kapatıp soymaya devam edecegiz. Başladık ve sonuna kadar gitmekte de kararlıyız.

Herşeyi bilmemiz mümkün değil. Tıkandığımız yerde, yeni yoldaşlar yardıma koşuyor. Mehmet AVAN, Maraton koşuyormuş. Tanımazdım, yeni tanışıyoruz, hala yüz yüze gelemedik. Maraton koşucusuymuş. Çok genç yaşında başladığı devrim koşusuna 10 yıl ara verdi. 10 yıl hapislerde yattı. Neden yattı? İhanete uğradı. Mihrac Ural’ın el yazılı pusulaları ile polis çemberi altına alınmış evlere adreslere yollandı. Gittiği yerleri bir tek Mihrac biliyordu. Mehmet Avan yakalandı ve gittiği yerleri, polis, tek tek M.Avan’ın yüzüne saydı. Mehmet Avan 10 yıl hapis yattı. Mihrac Ural ‘’Ser verdim sır vermedim’’ dedi. Ne oldu peki ? 32 sene sonra anlaşıldı ki, ser ve sır’lar 21 gün İstanbul - Ankara arasında, Bursa’dan Samsun’a, İstanbul’dan Antakya’ya kadar, taaa Mustafa Burgaz’ın evine kadar dağılıvermiş.

Senin gözün çıksın be adam. Biz seni yanlış bellemişiz aslında. Doğru’dur. Sen ‘’ser verip sır vermeme’’’ yiğitliğini, polise değil, meğer bizlere uygulamışsın . Bunu çok evvelden bilmemiz gerekiyordu ya, ne bilelim ‘’dosya’’ tutma diye bir ahlakımız yoktu birader.

Mehmet Avan, Maratona başladı, haberin olsun  Mihrac Ural. Maraton, uzun soluklu ve sabreden adam işidir. Bekle bakalım, ne çıkacak. 

Acilciler, yazılan her yazıyı dikkatle okumalıdırlar. Küçük ayrıntılardan çok önemli  sonuçlar çıktığını göreceklerdir. Bu site’de, ‘’Şeytan ayrıntıda gizlidir’’ diye bir yazı yazmıştık. Ayrıntılar aralandıkca ‘’Şeytan’’ortaya çıkıyor.

 Aralık 2009 Salı günü, THKP-C ACİLCİLER bloğunda , ‘’Antakyalı bir devrimcinin yorumu’’ diye bir yazı çıktı. Bu yazıda, ‘’Antakya dursunlu köyü’’ Taş ocağı dinamit deposu soygunundan bahsediliyor. Tarih 1977. 33 sene öncesine ait bir olay daha dün gibi anlatılıyor ve Mihrac Ural’ın bu eylemde bile kilometrelerce uzakta, ‘’gözcülük’’ yaptığı, hiçbir eyleme girmediği anlatılıyor. Anlatmak istediğimiz konu bu değil. Girsin yada girmesin, önemli değil. Burda önemli olan konu şu. Mihraç Ural, bu eylemde alınan dinamitleri, örgütün İstanbul birimine SATMIŞTIR. Biz bu yazıyı okuduktan sonra, Enginle uzun bir telefon konuşması yaptık ve aynı tarihlerde, Antakya’dan İstanbula getirilen (Engin, A. Sönmez, N.Rahuma ve E.Ulaşan getiriyor) Silah ve dinamitler için, Mihrac Ural, Engin Erkiner’den 170.000 tl para alıyor.  Bu para alınırken, dinamitlerin; taraftarlarımız tarafından el konularak alındığı  söylenmiyor. Dinamitlerin parayla satın alınarak verildiği söyleniyor. Ne ilginç değil mi?

Adam taa o tarihten beri ‘’örgüt içi ticaret’’yapıyormuş.  170.000 tl’yi İstanbul biriminden alan Mihrac Ural, bu para ile, o tarihte evlenen ‘’kız kardeşinin düğün masraflarını ve de Almanya’da geçirdikleri balayı’’nı finanse ediyor. Biz hariç, bütün Antakya bu olayı biliyor ve biz yeni öğreniyoruz. Soru şu. Biz mi çok saf(!)mışız? Mihrac Ural mı çok uyanıkmış? Yorumsuz...Örgüt içi ticaret bir sefer olmuyor, tekrarı var. Haydar Yılmaz’a Antakya’dan gönderilen silahların da parası alınıyor. Kayseri’den Antakya’ya gönderilen silahlar, Antakya’dan İstanbul’a satılıyor. Kazançlı bir iş.

Biz bu pisliklerin cevabını isterken, susuyor, konuşmuyor. İlgisiz şeylerle, akılınca hedef şaşırtıyor. Z. Alper’i bulduk diye karanlıkta ıslık çalıyor.Çok bunaldığı zaman da, ’’biz teorik yazılarımıza devam ediyoruz’’ diyor.’’ Daha ne kaldı’’ diye soruyor. Saddam’ı da mı ben öldürdüm(!) diyor. Yeter artık bitirin diye yalvarıyor.

Mihrac Ural’ın, hiçbir konuda samimi olmadığını bildigimiz için,’’teorik’’ dehası(!) ile ilgilenmeyeceğiz.  O bizim sorunumuz değil, bu, onu adam yerine koyanların sorunu.

Biz, Mihrac Ural’ı çırılçıplak soyacagız ve kıçına tekmeyi vurup sokağa salacağız, başıboş bırakacağız.

Fakaaat, illa da ‘’teorik’’ yazılarıyla ilgilenmemizi istemeye devam ederse, ilgilenecegiz(!)

Önce bu konudaki ciddiyetini irdeleyecegiz. Bu şart. Yazılanlardan öte, yazanın ciddiyeti ile ilgilenecegiz.

Örnek veriyorum. ‘’ayrı varlık’’ mihrac ural’a başlamadan önce, burada yazı yazan devrimci ,demokratlara karşı ‘’kapalı kapılar arkasında’’ nasıl hitap ettiğine bakacağız. Yüzlerine başka, arkalarında ‘’bambaşka’’ konuştuklarını yüzüne çarpacağız. ‘’Etik’’ olmaz diye ilgilenmediğimiz konulara girmek zorunda kalacağız.

Pekçok örnek var da, şimdili birkaç  tane ipucu yeter sanırım. Yener Orkunoğlu’nun ‘’marksizm saplantısı’’nı nasıl bertaraf edebileceğini anlatmasını isteyeceğiz. Sıradan ve hiç tanımadıgı ınsanlara hava atmak kolay, bize de anlatmalı bunları. Öteyandan, ‘’avrat/avratlar’’diye bahsettiği bayanların kim olduklarını da söyletecegiz. Dahası da var, Antakya’ya girmesini yasak ettiği kişilerin listesini de isteyecegiz. ‘’………’e bu konu ile ilgili verdiği talimatı açık açık bir kez daha yaz bakalım diyecegiz. ………..’in bu talimatı uygulayamadıgını biliyoruz. Seni  hiç kimse ‘’sallamıyor’’, neden ?  

Bunlara ‘’adam’’ gibi cevap verir de, bir daha yazı yazmak gibi bir yüssüzlüğü göze alabilirse şayet,o zaman ‘’teorik’’ dehasıyla da ilgileneceğiz. Söz...

Mihrac Ural’ın yazdıgı saçmalıklarına dikkat ediniz.’’Arkamdan nal topluyorlar’’ diyor. Dogrudur. Evet, ‘’nal topluyoruz ‘’ ve daha da çook toplayacak gibiyiz. Senin gibi 5. sınıf bir muhbir vatandaşın, nalbantı da  muhabarat olursa, sen daha cok ‘’nal’’ döker, bizde daha cok ‘’nal’’ toplarız. Öyle kötü nalbatlanmışsın ki,o kadar olur.

İntenet’te ‘’cici kızlara’’ varıncaya kadar soyunup dökülmüşsün. Ne ayıp..!  Hangi bir yalanından bahsedelim. Hangisini yazalım? Bir insan nasıl bu kadar zavallı olabilir? Sen kimsin, nesin? Sanal alemin rehavetinde ‘’oynaşırken’’, PKK ismini nasıl kullanabilirsin?  Zamparalıklarına  bu tür ilşkileri nasıl alet edebilirsin? Siyasal rant ugruna kullandıgını herkes biliyor da ,zamparalıkların için nasıl kullanabilirsin? Bunları yazmak bile insana eza oluyor.Ama sen bu tür ilişkileri gözü kapalı her alanda kullanabiliyorsun. Kimsin sen? Bu ne cüret? Bu ne soysuzluk?

Cevap bekliyorum Mihrac Ural. Önce, elinle yazdıgın mektup gercegini Kabul edeceksin. Etmiyorsan, hala ayak diretiyorsan,kimi istersen ‘’hakem’’koyup güvendigin bir ‘’exper’’e inceletelim ve Acilciler’I bu zul’den kurtaralım. Var mısın? Sen onu söyle.