Şuanda 374 konuk çevrimiçi
işte belge: mihrac ural'ın el yazısı mektubu PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Pazartesi, 21 Aralık 2009 06:36


1987 yılı ocak ayı ortalarında hazırlanan

bu ihbar belgesi, Mihrac Ural’ın, hakkımda

yaymak istediği iftira ve karalama kampanyasına

verilecek en güzel cevaptır.

Bu belge; 1.kongre’den hemen sonra

hazırlanmış ve Adana Milli istihbarat teşkilatına

telefonla bildirilmiştir.

Bu belge; Suriye’nin Lazkiye şehrinde, Mihrac Ural’ın

 yatak odasında hazırlanmıştı.

Bu belge; Mihrac Ural’ın verdiği isimler

dogrultusunda; önce, benim tarafımdan yazılmış ,

 hemen arkasından, liste tekrar gözden geçirilip

degerlendirildikten sonra, Mihrac Ural,  liste’ye yeni

bazı isimler eklemiş, bazı isimlerin de

üzeri çizilmiştir.

 

 



 Belge üzerinde yapılan son değişiklikler Mihrac Ural’ın kendi el yazılarıdır.

Bu belge; Mihrac Ural’ın verdiği isimlerden oluşmaktadır. Listede yapılan son değişiklikler, Zafer Gündogdu’nun çekinceleri ve benim bu çekinceleri onaylamam üzerine,Mihrac Ural’ın el yazısı ile son şeklini almıştır.

Bu belge’nin hazırlanışı sırasında, Mihrac Ural’ın yatak odasında 6 kişi bulunuyordu. Merkez Komitesi üyeleri olarak, Mihrac Ural, ben ve Zafer. MK yedek üyeleri olarak, Yusuf(Zihni alan) levent ve Şerif. MK yedek üyeleri olarak,Yusuf,levent ve Şerif’in söz hakları olmadığı için, adı geçen şahıslar, sadece dinleyici olarak (benim talebim üzerine) orada bulunuyorlardı.Toplantıda bulunmalarını ve konuşulan şeyleri dinlemelerini ben istedim.

Bu belge’de adı geçen  ( Suriye’de bulunanların dışındaki ) kişilerin hiçbirini tanımıyorum.( Mehmet Koç. M.Ali Pınar ve Refik Buğdaycı’yı da Fransa’ya geldikten sonra tanıdım)

Mihrac Ural, Bu belgenin hazırlanışı sırasında, adı geçen kişilerin hepsinin ‘’sahte’’  isimler olduğunu ve gerçek hayatta bu isimde hiç kimsenin bulunmadığını söylemişti.

Bu isimlerin ‘’sahte isimler ‘’olmadıklarını, hepsinin gerçek  olduğunu, bir yıl sonra Fransa’ya geldiğin de öğrendim.

Bu belgenin neden hazırlandığını ve niçin MİT’na bildirildigini anlatmadan önce, söylenmesi gereken önemli noktalar bulunuyor.

Birincisi; Ben bu belgeyi 1988 senesinin sonların da, paris’de ‘’devrimci kamuoyuna açık mektup’’ başlıklı bir duyuruyla açıkladım ve Mihrac Ural’ın bir ‘’hain’’ oldugunu yazdım ve  ’işte ispatı’’ dedim.

Bu belgenin açıklanmasından bir kaç gün sonra, Mihrac Ural, MK imzalı  10 sayfalık ve ‘’MİT AJANI İBRAHİM YALCIN KENDİSİNİ BİR KEZ DAHA ELE VERDİ. Genel Sekreter yoldaşımıza mal etmeye çalıştğgı ‘’isim listesi’’nin İbrahim Yalçın’a ait kendi el yazması olduğu anlaşıldı’’ Başlıklı, karşı bir açıklama ile ‘’beni yalanladı’’(!) Belge üzerindeki Mihrac Ural’ın ‘’el yazıları’nın önemli bir bölümü silinmiş ya da okunmaz hale getirilerek yayınlandı ve ‘’yalanlandı’’.

10 sayfalık yazının her sayfasına bu belge silinmiş hali ile konularak yayınlandı.

 

NE DEDİLER VE NASIL YALANLADILAR..?

 Aynen şöyle dediler; ‘’...TKEP’li Mit ajanı İbrahim Yalçın...kendini ikinci kez ele verecek bilgilerin farkında olmadan,kendi elinden gündeme gelmesini sağladı.Bunlardan biri Genel sekreterimizin ‘’el yazısı’’ diye ortaya sürdüğü isim listesinin,kendi yazısı çıkmasıdır. İkincisi, Fransız istihbarat teşkilatına örgütümüzü ihbar eden mektubu, nitekim elimize ulaştı’’denilerek hızlarını alamadıkları için devam  ediyorlar. ‘’...Ajan,kendi sözleriyle açıkca belirttiği gibi, verdigi isim listesi telefonla MİT’ten ‘’Ufuk’’ diye birine iletilmiş (büyük bir ihtimalle Halep’ten yaptıgı iki gizli telefon görüşmesinde vermiş oldugu listedir) . Zira,tatbikatımız sırasında,örgüt eski tüzügünü, ajan İbrahim Yalçın’ın, Ufuk adına,Adana’ya postaladıgı tespit edildi’’ Sonuç  olarak ‘’..Biz bu belgeyi adli tıp kurumlarında incelettik, bu belgedeki yazıların Mihrac Ural’a ait olmadıgı anlaşılmıştı’’ diyerek olayı kapattıklarını sandılar.

Aradan 20 yıl geçti, benim bu belgeyi hala muhafaza ettiğimi düşünmemiş olacaklar ki, yalanlarına devam ettiler. Kendi bloglarında bu yazının tamamını ,silinmiş ve okunmayacak hale getirerek tekrar yayınladılar.isteyen herkes Mihrac’ın  blog’unda karşılaştırmalı olarak bunu görebilir.

Tekrar söylüyorum; Aradan 20 sene geçmesine ragmen, bir kac gün sonra ‘’adli tıp raporunu yayınlayacagız’’ demelerıne rağmen, 20 senedir bunu yapmadılar.Yapamazlar, çünkü yok.

Bu belge’nin birinci sayfasındaki el yazılı düzeltmeler ve eklenen yeni isimler Mihrac Ural’a ait değilse, ben, Mehmet Yavuz’da dahil olmak kaydıyla, benım için ne söylemişlerse kabul ediyorum.

Bu belgenin ikinci sayfasındaki el yazılarının tamamı Mıhrac Ural’a ait degilse, ben, benim için söylenen herşeyi bir kez daha ve bin kez kabul ediyorum ve gereğini yapmaya da söz veriyorum.

Bu belgeyi inceletelim. Mihrac Ural’ın el yazısını tanıyanlar bu belgeye baksınlar,kuşkuya düşen olursa, Mihrac Ural’ın el yazısıyla bir kez daha karşılaştırsınlar. Mehmetcik memet  başta olmak üzere, Mihrac Ural’ın tüm godoşlarına sesleniyorum.

 Hodri meydan, var mısınız?

Sizlere, ısmarlama yazılar yazdırtarak, yalan söyleten ve kendi pisliğini başkalarına bulaştırmaya  çalışan bir sahtekarın kulagından tutarak ortaya çıkartmaya var mısınız?

İçinizde, bu yüreği taşıyanınız varsa beri gelsin,

yoksa canınız cehenneme...

Ekmek peşinde koşturanlara sözüm yok.

Varsa eğer, devrim yolunda yürüyenlere sesleniyorum.

Hadi bakalım. Hodri meydan.

Açık konuşuyorum, damarlarınızda devrimci değerlere  karşı en küçük bir saygınlık kalmışsa eger, ortaya çıkar, adam gibi objektif olur ve sizlerde ( diger tüm eski yoldaşlarınız gibi) Mihrac Ural soytarısının kıçına tekmeyi vurur ve başınızın çaresine bakarsınız.

 Devrimci kalmanız şart değil, onurlu yaşamanız yeterlidir.

Mihrac Ural’a Çağrı yaptık kıvırdı. Önce, hiç sesini çıkarmadı. Baktı ki sesler yükseliyor. Çaktırmadan, karanlıkta ıslık çaldı. ‘’Siz gelin’’ dedi. Mihrac Ural, Yazıklarına ve söylediklerine inanıyorsa eğer, bu belgeye bir cevap versin yeterlidir. Bu el yazıları benim degil demeye devam ediyor mu?

İnkara devam ediyorsa, kendisine güveniyor demektır. Bu belgenin uzman bir kurul tarafından inceletilmesi sonunda, yazının kendi el yazısı oldugu anlaşılırsa, herkesten. Aldatmaya çalıştıgı, aldattıgı tüm Acilciler’den  özür dilemeye hazır mı?

Herşey ortada duruyor.Belge,belge diye yırtınıyordu. İŞTE BELĞE...

Uzun söze ne gerek...

Bu belgeyi, istediği uzmana inceletelim ve sonuçlarına katlanalım.

Tarihimizi aydınlatmak istiyorsak, kimim yalan, kimin gerçekleri yazdıgını gerçekten bilmek, ögrenmek ve karar vermek istiyorsak,bundan daha iyi bir fırsat olur mu?

Ben herşeye hazır oldugumu ilan ediyorum. Sen hazır mısın mihrac? Hadi bakalım internet gerillası cevap ver...

İkincisi; Yayınladıgım bu belgenin ikinci sayfasındaki tüm yazılar Mihrac ural’a aittir ve telefon konuşması sırasında tutulan notlar ve sorulmak ıstenen sorularla ilgilidir.

Belgeye bakınız.2. sayfada, Mihrac Ural el yazılarının ne anlama geldigini açıklamalıyım.

1.       ‘’Uzatma...’’ bu söz, telefon parası çok gitmesin(!) diye yapılan bir uyarıdır.

2.       ‘’Başkalarından şüphe ediyorlar’’. Bunun anlamı, Ali Hamam ve Süleyman hakkında bilgi alabilirmiyiz diye sordugumuz bir sorudur.

3.       ‘’kesin gelecegim’’ bu, türkiye’de beklediğimiz bir operasyonun  tarihini uzatmak için’’ güya, dönüşte daha önemli bilgiler olacak’’ diye yaptıgımız bir oyalama taktıgı içindir.

4.       ‘’Antep’’, Antep için ne bilip bilmediklerini ögrenmeye çalışmamız için ortaya attıgımız bir konuydu.

5.       ‘’ Süleyman ne biliyor’’, Süleyman’ı deşifre ettigimizi daha önce bildirmiştik ve onun hakında ‘’ne söylerler acaba’’ diye bilgi edinmeye yönelik bir ‘’yem’’ atma sorusuydu..

6.       Üzeri sonradan karalanmış olmasına ragmen açıkca okunan ‘’Bohşin eylemi gibi’’ bir cümle görülüyor. Bunun anlamı şudur.

Tartışarak üzerinde anlaştıgımız bir karar vardı. ‘’Polisi, mümkün oldugu kadar oyalayacagız ve bu süre içersinde de

Bohşin’de ( hala neresi oldugu konusunda bir fikrim yok) Müslüman kardeşlere yönelik bir eylem olmuş.( ben cezaevindeyken)

Bu eylemi hatırlatarak,’’ kongreden sonra ilk iş olarak buna benzer yoğun eylemler yapılacak’’ diye, polisi beklentiye sokmak ve türkiye’de deşfre olmuş olan yoldaşları bu arada Suriye’ye getirmek ve güvenceye almak için yapılan, ‘’sahte’’ ihbardır.

Devam ediyorum,

Üçüncüsü; Mihrac Ural, Bu isim listesini inkar ederken,’’muhtemelen halep’te yaptıgı iki telefon konuşmasında Mit’e söylemiştir’’ diye yazıyor.

Bir an için,öyle oldugunu kabul edelim. Peki, Mihrac Ural bunu nasıl ögrendi peki? Ben  örgütten ayrıldıktan sonra mı,yoksa önce mi ögrendi?

Ayrılmadan önce ögrendiyse, bu örgütün en yüksek karar organında olmamı nasıl izah edecek? Ayrıldık tan sonra ögrendiyse, nasıl ögrendi peki?

Bütün bunların açıklıga kavuşmasını,kimin gerçekleri çartpıttıgını, kimin dogruları söylediğini gerçekten ögrenmek istiyorsak, buyrun. El yazısı belge’de ‘’telefon konuşmaları sırasında konuşmanın seyrine göre tutulan notlar ve bunların hangi amaçlar için yapıldıgını yazdım. Mihrac Ural bunları neden ve hangi amaçla inkar ediyor? Karar verin.

Mihrac Ural, İbrahim Yalçın’dan ‘’nefret eder’’. İbrahim Yalçın susturulmadan rahat edemeyeceğini çok iyi bildiği için, ‘’nefret eder’’.

İbrahim Yalçın’ın ‘’susması ‘’için, Genel sektererlik teklifi edildi.

İbrahim Yalçın’ın susması için, Ahlaksızca teklifler yapıldı (300 bin franc) para teklif edildi. Evime kadar gelin’di, hediyeler getirildi.

‘’yapma yoldaş, biz etle-tırnak gibiyiz.kol kırılsın ama yen içinde kalsın’’ denildi. Tehdit edildi.

Hiç biri sökmedi...

İbrahim Yalcın,bu örgütün kılına helal gelmemesi, tek bir yoldaşına, en küçük bir zarar dokunmaması için, Acilciler örgütünün devrim ve sosyalızm yolunda elinden geldiğince kararlı ve dürüstce yürümesi için her türlü riske gögüs gerdi.

İbrahim Yalçın,12 eylül zindanlarının en azgın dönemlerinde 20 civarında cezaevinde yattı. Binlerce devrimciyle birlikte oldu. Bir kişi çıkıp ta, şurada zaaf gösterdi, burada kararsız kaldı diyebilir mi? Hiç kimse bunu söyleyemez.

İbrahim Yalçın,1974 yılı başlarında, Agustos 1977’de ve Aralık 1980 tarihlerinde üç kez yakalandı ve yıllarca hapis yattı. Bir tek Acilci çıkıp da, beni İbrahim Yalçın ele verdi,yakalattı,yada deşifre etti diyebilir mi? Diyebilen bir kişi varsa, beri gelsin.

Bu örgütte,yüzlerce yigit ve kararlı yoldaş vardır. Bu örgütte,yüzlerce inançlı dürüst devrimci vardır. Bugün sesleri çıkmayan ve kimim ne oldugunu çok iyi bilen militanlar vardır. ‘’Sekreterim’’diye kendini ‘’sanal ‘’ alemde pazarlayan Mihrac Ural ile bu yigit militanların en küçük bir ilişkisi kaldı mı?

Kalmamıştır.  Var diyebiliyorsa, Hodri meydan. 30 sene sonra 2.Kongre’yi toplayacakmış(!) gülerler adama.

Mihrac Ural’ın ‘’ar damarı’’ çatlamıştır. ‘’tüzük’’ten bahsediyo(!)  tüzük yayınlıyor. Peki o tüzük’te ne yazıyor? ‘’Kongre’nin her iki senede bir yapılacagı’’ ‘yazmıyor mu? Yazıyor. O halde,tüzük yayınlamanın bir anlamı var mı? Var diyenler, buna kendilerini inandırmaya devam etsinler.

İbrahim yalçın,1974 yılından başlamak üzere,1988 yılı ortalarına kadar toplam 9 seneye yakın zindanlarda yattı. Bu örgütün merkezi eylem kadrosunda bulundu.İstanbul sorumlulugu ve MK üyeligini yaptı. 12 eylül gelmeden önce; Mihrac Ural, tatlı canını kurtarmak için yurt dışına kapagı atarken,İbrahim Yalcın,’’acele dışarı çık’’ teklıflerini reddederek örgütün başında bulundu .

‘’ah ben ne zulumler gördüm,ne işkencelerden geçtim, benim gördügüm işkenceleri yüz kişi kaldıramaz,ben bir kahramanım’’ diyerek, Mihrac Ural gibi,internette rastgele kişilerle çetleşerek hava atmadı, yalan yazmadı.Ahlaksızlık hele, hiç yapmadı.

Hodri meydan.

İbrahim Yalçın; Mihrac Ural gibi,nerden çıktıkları ne oldukları bilinmeyen birkaç kişiden ibaret ‘’düşkün’’ü  peşine takarak,bu örgütün ‘’aslanlar’ını çakallara bogdurtmaya çalışıp, adını kirletmeyi onursuzluk saydı. Acilciler örgütünü, Türkiye halklarının devrim örgütü olarak bildi ve bu ugurda mücadele etti.

Bir kez daha yazıyorum.Ve CEVAP BEKLEMİYORUM. Beklemiyorum çünkü; Verebilecegi namuslu bir cavabının olmayacagını biliyorum.Dönüşü olmayan bir yola girmiştir.Yalan söylemek,İnkar etmek ve Çamur atmaktan başka yapabilecegi hiçbir şeyi kalmamıştır.

Bu belge; Mihrac ural’ın evinde,kendi yatak odasında, mihrac Ural tarafından hazırlandı. İsim listesi, ( teker teker izah edecegim)  bizzat kendisi tarafından ve ‘’sahte isimler ‘’diye verildi. Yalan diyen beri gelsin.20 sene önce İnkar edenler, bu belgenın yayınlanmasından sonra, bir kez daha, İNKAR ETSİNLER ki görüşelim.

BU BELGE( İSİM LİSTESİ) POLİSE NEDEN VERİLDİ?

Bu sitede,  6 bölüm’den oluşan ve, ‘’Mihrac Ural adlı devrimci katiline cevap’’ adı altında bir yazı yazdım. O zaman,bugün yayınladıgım belge’nin aslını bu site’ye koymak,teknik açıdan mümkün olmamıştı.Bu sorunu aştık ve buğün bu belgenin aslını yayınlamış oldum. 6 bölümden oluşan yazıda, olayları detaylı olarak anlattıgım için burada tekrarlamayacagım. Kısaca değinecegim ve hepimizin nasıl aldatıldıgını ve yalan söylendiğini gözler önüne bir kez daha sereceğim.

 Bu isim listesi’sinin hazırlanması ve bildirilmesinin  öncesi vardır. Daha evvel yazdım,kısaca tekrarlıyorum.

a.)     Türkiye’de yakalandıgım zaman,üzerimde yakalanan bir isim listesi vardı. Bu liste’de bulunan kişilerin hiçbirini tanımıyordum. İsimlerini dahi duymamıştım.( çogunu bugün bile tanımam)

b.)     Türkiye’ye dönerken,Mihrac Ural ve Aladdin Özden( A.ÖZDEN’de daha sonra Mihrac’dan ayrıldı ve polıs ajanı olarak suçlandı) tarafından bana verilen ve ilişki kurarark (bir kısmının kongreye katılması isteniyordu) faaliyetlerini devralıp organize edecektim.

c.)      Bu kişilerin, ‘’örgütümüzün bel kemigi oldugu ve türkiye’deki örgüt yapısının hemen hemen tamamının da, bu yoldaşlar kanalıyla bulabilecegim’’ özellikle belirtilmişti. Bu durumda, Özellikle belirtildiği gibi. Üzerimde yakalanan listedeki yoldaşların son derece önemli kişiler olduklarını belirtmeme gerek yok sanırım. Örgütümüzün ‘’bel kemiğini oluşturan kadrolar olarak bildiğim(!) ( sonradan öyle olmadıgını anladım) kişilerin korunması gerekiyordu, ben bunu yaptım.

d.)     Bunun la birlikte, yakalanmam ve sorgulanmam sırasında ögrendiğim gercekler karşısında dehşete düşmüştüm.

e.)     Yıllardan beri, örgüt üyesi yoldaşları Suriye’ye getiren ve  Türkiye’ye götüren, Kaçakcı ALİ HAMAM’ın, polisle işbirligi içersinde oldugunu ögrendim.( Ben Suriye’ye gitmediğimi iddia ederken, onlar bana, Ali HAMAM’ın resmini gösteriyor ve senı götüren de getiren de bu diye ısrar ediyorlardı) Ali hamamın fotografı o gün çekilmiş’ti. çünkü,bana gösterilen fotograf’daki Ali Hamam’ın üzerindeki gömlek, benı Getirirken giydigi  gömlegin aynısıydı. Ben sorgulanırken Ali Hamam’ın sorgu odasında oldugu anlaşılıyordu.

f.)      Benden Bir hafta önce Suriye’den Türkiye’ye,aynı şekilde Ali HAMAM kanalıyla gelen SARI ( VEDAT) yoldaş biliniyordu.( son anda izini kaybetmişler ve özellikle nerede oldugu bana soruluyordu) Bu yoldaşın,önemli birisi oldugu özellikle belirtiliyor ve onunla buluşacagım’da bilinmesine ragmen, nerde ve ne zaman oldugunu bilmiyorlardı. SARI(VEDAT) yoldaşın Türkiye’ye girdigini tarih ve saatine kadar bilen tek kişi Ali HAMAM’dı.

ALİ HAMAM Polis’le işbirligi içersindeydi ve bu çok açıktı. Kongre ‘ye sayılı günler vardı ve gıdış gelışlerin hızı artmış, bu işin organızatörü olan şahıs polis işbirlikcisiydı. Örgütün bu durumu en kısa zamanda bilmesi gerekmezmiıdi? Ben bilmesi gerekir diye hareket ettim.

g.)     Bir başka önemli konuyu daha belirtmeliyim. Örgütümüzün, 1980 den sonra Suriye Türkiye arasındaki mektuplaşmaların yapıldıgı, PO BOX 848 Lattakiye adresi, polis kontrolu altındaydı. Buraya giden tüm mektuplar ,polıs tarafından açılıyor ve fotokopileri alındıktan sonra yerine ulaştırılıyordu. Bunu, sorgu sırasında ögrendim. Nasıl ögrendigimi de kısaca anlatmalıyım.

h.)     Ben, hapısten çıktıktan sonra bu adresse yazdıgım bir mektup ve Suriye’ye gidip geldikten sonra, aynı adrese yolladıgım iki  mektup polisin elindeydi. Sorgu sırasında, ben inkar ettikce, benım yazdıgım mektuplardan alıntılar yapılıyor ve bana oldugu gibi okunuyordu.

 Bu durumun en kısa zamanda yoldaşlara bildirilmesi gerekmezmiydi?

Ben bildirilmesi gerektiğine karar verdim.

i.)       Sarı(VEDAT) yoldaş türkiye’ye dönmüş, biliniyor ve her taraftan aranıyor. Benden bir hafta sonra Suriye’den gelecek olan Süleyman yoldaş’ın da, yine, aynı kişi (Ali HAMAM) tarafından getirilecek olması, Sarı (VEDAT) izini kaybettirmiş olsa bile ,Gelecek olan Süleyman’ın Takip edilmesiyle kısa zaman da yakalanacagını tahmin etmek zor degil.   Bu durumun mutlaka örgüte haber verilmesi gerekiyordu. Ben bunun yaptım.

j.)       Örgütün, Türkiye’deki ‘’bel kemigini oluşturan kadrolar’’ olarak bana verilen isim listesi yakalanmıştı( Suriye’ye döndükten sonra örgendim ki bana yalan söylenmiş ve bu listedeki isimlerin hiçbirisi ile dogrudan bir ilişki yokmuş.bir kişi (Kemal YILDIRIM ) hariç.

Kongre hazırlık çalışmaları için ülke çapında dolaşan yoldaşlar biliniyor ve her an yakalanma tehlikesi ile karşı karşıyalar. Örgütün, haberleşme kanalı( Po Box 848 lattakiye) yıllardır polıs’ın elinde. Militanları Götürüp getiren Kaçakcı( Ali HAMAM) polisle işbirligi içersinde. Özetle; Yıllardır beklenen Kongre öncesi,örgütümüz tam bir polis denetiminde. Kongre sürecine katılmak üzere ülkeden getirilecek ve kongre sonunda ülkeye gönderilecek yoldaşların güvenliği büyük bir risk altındadır.

 

Böyle bir durumda, İbrahim Yalçın olarak ben,Örgütümün Polis kontrolüne girdiğini tespit ettim ve bunun için yapmam gerekeni yaptım.

İbrahim Yalçın, zerre kadar bir zaaf göstermiş olsaydı, yakalandıktan 5 gün sonra,İstanbul’da, SARI( VEDAT) yoldaşla randevusu vardı, VEDAT’ı ele vermezmiydi.

İbrahim Yalçın ne yaptı peki? Suriye’de kararlaştırıldıgı gibi, VEDAT’la istanbul’da buluştu ve VEDAT’a herşeyi anlattı, bir an önce Türkiye’yi bir başka kanaldan terketmesini ve herşeyi yoldaşlara anlatmasını ve bir an önce, söylediğim herşeyin tedbirini mutlaka almalarını tembihledi.

 Hiç kimseden hiçbir şeyi saklamadı, saklamaya da gerek görmedi.

Örgütlü bir militanın, yoldaşlarından saklayacagı hiçbir şeyi olamaz.                                         Olması demek İhanettir. Hainliktir. Bizler, devrimciliği böyle belledik, hala                      da böyle olduguna inananlardanız.

 Uzun zaman hapısteydim. Hapisten çıktıgım zaman, çogu ınsanın yaptıgı      gibi,’’dinleneyim, düşüneyim’’ demedim,demeyi de aklımın ucuna getirmedim. Cezaevi’den çıktıgımın ikinci günü kaldıgım yerde ve daha da kararlı bir ruh haliyle mücadeleye başladım.

Ben, sorumlu bir militanın böyle bir durumda yapması gerekeni yapmış olmanın rahatlıgı içersindeyim ve bundan bir gün olsun kuşku  duymuş degilim.

Mihrac Ural bunları bilmez mi? Herkesten çok daha iyi bilir. Yazdıklarını okudukca, bu kişiyi çok daha iyi anlıyorum. Korumaya çalıştıgım örgütsel yapının, bilinçli olarak zaten yıllardan beri polıs denetimine sokulmak ıstendığini vede sokuldugunu görüyorum. Her yazılanın  dikkatle okumasını özellikle tavsiye ediyorum. Hep yalan yazıyorlar. Yazdıkları hiçbir şey dogru değil. Dürüst ve samimi devrimciler bunu çok iyi biliyor. Birkaç tane ‘’besleme’’nin uluması da, beni, hiç ama hiç, ilgilendirmiyor.

 

İbrahim Yalçın’ın, Ali HAMAM tarafından sorgulandıgını(!) yazan Mihrac Ural’ı okuyanların , agızlarıyla degil, kıçlarıyla güldüklerine eminim.

Düşünebiliyor musunuz, Ali Hamam adlı bir kaçakcı tarafından örgüt adına sorgulanmış bir kişi olarak, bir ay sonra, aynı örgüt kongresinde,yeniden MK üyeligine, oradan’da ‘’politik büro’’ ya seçiliyorum.

Adama sormazlar mı? Evladım, Mihrac Ural, ‘’.. İbrahim Yalçın’ın el yazısı raporunu’’itiraf’’ diye yayınladın, orada,  ‘’polıs işbirlikcisi’’ olarak adı geçen Ali HAMAM gibi bir adam, nasıl oluyor da, örgütünün MK üyesini sorgulayabiliyor? Polis işbirlikcisi oldugu ıddıa edilen bir adam’la, hiç bir şey olmamış gibi aynı şekilde ‘’kuryelik’’görevine devam ettirebildiniz? Böyle bir şey nasıl izah edilebilir? Edilebilir mı?

 Örgüt olmadıgı için, örgütsel bir hesap sorulmayabilir ama, bu yazdıklarını okuyan insanlar,bu çelişkiyi anlamazlar,düşünmezler, sormazlar mı?

Sen, ciddiyetten uzak oldugun için, aldırmıyor olabilirsin, ammaaa, senden hesap sormak için sabırsızlananlar oldugunu unutma...

 

MİHRAC URAL TARAFINDAN SAHTE İSİMLER DİYE POLİSE BİRDİRİLEN KİŞİLERİN TAMAMI DEVRİMCİ OLUP, BİR KİŞİ HARİÇ HEPSİ DE ACİLCİDİR.

Bu isim lstesindeki isimleri degerlendirdiğimiz zaman ortaya çıkan manzaranın boyutu gerçekten vahimdir.

Şöyle ki; 1.kongreden kısa bir süre sonra toplanan, ilk  MK toplantısında, gündem maddesi olarak tartışılan esas konu; Üzerimde yakalanan listedeki kişilerin, güvenlik içersinde Suriye’ye çıkartılması idi.

İlk şoku bu toplantıda yaşadım. Mihrac Ural söz aldı ve, ‘’Bu lıstede adı geçen kişilerin hiçbirisinin örgütsel ilişkisinin olmadıgını’’ söyledi. Devamla,’’korkulacak birşeyin olmadıgını ve bu lıstedeki kişilerden, sadece KEMAL YILDIRIM ‘’ ( Ankara’da, faşistler tarafından sırtından kurşunlanan ve 1978 den beri tekerlekli sandalyede yaşamak zorunda kalan, şu an İsviçre’de yaşıyor ) adlı yoldaşın çıkartılması yeterlidir, İbrahim Yoldaş zaten Bir çok yoldaşı taa türkiye’de uyarmıştır. Bu kişilerin evlerindeki örgütsel dökümanları yok ettirmiştir. O halde alınması gereken tedbirler zaten alınmıştır’’ diye sözü bitirdi.

Burada bir parantez açıyorum.

KEMAL YILDIRIM’ı 2 sene önce Almanya’da,Frankfurt kitap fuarı’nda tanıdım- H.İbo da oradaydı-( mutlaka bana anlattıklarını o yoldaşa’da anlatmıştır) Kemal yoldaşla tanıştım ve uzun uzun konuştuk. Suriye’ye geldikten sonra yaşadıklarını (!)anlattı. Ben, kendisine bu ‘’anlattıklarını yazmalısın’’ dedim. Kabul etmedi. ‘’..Yoldaş, ben rahatsızım biliyorsun, Bu adam’ın (M.Ural’ı kastederek) adını duydugum zaman igreniyorum ve iki gün kendime gelemiyorum. Bu nedenle yazmam’’ dedi. Anlayışla karşıladım.

Devam ediyorum.

Daha önce de anlattıgım gibi. Ben Türkiye’de bulundugum süre içersinde,Başta, Kongre hazırlık çalışmaları ıçin Türkiye’de bulunan SARI(VEDAT) yoldaşla İstanbul’da, Suriye’de kararşaştırdıgımız randevu günü buluşarak herşeyi anlatmış ve hemen ülkeyi terketmesini ve bir an önce, Ali Hamam dışında bir kanal kullanarak Suriye’ye gıdip yoldaşları uyarmasını bildirmiştim. Böylece SARI (VEDAT) yoldaşın güvenlıği zaten saglanmış oldu. Öte yandan, ulaşabildigim bir cok yere de zaten haber etmiş,evlerinde bulunan örgütsel dökümanları yok etmelerını ve faalıyetlerını askıya alıp beklemelerını bildirmiştim. (S. Yagmurdereli. A.F.Çiler ve hanımı başta olmak üzere)

Ben ülke içersinde gereken tedbir ve uyarıları gereken kişilere yaparken, Suriye ‘de, başta Mihrac Ural olmak üzere (Zafer de dahil) sürekli telefonla konuşuyor ve gelişmeleri detayına varıncaya kadar anlatıyor, özellikle dikkatli olmalarını, söyledigim herşeyi ciddiye almalarını ve buna göre hareket etmelerini bildiriyordum.

Bu şartlar içersinde Suriye’ye döndüm. Beni kahramanlar gibi karşılayan’da Mihrac Ural’ın kendisi oldu.

Suriye’ye adım atar atmaz,Ali HAMAM adlı kaçakcının boynundan tutarak, herşeyi bildigimizi ve bize herşeyi anlatmasını söyleyen ve Ali HAMAM’a ‘’polısle çalıştıgını İTİRAF ETTİREN’de BENİM’’

Ali HAMAM için ‘’gereğinin yapılması’’ için karar aldık. Aldık ama,bir türlü uygulatamadık. Uygulatmak şöyle dursun, ben ne zaman lazkiye’den ayrılsam, Ali HAMAM’ın, yoldaşları götürüp getirmeye devam ettiğini ögrendim. Bu nedenle Mihrac Ural ile tüm yoldaşların önünde yüksek sesle bagrarak tartışmalarımız olmuştur.Her seferinde de ‘’haklısın bu son ve söz bir daha böyle olmayacak’’ denilmiştir.

Bütün bu gerçekler ortadayken Mihrac Ural’ın buğünkü söyledikleri, bilinçli ihanetini gizlemeye çalışmaktan başka hiç bir anlam ifade etmemektedir.

Örgütümüzün tasfiyesi tamamen bilinçli ve planlı bir stratejiyle adım adım hayata geçirilmştir.

Mihrac Ural, bugün kalkmış Ali HAMAM’ı savunuyor. Bir yandan,’’ o ,getirip götürdüğü yoldaşların yüzlerini dahi görmezdi’’ diyor. Öbür taraftan da ‘’ Ali HAMAM, ser verdi sır vermedi’’ diyor. Mihrac Ural bunu söylemek zorundadır. Bunu böyle söylemez ise, Ali HAMAM adlı polis işbirlikcisi bir kaçakcıyı ‘’Büyük balık operasyonu’’ sırasında, yoldaşlar arasında kuryelık yaptırdıgını izah edemez.

Ali Hamam’ın getirip götürdügü yoldaşlara soruyorum. Ali Hamam ‘’yüzünüzü görmez miydi?’’

Ali Hamam, hiçbirinizi tanımaz mıydı?

Ali Hamam, Sizleri belli bir noktadan alır ve belli bir noktadan bırakır mıydı?

Sormaya devam ediyorum.

Ali Hamam tarafından, Türkiyeden Suriye’ye getirip götürülen yoldaşlardan yakalanmamış olan bir kişi varmı?

Son olarak,‘’Büyük balık operasyonu’’ ile,,Ali HAMAM başta olmak üzere, ülke çapında yapılan bir operasyonla herkes yakalandı ve Mıhrac Ural’da emellerine kavuşmuş oldu. Ali Hamam!ın da misyonu tamamlandı.

Herşey açık ve net oynanıyor. Mihrac Ural’ın gizlisi saklısı yok aslında. O,herşeyi,herkesin gözünün içine baka baka yapıyor. Görmek ıstemeyen varsa, kendilerinin bilecegi iş. Mihrac Ural ile Devam etmek isteyen kaldıysa, devam etsinler. Ben bu süreci, bire bir yaşadım ve oldugu gibi anlatmak durumundayım. Bu benim görevim.Bu benim,ugruna emek verdigim bir harekete karşı görevim. Bu benim, bu dava ugruna topraga düşen yoldaşlarımıza karşı görevimdir.

Yayınladıgım isim listesine dikkat ediniz. Bu lıstede ismi bulunan arkadaşlarımız özellikle dikkat etsinler. Ben İbrahim Yalcın, iddia ediyorum. Bu lıstede adı geçen kişilerin (Suriye’de olanlar hariç) digerlerinin hiçbirini tanımam, onlarda beni tanımaz.

 

MİHRAC URAL’ın KENDİ ELİYLE YAZDIGI İSİMLER

 

MERKEZ Komitesi  adı altındaki listede açıkca gözüküyor,

ALİ SÖNMEZ

MİHHAT DENİZ

REFİK BUGDAYCI

GÜLPERİ (FATMA)  İsmleri, Mihrac URAL’ın el  yazısıdır.

Ayrıca; 1. sayfanın en son cümlesi, ASKERİ KONSEY MK ÖZEL TOPLANTISI  adlı cümle de Mihrac Ural’ın el yazısıdır.

2.Sayfadaki tüm yazılar da aynı şekilde MİHRAC URAL ‘ın el yazılarıdır.

 

Tekrar ediyorum. Mihrac Ural, bu listedeki isimlerin tamamının Bizim isimler hariç) gerçek isimler olmadıgını ve öylesine  kafadan sallama isimler oldugunu söyleyerek yazmıştı. O an orada bulunan kişilerin ( ben hariç) hepsi bu lıstenın gerçek kişiler oldugunu bilmelerine ragmen ses çıkartmamışlardır.

Ben fransa’ya geldiğim zaman, MEHMET KOÇ’u tanıdım ve şoke oldum. Mehmet Koç, örgütümüzün en eski yoldaşlarındaydı. 1976 tarıhınde Malatya BEYLERDERESİ’NDE katledilen yoldaşlarımızdan sonra tutuklanmış hapıs yatmış bir yoldaşımızdı. Mehmet Koç filistinde ve Suriye’de uzun yıllar bulunmuş,Şam’da FKÖ’nün çiftliğini işletmiş, 12 eylül den sonra Türkiye’sen Suriye’ye gelen yüzlerce Türkiyeli devrimciye kapısını açmış, İşletmekte oldugu FKÖ ( Filistin kurtuluş örgütü) çıftliginde aylarca barındırmış bir yoldaşımızdı.

 

REFİK BUGDAYCI : Refik yoldaş HATAY’lıdır ve örgütümüzün Hollanda sorumlusuydu ( Bu yoldaşı da Mehmet Koç’un söylemesi üzerine hollandaya gittim ve orada tanıdım,)

 

M.ALİ PINAR; Bu kişiyi’de  Paris de tanıdım ( Mehmet Koç tanıştırdı) Kendisi ACİLCİ değil, PARTİZAN örgütünden oldugunu öğrendiğim bir emekcidir.( Bir ara Suriye’de bulunmuş ve Mihrac ural ile orada tanışmış)

 

MİTHAT DENİZ VE GÜLPERİ( FATMA) isimli kişileri bu güne kadar tanımadıgım gibi onlarda beni tanımazlar.

 

Görülecegi gibi, Mihrac Ural, Kendi el yazısı ile yazdıgı  isim listesini BENİM YAZDIGIMI ve BENIM EL YAZIM oldugunu iddia(!) ediyor.

 Bu lstede adı geçen MEHMET KOÇ ve REFİK BUGDAYCI’nın, 1978 yılında Mihrac Ural’a ‘’BİZİ SEN İHBAR ETTİN’’ diye yayınladıkları ‘’DEVRİMCİ KAMUOYUNA ‘’ hitaben yazılmış açıklamalarını da yine bu sitede yayınlamıştım (isteyenler  okuyabilirler)

 

THKP-C ACİLCİLER’ militanlarına sesleniyorum.

Mihrac Ural. Bu isim listesini inkar ediyor. ‘’haberim yok, bu el yazıları benim degil, İbrahim Yalçın’ın ‘’ diyor.

KABUL(!) Diyelim ki, bana ait(!) Ben bu listeyi ‘’HALEP’de yazdım ve yolladım’’ Peki, Bu isim listesi ve burada yazılanlar dogru mu?

Diyelim ki, bu listede ısmi yazılı herkesi tanıyordum(!) Bu liste dogru mu peki?

Hemen Mihrac Ural’a soruyorum. Cevap ver bakalım Küresel soytarı, DOGRU mu?

Örnek veriyorum.Bu listede,CEMİL ESAD’ın örgüte ‘’50 bin dolar verecegi’’(!) yazıyor. DOGRU mu? Cemil ESAD bize para mı verecek, yoksa, kişi başına bizden 10 dolar aidat mı isityordu. Neden istiyordu ? onu da söyleyeyim mi? İstiyordu, çünkü, sen bizleri CEMİL ESAD’ın MURTEDA örgütünün üyeleri olarak pazarladıgın için haklı olarak, adam başı 10 dolar aidat vereceksınız diyordu. YALAN mI?

Binbir surat Mihrac Ural’ın,’’bir taşla, birden fazla kuş vurmak’’ istemesi, neresinden bakarsanız bakın DÖKÜLÜYOR. Çünkü, YALANDIR.

 

 Mihrac Ural’ın bir tek soruma cevap veremediğini bildigim halde, İnatla, sormaya devam ediyorum. İbrahim yalçın hakkında istediğin her şeyi yazdın. İbrahim yalçın tarafından deşifre edilen ve polis’te sorgulanan tek bir kişinin ismini yazamadın. Neden Peki? Soruyorum.NEDEN YAZAMIYORSUN?

İbrahim Yalcın tarafından deşifre edilerek polise alınan bir kişinin ismini yazmanızı BEKLİYORUM. Var mı? YAZABİLECEKMISINIZ ? İyi Düşünün. ‘’Dosya’’larınızı karıştırın. BULUN ve ADINI YAZIN. VAR MI ? Cevap verin.

 

SON SÖZ,

THKP-C ACİLCİLER örgütü,kendi emsallerine oranla, son derece ciddi bir terorik formasyona sahipti. Kararlı ve mücadeleci kadroları bulunan, devrimci bir örgüttü. Ülke genelinde yaygın olmasada,samimi miltanlarıyla, çapından büyük bir isim’le, faşizme karşı mücadelenin politik bayraktarlıgını yaptı. 12 eylül zindanlarında, direnişin sembolü oldu. 12 mart suskunlugunu Beylerderesi’nde bozan ilk örgüt olmamın onuruyla yaşadı. Askeri degil, polıtık eylemleriyle dönemin faşist MHP’sinin gerçek yüzünü açıga çıkartan örgüt oldu. Yoldaşı yoldaşa kırdırmadı,Yoldaşlar arasına nifak tohumları sokarak, herkesi birbirine karşı kullanmaya kalkıp, tasfiyeci ihaneti aklının ucuna dahi getirmedi.

 

URUBA hareketinin genç kadrosu, Suriye ajanı,polis işbirlikcisi Mihrac Ural’ı zamanında tespit edemedik. ACİLCİLER örgütünün tek zaafı budur. Buğün, bu zaafımızı telafi etmeye çalışıyoruz. Zor olanı başardıgımızın huzuru içersindeyiz.

Mihrac Ural adlı hain’in, ACİLCİ degil, 1930 dan kalma ve ‘’büyük Suriye’’ hayalleri peşinde koşan,URUBA’ cı oldugunu BELGELERİYE İSPAT ETTİK.

Yoldşları, ihbar ettiğini( Nebil Rahuma) ‘’ser verdim sır vermedim’derken,  polisle  işbirliği yapmış oldugunu belgeledik. Bu son el yazısı BELGE  ile bu iddiamızı, hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde pekiştirerek ispatlamaya devam ediyoruz.

Mihrac Ural, bundan böyle devrimci degil HAİN.

 Acilci değil URUBA’cı SURİYE AJANI,

Dürüst değil, Örgütümüzün degerlerini çalarak, 15-20 milyon degerinde bir servetin sahibi HIRSIZ,

Yoldaşlarımızı öldüren bir KATİL olarak anılacaktır.

Ölülerimizin elleri Mihrac Ural’ın yakasındadır, Nebil’in, Ali’nin, Sami’nin,Yusuf’ın elleri Mihrac Ural’ın yakasındadır.

İlker’in,Hasan Basri’nin, Yusuf Ziya’nın Recep Güregen’in, Ayhan Yavuz’un, Ömür Karamollaoglu’nun, Yüksel Eriş’in, Süham’ın elleri Mihrac Ural’ın yakasındadır.

Elleri ayakları baglanarak,Ak denize atılan isimsiz ölülerin elleri Mihrac Ural’ın yakasındadır.

Biz,Mihrac Uralı yazmaya devam edecegiz, ‘’Daha ne kaldı ki ’’ diye soruyorlar. Neyin kalıp kalmadıgını bildikleri için soruyorlar.  Biraz daha bekleyecekler...

Çırılçıplak bırakacagımızı yazmıştık. Sözümüz var. Ayagındaki .......kadar soyacagız. Az kaldı...

  


NOT: aşağıdaki kodlardan belgelere net olarak ulaşabilirsiniz.
Orta sayfadaki belge

 

http://img63.imageshack.us/img63/1558/mage1resimlibelge.jpg

 

alt sayfadaki belge

http://img697.imageshack.us/img697/8583/enkckbelgeliresim.jpg

 

Ek olarak www.thkp-c-acilciler.blogspot.com

 

adresine de bakabilirsiniz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son Güncelleme: Pazartesi, 21 Aralık 2009 18:55