Şuanda 67 konuk çevrimiçi
BugünBugün1257
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7229
Bu ayBu ay40966
ToplamToplam10157521
Alevilerin safı bellidir, Öker yalnız değildir! PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Cumartesi, 26 Mayıs 2018 16:35


24 Haziran 2018 seçimleri ya diktatörlük rejiminin yerleşmesine yol açacak ve tek adam herkesin kaderi üzerinde tek söz sahibi olacak, ya da parlamenter sistemi savunan, tekçiliğe karşı çıkan, yerinde yönetimi esas alan bir sistemi inşa etmenin yolu açılacaktır.

Bu yüzden demokrasinin, çoğulculuğun teminatı olan HDP’nin barajı aşması kader belirleyici niteliktedir. Kendisine solcuyum, emekçiyim, devrimciyim, demokratım, Kürdüm, Türküm, Çerkezim, Arnavutum, Rumum, Arabım, Aleviyim, Ezidiyim, Müslümanım diyen herkesin HDP’yi desteklemesi gerekiyor.

Bünyesinde demokratları, devrimcileri, Alevileri barındırdığını sandığımız CHP aday listesi ile söz konusu kesimleri liste dışı bırakarak özde sağ olan anlayışını sözde de sağ hale getirmiş bulunmaktadır. Oylarının ezici çoğunluğunu Alevilerden alan CHP Alevi adayların çoğunu da liste dışı bırakarak kendi ayağına sıkmıştır.

Alevilerin partisi artık HDP’dir. Bu gidişi gören iktidar çevreleri ve derin devlet yandaşları hemen harekete geçtiler. Alevi hareketine büyük hizmetler yapmış olan AABK Onursal Başkanı Turgut Öker’in adaylığını reddettiler. YSK buna gerekçe olarak Erdoğan’a Yezit denmesini göstermiştir. Oysa Erdoğan hemen her gün önüne gelene ağza alınmayacak küfürler etmektedir.

Turgut Öker’in adaylığını ret etmek Alevilere hakarettir. Demokratik Alevi hareketi ve tüm kurumlar Öker ile birliktedir. Alternatifsiz değiliz. Biliyoruz ki, hiçbir Alevi makam ve mevki düşkünü değildir. Alevi adaylar mecliste yer almayı da bir görev olarak görürler. Birisi önlenirse yerine yenisi gelir.

Bir taraftan “Cem evlerine statü” vereceğim diyeceksin, öte yandan Alevi kanaat önderlerini bir bir seçimden dışlamak için harekete geçeceksin. Kim inanır size, Alevileri hafızasız mı sanıyorsunuz. Aleviler şimdi daha çok HDP etrafında kenetleneceklerdir.

Nitekim Artı Gerçek'e konuşan Öker, kararın siyasi olduğuna, 7 Haziran seçimlerinde de Erdoğan'ın kendisini meydanlarda hedef aldığına dikkati çekerek şunları söyledi: "Son kararı vermiş YSK, heyet de karar verdi. Benim iki sene önce Maraş'ta bir konuşmam olmuştu. Maraş Katliamı'nın yıldönümünde. Tayyip Erdoğan'a "Yezid" demiştim, "Senin elin kanlı" demiştim katliamdan dolayı. Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı ceza almıştım. Onu gerekçe göstererek benim başvurumu reddettiler. İtiraz yolu kapalı, yapılacak hiçbir şey yok şu an. Bunun bizzat Tayyip Erdoğan'ın talimatı olduğu açık bir şey. Ben 7 Haziran seçimlerinde de aday olmuştum. Taa o zaman meydanlarda doğrudan beni kastederek "Alisiz Aleviliği" savunan biri milletvekili olmaya geliyor diye.. Ta o zaman beni gündemine aldı. Şu anda Demirtaş nasıl tutsaksa benim adaylığım da aynı hesap üzerinden engellenmiş durumda. Yine tam gaz çalışmayı sürdüreceğim" dedi.

Öker, yerine büyük olasılıkla Alevi bir partilinin listeye eklenerek aday gösterileceğini de sözlerine ekledi. Nitekim HDP Öker’in yerine İsveç Alevi Birlikleri Federasyonu başkanı Zeynel Özen’i aday gösterdi.

Artık kendisine sosyalist diyenlerin ve Alevilerin düzen partileri içinde yerleri yoktur. Bilmeleri gerekir ki, artık Türkiye’de ve Kuzey Kürdistan’da doğrudan demokrasiyi, özgürlüğü, eşitliği savunan güçlerin belirleyici odağı HDP’dir. Barajı aşan HDP meclis çoğunluğunu kaybetmiş Cumhur İttifakıdır. Yüzde 15’leri aşan Demirtaş demek, kaçınılmaz hezimeti yaşayacak olan Erdoğan demektir.

Aleviler ile Kürtleri birbirinden ayırmak için türlü oyunlar oynanmaya devam edecektir. Alevi kanaat önderleri, Alevi kurum yöneticileri oynanan bu oyunları bozmak için; birliğimizi dağıtmaya yönelik her girişimi hemen deşifre ve teşhir etmelidir.

Sistem savunucuları şunu iyi bilsinler ki, Aleviler artık hiç kimsenin arka bahçesi olmayacaklar ve kendilerine, kendi özgür iradeleriyle belirledikleri adaylarına, dolayısıyla da HDP’ye oy vereceklerdir. Turgut Öker’de kendisine yakışanı yapmış ve adaylığı iptal edildikten sonra mücadeleye dünkünden daha bir şevkle sarılacağını beyan etmiştir.

***

Sosyalistler sorunları sınıflandırırken önce baş çelişkiyi tespit ederler ve bu baş çelişkinin çözümünün diğer tali çelişkilerin çözümüne de yol açacağını bilerek hareket ederler. Türkiye’nin baş çelişkisi tek adam diktatörlüğüdür. O halde ilk işimiz bu dikta özlemcisi tek adamı iktidardan düşürmektir. Bunu yapmak için de aralarında ne kadar çelişki olursa olsun bu dikta rejimine karşı olan herkesin ortak bir tutum belirlemesi gerekmektedir.

Eğer parlamenter sistemi kadük hale getiren ve 16 Nisan referandumu ile temsili demokrasiye bile son veren referandum sonuçlarını yok sayacak bir çoğunluk sağlanabilirse, diğer tali çelişkiler bir bir çözülecektir. Bu ülkenin çözülmesi gereken ana çelişkisi elbette Kürt sorunudur. Ancak bu çelişkiyi çözebilmek için önce tekçi zihniyetin, tek adam zihniyetinin iktidardan uzaklaştırılması gerekiyor. AKP-MHP faşizmine son vererek çelişkilerin sırasıyla çözülmesinin yolunu açabiliriz.

Elbette hepimiz biliyoruz ki, CHP önderliğinde gerçekleşen “Millet” ittifakı da tekçidir. Ancak en azından sözde de olsa tek adam sistemine karşı olduklarını beyan ediyorlar, Parlamenter sistemi savunduklarını söylüyorlar. Fakat onlar da ülkenin baş çelişkisini çözdükten sonra ne yapılması gerektiği konusunda net değiller hala. HDP dışında hiç kimse yarına ilişkin bir perspektif sunamamaktadır.

“Cumhur ittifakı”na karşı “Millet ittifakı” kuranlar HDP’yi dışta bırakarak daha çok oy alacakları hesabına girdiler. Ancak unutmasınlar ki, baraja takılan HDP; Erdoğan’a diktatörlük yolunun açılması demektir. Sadece bundan dolayı; en azından hiçbir şansları olmayan Kuzey Kürdistan’da seçmenlerini HDP’ye oy vermeye bir biçimde yönlendirerek Erdoğan’ı iktidardan alaşağı etmede samimi olduklarını gösterebilirler.

Bugün yeni uygulama ile ittifak yaparak baraj sorunundan kurtulan düzen partileri; barajın getiriliş sebebinin Kürtlerin ve muhalif sol kesimlerin, inançların, etnisitelerin temsilcisi çoğulcu HDP olduğunu da tutumları ile açığa çıkardılar. Geçmişte de, bugün de seçim barajı Kürtlerin mecliste temsilini önlemek amaçlıdır. Mecliste temsiliyeti önlenmiş Kürtlerin yerine AKP vekilleri seçilecektir. Bu açıdan bugün kendilerini AKP muhalefeti ilan edenler bu duruma yol açmamak için Kuzey Kürdistan’da HDP’yi desteklemekle sonuç alabilirler. Bu somut bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Yine ikinci tura kalmış bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise tüm niyetlerden uzak olarak Erdoğan karşısındaki aday desteklenmek durumundadır.

AKP iktidarına son verecek olan aslında Meclis çoğunluğunun muhalefet partilerince sağlanmasıdır. Mecliste çoğunluğu kaybetmiş Erdoğan seçilse bile uzun süre o görevde kalamayacaktır.

Erdoğan’ın hezimete uğratılmasından sonra ilk iş İnkârcı anayasanın değiştirilmesidir. Bütün özgürlükler ve hakları garanti altına alacak şey Demokratik Anayasa’dır. “Demokratik Anayasa, merkezin tahakkümüne karşı yereli, devletin tahakkümüne karşı toplumu savunacak, merkeziyetçiliği değil adem-i merkeziyetçiliği esas alacaktır.

Demokratik parlamenter sisteme tezat oluşturmayan, aksine bu sistemi güçlü kılan yerel demokrasi, demokratik yerinden yönetim modelidir. Demokratik Anayasa’nın verdiği güvence ile yerel demokratik yönetimler tüm Türkiye’de demokratik bir idari yapının teminatı olacaktır.

Demokratik Anayasa ile güvence altına alınmış yerel demokrasiye dayalı Demokratik Cumhuriyet, tekçiliğin değil çoğulculuğun, otoriterliğin değil demokrasinin, ayrışmanın değil bir arada yaşamanın çatısı olacaktır…

Barış içinde yaşamanın şartlarından biri geçmişle yüzleşme ve hakikat arayışıdır. Bunun için tarihte Kürtlerin de arasında olduğu farklı halklara ve inançlara karşı yapılan soykırım ve katliamlar karşısında, bu halklardan devlet adına özür dilenmesi için gerekli çalışmalar yapılacaktır.

Yaşanan soykırımlar, tehcir, katliamlar, infazlar, kayıplar ve benzeri uygulamaların araştırılması ve hakikatlerin ortaya çıkarılması amacıyla ‘Hakikat Komisyonları’ kurulacaktır. (HDP Seçim beyannamesinden)

Biliniyor sorunların çözümü müzakereden geçmektedir. Bölgemizde de, ortak ülkemizde de görülmüştür ki, başta Kürt sorunu olmak üzere tüm sorunların çözümü, tarafların diyalogundan geçmektedir.  Sorunun tarafları da, çözümün muhatapları da bellidir. Yapay taraflar yaratmak, ya da 40 yıldır süren savaş anlayışında, imha etme anlayışında ısrar etmek çıkmaz sokaktır.

Her kim iktidara gelirse gelsin, ülkenin içinde bulunduğu kaostan kurtulmasının yolunun tekçiliği terk etmekten, çoğulculuğu ve yerinde yönetimi savunmaktan, Kürtlerin, Alevilerin, emekçilerin sorunlarını çözmekten geçtiğini bilmekle yükümlüdür.

Bu seçimde yine görülmüştür ki, HDP seçimin anahtar partisidir. “Seni başkan yaptırmayacağız” diyen Demirtaş ve HDP’nin başarısı mecliste güçlü bir grup oluşturarak, Erdoğan’a başkanlık yolunu kapatacaktır. Erdoğan’ın korkulu rüyası HDP’dir. Alevilerin ve Kürtlerin HDP bayrağı altında birleşmesine tahammül edemeyen Erdoğan anlamsız bahanelerle Alevilerin ve Kürtlerin sembol isimlerinin adaylıklarını iptal ederek Kürtleri ve Alevileri birbirinden ayırmaya çalışmaktadır.

Ancak bu beyhude bir çabadır. HDP çatısı altında bir araya gelmiş olan sosyalistler, demokrat Müslümanlar, emekçiler, Aleviler ve Kürtler birlikte davranmaya kararlıdırlar. HDP her duruma göre kendini hazırlamış bir siyasi partidir. Nitekim iptal edilen adaylıklar yerine hemen yenilerini bildirerek oynanmak istenen oyunlara engel olmuştur.