Şuanda 9 konuk çevrimiçi
BugünBugün1071
DünDün2300
Bu haftaBu hafta11686
Bu ayBu ay44385
ToplamToplam10206439
Türkiye Türkiye'ye sığmaz mı? PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 10 Kasım 2016 20:41


 

 

Bugün Orta ve Güney Asya Etnolojisine Giriş dersinde profesörün bölgedeki ülkelerin tarihi hakkında bilgi veren dersini dinlerken, aklıma RTE’nin “Türkiye Türkiye’ye sığmaz” belirlemesi geldi. Kendisine göre, biz bulunduğumuz alana layık değiliz, buraya sığmayız.

Bu sözlerin 10 Kasım’da söylenmesi de ayrıca manidar. Atatürk “Yurtta sulh, cihanda sulh” demiş ama artık bu dönem geçti; bunu anlatmak istiyor.

Atatürk gerçekçiydi. TC sınırları dışında yayılmanın mümkün olmadığını görüyordu ve bu nedenle de böyle bir belirleme yapmıştı. Kendisi Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında bağımsızlığını kazanmış olan Bulgaristan’da askeri ateşe olarak bulunurken, Sofya’daki bir baloya yeniçeri kıyafetiyle katılır.

Bunun ne demek olduğu açık olsa gerektir!

Rumeli’den gelen bir asker olarak o toprakların kaybedilmiş olmasını içine sindirememektedir ama yapılabilecek bir şey de yoktur.

Tanıl Bora’nın Birikim Dergisi’nin eski sayılarından birisinde yayımlanmış “Türkler neden ülkelerini sevmezler?” başlıklı bir yazısı vardır. Bu yazıda Türklerin ülkelerini doğasıyla birlikte sevmedikleri, harita üzerinde sevdikleri anlatılıyordu. Neden olarak herhangi bir belirleme yapılmamıştı. Yapılabilirdi aslında…

Türkler bir imparatorluk kaybettiler ve bunu asla unutamadılar. Kendilerini hapsedilmiş olarak gördükleri Anadolu’yu bir türlü sevememelerinin, her fırsatta yayılmak istemelerinin nedeni budur.

“Osmanlı İmparatorluğu Türklere ait değildi” gibisinden bir belirleme, inanılan doğru ile tarihsel doğru arasındaki ayrımı göremiyor. Osmanlı bir İslam imparatorluğuydu, içinde Türkler de vardı. Asıl önemli olan ne olduğu değil, neyin olduğuna inanıldığıdır. Türkler kendilerini büyük bir halk olarak görmek istiyorlar. Tarihte adı geçen bir halklar ama bu önemli rolleri 17. yüzyılda sona ermiş. Bugün büyük olamadıkları ve yarın da olacaklarına inanmadıkları için büyüklüğü tarihte –onu da değiştirerek- arıyorlar.

Geçtiğimiz yıllarda, ne zamandı hatırlamıyorum, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2500. kuruluş yılı kutlanmıştı. Ordu Mete Han zamanında kurulmuş imiş!

Bu tür şeylere ihtiyacı olan bir halk ve onun önemli kurumlarının yayılma konusunda, imparatorluk zamanına biraz olsun ulaşır gibi olmak konusunda bu kadar hevesli olmalarına şaşırmamak gerekir.

“Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz” sözünü saçma sapan yorumlayarak kendinizi haklı da gösterebilirsiniz.

ABD’nin 300 yıllık tarihi yoktur. 300 yıl önce bu ülke İngiltere’nin sömürgesiydi. Son yüz yıllık dönemde dünya çapında büyük bir güçtür, gelecekte de böyle olacak gibi görünmektedir. Bu durumda tarihinin kısa olmasının nasıl bir önemi bulunuyor?

ABD ordusunun 300 yıldan az, senin ordunun 2500 yıllık tarihi bulunuyor da ne oluyor yani…

Genişleyeceğiz ama ne tarafa doğru?

Osmanlı her şeyden önce Balkan devletiydi. Osmanlı’nın kesin çöküşü de Balkanlar’ın kaybedilmesiyle ilgilidir.

Bu tarafa doğru genişleme umudu bulunmuyor. Başka bir deyişle AKP’nin Osmanlıcılığı zorunlu olarak İslam ülkelerine doğrudur, başka türlüsü mümkün değildir.

Genişleme deyince bunu başka ülkeleri işgal etmek olarak anlamayın. Bu da küçük oranda yapılabilir ama Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs gibi küçük bir alanı işgalinin sonuçlarıyla birlikte başa çıkmakta zorlandığını hiç düşünmeyeceğini varsaymak doğru olmaz. Önemli olan yeni alanları ülke sınırlarına katmak değil, oralarda büyük etki kurmaktır. Bu yayılma anlayışı haritanın değişmesini gerekli kılmaz.

Irak’ta nüfusun çoğunluğunu oluşturan Şiiler üzerinde İran’ın önemli etkisi bulunuyor ama İran’ın sınırları değişmedi. Aynı durum Suriye için de geçerlidir. Bu ülkedeki savaşta bazıları yüksek rütbeli çok sayıda İran askeri öldü. Bunun dayanışma amacıyla yapıldığı, İran’ın Suriye’deki rejim üzerindeki etkisinin büyük oranda artmadığı söylenemez.

Ortadoğu’da yayılmacı olmayan devlet bulunmuyor. Yöntemler değişebilir ama anlayış aynı kalıyor: İran ve Türkiye böyle, Suriye de yıllarca Lübnan’ın üçte birini işgal etmişti; orasını kendi toprağı olarak görüyordu. İsrail de keza yayılmacı bir devlettir.

Bunun sonucu bitmez tükenmez savaşlardır. Gücün birisi geriler, diğeri çıkar; yenileri oluşur (İslam Devleti gibi) ve bu böyle gider.

Ortadoğu tarihinde hangi sorun çözülmüş!

Sünni-Şii sorunu 1400 yıldır sürüyor.

İsrail-Filistin sorunu sürekli değişiyor ama çözülemiyor.

FKÖ zayıflıyor, Hamas çıkıyor ama sorun sürüyor.

Kürt sorunu aynı şekildedir.

Arap ülkeleri arasındaki sorunlar da bazen öne çıkıyor bazen geriye gidiyor ama sürüyor.

Bölgede barış görünmüyor.

Bölge izole bir yer değil, ABD ve Rusya Federasyonu’nun özellikle ilgi gösterdikleri bir alandır.

ABD bölgede mümkün olduğu kadar fazla politik aktör bulunmasını ve hiç birisinin fazla güçlenmemesini ister. Zamanına göre herkese yardım eder. İslam Devleti’ne de eder, YPG’ye de eder, Türkiye’ye de eder…

Herhalde çıkarını düşünecektir, başka ne bekliyordunuz!

Fazla ileri giden olursa, “dur” der ya da ona saldıracak olan gücün önünü açar.

Unutmadan belirteyim; 1990’lı yıllarda ya da Özal zamanında Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya’da yayılmayı hedefliyordu ama yapamadı. Hem Türki cumhuriyetlerden beklediği oranda yüz bulamadı hem de Rusya Federasyonu bölgede ağır bastı. Türkiye bu bölgede eskisine göre ilerleme göstermekle birlikte amaçlarının çok gerisinde kaldı.

Ortadoğu’dan başka yayılacak alan böylece kalmadı.

Türkiye’yi bu alanda bitmez bir savaş bekliyor.

Ortadoğu’da hangi savaş bitmiş ki zaten!

Bazen bir taraf ağır basar bazen öteki ağır basar ve savaş sürüp gider.

Bu bölgede barış, iki savaş arasındaki süreden başka bir şey değildir.

Yurtta savaş cihanda (bölge kapsamında anlayın) savaş!

Yeni durum budur…

Aral gölü, Amu Derya ve Siri Derya nehirleri ve ortada kalan Maveraünnehir bölgesi, Altaylar, Cengiz Han (Timuçin) –Moğol’du ama o dönemde Moğollar ve Türkler iç içeydi- Taklamakan ve Gobi çölleri gibi isimler insanı sadece tarihe değil, bugünün savaşlarına da götürüyor.

 

Ortadoğu’da savaş bitmez ve bir biz eksiktik, tamam oldu!

Son Güncelleme: Perşembe, 24 Kasım 2016 20:37