Şuanda 11 konuk çevrimiçi
BugünBugün1434
DünDün2300
Bu haftaBu hafta12049
Bu ayBu ay44748
ToplamToplam10206802
Muhammed Ali konuşurken... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cuma, 10 Haziran 2016 20:16


 

 

Yılını hatırlamıyorum ama yaklaşık 20 yıl kadar önceydi. (Not: Bir arkadaş düzeltmem için uyardı: kırk yıl önceymiş.) Muhammed Ali İstanbul’a başkanlığında Erbakan’ın bulunduğu Refah Partisi’nin davetlisi olarak gelmişti. İslamcılar abartmalı propagandayı çok severler. Ali üstü açık bir otobüste İstanbul’da tur atmış ve kısa cümlelerle İngilizce konuşmuştu. Yanında çevirmeni vardı. Ali birkaç kelime söylüyordu, çevirmen en az on dakika konuşuyordu. Muhammed Ali de “Bu Türkçe de ne kadar garip bir dilmiş!” gibisinden hayretle yanındakine bakıyordu.

Muhammed Ali’nin Müslüman olması nedeniyle bu çevre tarafından ucuz siyasetin aracı olarak kullanılması o zaman başlamıştı.

RTE de Muhammed Ali’nin cenazesine katılmak için ABD’ye gitti ama aradığını bulamadı. Önce kendisine konuşma imkanı tanınmadı zaten tanınsaydı da garip olurdu. ABD’li tanınmış bir eski boksörün ölümünde ABD başkanı bile konuşmazken yabancı bir devlet başkanının konuşması garip olurdu. Ardından RTE ve birlikte giden Diyanet İşleri Başkanı’nın Kuran okumasına da izin çıkmadı.

RTE’nin danışmanlarının iyi bir PR (Public Relations – Halkla İlişkiler) çalışması yaptıklarını kabul etmek gerek… RTE ve Diyanet İşleri Başkanı Müslüman ve tanınmış bir boksörün cenazesinde Kuran okuyacaklar, tabii ki bu eylem filme alınacak ve Ramazan ayında sadece Türkiye’de değil bütün İslam dünyasında gösterilecekti. Doğrusu iyi propaganda yapılacaktı ama Muhammed Ali’nin ailesi cenazenin politik propaganda aracı olarak kullanılmasına izin vermedi.

Muhtemelen yaklaşık 20 yıl önceki İstanbul tecrübesini hatırlamışlardı.

RTE ile Muhammed Ali’nin Müslüman olmalarının dışında ortak özellikleri bulunmuyor. Ali savaşa ve ırkçılığa karşıydı. Solcu değildi ama Küba ziyaretinin de gösterdiği gibi sosyalistlere karşı da değildi hatta dostluk ilişkisi bulunuyordu.

ABD’nin Küba’ya sert bir ambargo uyguladığı yıllarda Küba’yı ziyaret edip Fidel Castro ile görüşmek başka türlü yorumlanamaz.

RTE cenazede konuşma yapabilseydi büyük ihtimalle ırkçılığa karşı sözler söyleyecekti. ABD’deki siyahların durumuna değinecek, sömürgeciliğin Müslümanlığa yakışmayacağından söz edecekti.

Türkiye’de iken zaten “Bizim geçmişimizde sömürgecilik yoktur” demişti.

Gerçekten böyle midir acaba?

Osmanlı ordusunun vurucu gücünü oluşturan Yeniçeriler nasıl yetiştirilirdi, hatırlayalım.

Osmanlı birlikleri ülkeleri işgal altındaki Hıristiyan köylerini basar, on yaş civarındaki erkek çocuklarını zorla alıp götürürdü. Bu çocuklar Müslüman yapılır ve sıkı bir eğitimden geçirilirdi. Bu eğitim sırasında –ki asıl amaç çocuklara geçmişlerini unutturmak, asimile etmekti- yetenekli görülenler saray hizmeti için Enderun’a gönderilir, diğerleri de Yeniçeri yapılırdı.

Askeri eğitimlerini tamamladıktan sonra orduya giren Yeniçerilerin sonraki yıllarda bazen köylerini basmak zorunda kaldıkları, bazılarının geçmişi hatırladığı ve intihar ettiği yazılmıştır.

Burada yapılan sömürgeciliğin daniskası değil midir?

İşgal altındaki topraklardan alınan vergilerden söz etmiyoruz, konunun bu tarafı bilinen bir şey… Küçük erkek çocuklarının ailelerinden kopartılarak asimile edilip imparatorluk hizmetine alınmasıyla, Atlantik köle ticareti ayrı uygulamalardır ama hangisi daha acıdır, tartışmaya açıktır.

Yaklaşık bir milyon siyah Afrika kıyılarındaki yerli işbirlikçileri tarafından toplanıp sömürgecilere teslim edilir ve bunlar da gemiyle yeni kıta Amerika’ya çalışmak üzere götürülürdü. Siyahlar yeni kıtaya böyle geldiler ve bir daha da ayrılmak zorunda kaldıkları toprakları göremediler.

Bu yapılan insan ticareti ve sömürgeciliktir, köle emeğinin büyük plantasyonlarda kullanılmasıdır.

Yeniçerilik nedir?

Ailesinden zorla koparılan çocuğa geçmişinin unutturulması ve büyüyünce de topraklarını işgal etmiş bir gücün hizmetinde yeni fetihlere yollanması…

Hangisi daha ağır gibi bir soru anlamsız olur; iki uygulama da çok ağırdır.

Osmanlı sömürgeci bir imparatorluktu ve zaten bir imparatorluğun sömürgeci olmaması mümkün değildir. Derece ve yöntemler değişebilir ama belirleyici olan bu değildir.

 

Son Güncelleme: Cumartesi, 11 Haziran 2016 19:54