Şuanda 20 konuk çevrimiçi
BugünBugün173
DünDün1576
Bu haftaBu hafta173
Bu ayBu ay41288
ToplamToplam10251630
Teşekkürler RTE! Soykırım kabul edildi! PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 02 Haziran 2016 18:35


Almanya Federal Parlamentosu tek ret ve tek çekimser oyla yüzde yüze yakın bir çoğunlukla 1915’te 1,5 milyon Ermeni’nin öldürülmesinin soykırım olduğunu ve bunda zamanın Almanyasının da sorumluluğu bulunduğunu kabul etti.

Böyle bir kararın alınması için yıllardan beri karınca kararında uğraşan birisi olarak RTE’ın negatif niyetli pozitif rolünü tanımak gerektiğine inanıyorum.

RTE aylardan beri Almanya medyasında konu olmasaydı, eleştiri ve mizahı kaldıramayıp medya çalışanlarına karşı mahkemeye başvurmasaydı –aralarında ülkenin en büyük haftalık dergisi Spiegel’in redaktörü de vardı-, Parlamento Başkanı dahil olmak üzere Alman politikacılara sürekli fırça atmasaydı, tehditler savurmasaydı; böyle bir karar çıkmayabilirdi.

Geçen yıl yapıldığı gibi “katliam”, “kırım” gibi sözcüklerle tanımlama yapılabilirdi.

Federal Parlamento milletvekillerinin neredeyse tamamının kabul ettiği “1915’in soykırım olarak tanımlanması” ve daha da önemlisi “konunun eğitimin her kademesinde işlenmesi” kararına varılması, Almanya’da en sağdan en sola kadar yayılmış Erdoğan nefretinden ayrı düşünülemez.

Türkiye’deki durum, gazetecilerin tutuklanması, yargının bağımsız olmamasının örnekleri, Kürt yerleşim birimlerindeki savaş hemen her gün Almanya gazetelerinde ve televizyonlarında yer alıyor. Erdoğan’ın mültecilerle ilgili açıklamaları ve tehditleri de yer alıyor.

RTE, Avrupa Birliği ile yapılan Yunanistan’a kaçak geçen mültecilerin geriye kabul edilmesi anlaşmasını feshedebileceklerini söylüyordu ve tabii şartların değiştiğinin, Balkan yolunun kapanması sonucu mültecilerin Türkiye’de kalmak zorunda olduklarının farkında değildi. Yunanistan’a kaçak geçenler ana karaya bile ulaşamadan adalardan birisinde kalıyorlar. Kara yoluyla Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerine gitmek umudu artık kalmadı; Yunanistan-Hırvatistan sınırı kapandı. Mülteciler bu durumda hem insan kaçakçılarına kişi başına –geçen yılın fiyatıyla- 1000 Dolar vererek hem de denizde boğulma tehlikesini göze alarak kaçak olarak Yunanistan’a neden gitsinler?

AB’nin bir yetkilisi, “Anlaşmayı feshetmek isteyenler iki kere düşünmelidir” derken herhalde bunu kastediyordu.

Türkiye’ye ödenmesi sözü verilen üç Milyar Avro’nun da önemli bölümünün üzerine bir bardak su içilmesi gerekecek…

Dahası var…

RTE biraz daha tehdit ederse, Almanya Dışişleri Bakanlığı Türkiye’de tatil yapacakların dikkatli olması gerektiği uyarısını yapabilir. Bu açıklamanın Türkçesi, oraya gitmeyin, demektir. Çok sayıda Alman gerek orada burada patlayan bombalar ve gerekse de RTE’den hoşlanmadıkları için her yıl tatile gittikleri Türkiye’ye bu yıl gitmek istemiyorlar. Almanlar Türkiye’ye gelen turistlerin önemli bölümünü oluşturuyor. Ruslar, İsrailliler zaten yok, bunlara Almanlar da eklenirse turizm geliri iyice düşecek demektir. Şimdiden yüzde 40 gerileme olduğu tahmin ediliyor.

Türk basınının kalitesizliği bu olayda bir kere daha kendini gösterdi.

“Almanya’daki Türkler soykırım tasarısına karşı tek yürek” imiş!

İlgisi bulunmuyor.

Malum partilerin dernekleri vasıtasıyla Berlin’de düzenlemek istedikleri protesto yürüyüşü fiyaskoyla sonuçlandı. Hamburg’da yaptıkları basın açıklamasında adları yer alan derneklerin bir bölümünün konudan haberi yokmuş!

Bunlarla ne olacaksa artık…

Türkiye büyükelçisini geri mi çekmiş?

Yıllar önce aynısını Fransa’ya da yapmışlar ve hatta okullardaki Fransızca dersini kaldırmayı bile düşünmüşlerdi.

Fransız kültürü de bundan çok etkilenmişti!

Sonra ne mi oldu?

Elçi geri geldi, başka ne olacaktı!

SPD de tasarıya tam kadro kabul oyu verdiğine göre, kardeş parti CHP ne yapar bilemem.

İnsan onca işin arasında karıştırıyor da olabilir tabii…

TBMM’ne olduğu gibi Almanya’daki Federal Parlamento’ya da fırça çekilebilir, emir verilebilir zannedilebiliyor.

En sağından en soluna kadar Almanların “bu ne ya!” diyeceği bir durum yaratılmasaydı, tehdit ve şantajla bu işlerin yürümeyeceği, muhatap alınan parti liderlerinin Kılıçdaroğlu ve Bahçeli olmadıkları düşünülebilseydi; “soykırım olduğunu biz de biliyoruz ama açıkça söylemeyelim” anlayışı yıllardan beri olduğu gibi yine hakim olabilirdi.

Olmadı!

Olumsuz tutumlarıyla bu sonuca katkıda bulunan ilgililere teşekkür etmek gerekir!