Şuanda 19 konuk çevrimiçi
BugünBugün61
DünDün1576
Bu haftaBu hafta61
Bu ayBu ay41176
ToplamToplam10251518
Gezi ruhu; geldiysen üç kere vur! PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 30 Mayıs 2016 23:49


1980’li yıllarda hangi yazarın kitabı olduğunu hatırlamıyorum ama şu cümlesi aklımda kalmış: müzik bitti, dans sürüyor!

Sanki Gezi’yi anlatıyor. Gezi bitti. Dahası bu isimde politik bir aktör o zaman da yoktu, şimdi hiç yok, ama sanki varmış gibi anılıyor. Bir gün yine gelecek diye ümit ediliyor.

Gezi değişik bileşenlerin kendiliğinden büyük bir hareketiydi. Bileşenlerin ortak yanı; AKP’nin artan oranda herkesin hayatına karışması, herkesi belirli bir çizgiye sokmaya çalışmasıydı. Buna karşı kendiliğinden bir isyandı.

O çok çeşitli bileşenlerin bir daha bir araya gelmesinin mümkün olmaması bir yana, Gezi’nin sonuçta düzen sınırları içinde gerçekleşen, kültürel özelliği ağır basan kısa süreli bir hareket olduğu da unutuluyor.

Gezi günlerinde mevcut yasalara karşı tavır alan AKP idi, Gezi değil…

Kurbağa gibi gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanmasak ve dünyayla biraz ilgilensek, değişik ülkelerde böyle hareketlerin az olmadığını görürüz. Parlayıp sönen, tek talebi öne çıkaran hareketler…

Gezi’nin ön plandaki talebi ya da bütün taleplerin ortak paydası, “Bize karışamazsın” olarak belirlenebilir. Gezi’nin çıkış noktası birkaç ağacın kesilip kesilmemesi değildi; ağaçların yok edilmesini de içeren insanların hayatına açık müdahaleye karşı çıkıştı.

Gezi, başka ülkelerde de örnekleri bulunan tek maddelik kısa süreli sosyal hareket kategorisine girer. Bunlar önemli hareketlerdir ama bunları bütünlüğünü koruyarak başka bir harekete dönüştürmek mümkün değildir.

Kimisi Gezi’de işçi sınıfını aradı. İşçiler de vardı ama işçi hareketi değildi Gezi…

Kimisi “köylünün aklı gözünde olur” misali gördüğüne inanmakla yetindi, soyut düşünemedi. “Mustafa Kemal’in askerleri” sloganını duyunca ve bayrakları görünce kemalist bir hareket gerçekleştiğini sandı. Bu da vardı ama Gezi bu değildi…

Her bileşen için böyle örnek verilebilir.

Gezi bunların hiç birisi değildi.

HDP ve Kürtler Gezi’yi baştan beri tereddütsüz destekleselerdi şüphesiz daha iyi olurdu ama sonuçta fazla bir şey değişmezdi.

HDP Gezi’yi daha aktif desteklemiş olsaydı, şimdi de Geziciler Kürtlere yönelik baskıya daha aktif karşı çıkardı, anlayışı son derece yersizdi ve bir bölüm insanın fantezilerini gerçeklerin yerine koymasının örneğiydi.

Gezi’deki Kemalistler ya da Kürtlerde “bizi kesecek Şafiler”i gören bir bölüm Alevi mi HDP’ye destek olacaktı?

Gezi birbirine uzak gruplar arasında biraz yakınlaşma sağladı, fazlasını değil…

Bazı Kürt yerleşim birimlerine yönelik yoğun saldırı başladığı zaman “Geziciler nerede” diye soranlar oldu ve bu sorularıyla Gezi’den bir şey anlamadıklarını da göstermiş oldular.

Gezi adında kolektif politik bir aktör o zaman da yoktu…

Gezi çağrılmaz, Gezi bileşenlerinden şu veya bu çağrılır.

Şimdi ise Gezi’nin ruhu çağrılıyor ve tabii gelmiyor.

Çağıranlar olmayan bir şeyi çağırdıklarını halen anlayabilmiş değiller.

Durum o kadar kötü ki, Gezi ruhuna inanmak bir bölüm insana güç veriyor.

Bu ruha inanarak kendilerini iyi hissediyorlarsa, denilecek şey bulunmuyor.

Gezi yok artık; sizin var olduğuna inanmanızla da var olmayacak…

Tek gündemli kendiliğinden hareketler bundan sonra da olabilir…

Bunlar önemli hareketler de olabilirler, toplumda iz bırakabilirler ama gelip geçeceklerdir.

Onları bir bütün olarak dönüştüremezsiniz. Bunu yapabileceğini sananlar, 20. yüzyılın son çeyreği ve 21. yüzyılın ilk yıllarını 1905 yılının Çarlık Rusyası sananlardır.

Devrimci öncü çıkar, kitle hareketini dönüştürür!

İyi de bu tür hareketler bildiğiniz kitle hareketlerine benzemiyorlar.

Bunlar çok bileşenli, tek maddelik talepte bir araya gelen kozmopolit hareketlerdir.

O tek talep gerçekleşir ya da gerçekleşmeyeceği anlaşılır ve iki durumda da hareket sona erer. Belirli parçaları dönüştürülebilir, fazlası değil…

Gezi’den işçi sınıfı hareketi, demokrasi hareketi ya da başka bir şey çıkarmak isteyenlerin tamamı başarısız oldu. Bu isteği olanların yetersizlikleri bir yana, Gezi türü sosyal hareketler böyle dönüşümler için uygun değildir.

Bir kere daha görülüyor ki, Marx-Engels-Lenin okumakla yetinenler, gerçekte pek bir şey bilmiyorlar. Bu dünyaya yabancıdır, analiz yapabilecek özellikleri bile kalmamıştır.

Ne yeni sosyal hareketleri bilirler, ne bunlarla ilgili sosyolojik teorileri ne de değişik ülkelerde gerçekleşen bu tür hareketlerin 1968’den beri alçalıp yükselerek gelen tarihini…

68’den başlayabilirsiniz. Yeni sosyal hareketlerin ilk örneğidir ve bu hareketin nasıl parçalandığını, parçalarının nerelere gittiğini değişik ülkeler örneğinde incelemek iyi bir çıkış noktası olabilir.

Bunu zahmetli bulanlar ruh çağırmaya devam edebilirler!