Şuanda 22 konuk çevrimiçi
BugünBugün175
DünDün1576
Bu haftaBu hafta175
Bu ayBu ay41290
ToplamToplam10251632
SYSKES-PİCOT bitebilir mi? PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 18 Mayıs 2016 19:02


1916’da Birinci Dünya Savaşı’nın sürdüğü yıllarda zamanın en büyük sömürge imparatorluklarına sahip olan İngiltere ve Fransa’dan iki diplomatın adını taşıyan bu anlaşma Ortadoğu’nun bu iki devlet arasında bölüşülmesiyle ilgiliydi. Kendi isteklerine göre bir harita çizip bölgeyi paylaştılar. Bu paylaşmada dini ve ulusal kimlikler dikkate alınmadı ve sonuçta Ortadoğu’da yıllardır süren kavganın başlangıcı da yapılmış oldu.

Bu kavga sadece dini kimlikler arasında sürmedi, etnik kimlikler arasında da sürdü ve sürüyor. Anlaşmadan en zararlı çıkan Kürtler oldu ve İran da dahil dört parçada yaşamak zorunda kaldılar.

Ortadoğu’daki sömürgelerini daha sonra terk eden İngiltere ve Fransa arkalarında durulmayan bir çatışma bıraktılar.

Okur, neden, diye sorabilir. Mesela Araplar neden birleşemediler?

Irak ve Suriye’de Baas Partisi iktidarda olmasına rağmen bu iki ülke neden birleşemedi?

Suriye ile Mısır arasında birleşme kararı alınmasına rağmen neden hayata geçemedi?

Nedenlerden bir tanesi, farklı mezheplere sahip olmaktır. Arap olmak, aynı dili konuşmak yeterince birleştirici değildir.

Ek olarak devletlerde işbaşına gelen yönetici kliğin bölgeye ilişkin ihtiraslı amaçları vardır. Bunlardan bir tanesi olan Büyük Suriye projesi; Suriye’nin yanı sıra Lübnan ve Hatay’ı da kapsar.

Benzer projeler her ülke için söz konusudur.

Ortadoğu’daki Araplar birleşemeyince bölgenin çok parçalı yapısı sürdü. Anlaşmadan en zararlı çıkan Kürtler ise Türkler, İranlılar ve Araplar tarafından sürekli ezildiler.

Sykes-Picot anlaşması 100. yılında ömrünü doldurdu, Ortadoğu’ya yeni bir harita gereklidir, deniliyor.

Yeni harita hiç kolay değildir. Kağıt üzerinde belirlenebilir ama yüz yıl öncesine göre belgede daha çok sayıda siyasi aktör bulunuyor. Bu nedenle Sünni ve Şii Arapların ayrılması yeni savaşlar olmadan mümkün değildir. Başta İran ve Suudi Arabistan Şii ve Sünni bölgelerinin daha geniş olması için elinden geleni yapacaktır.

Kürtlerin kendi bölgelerinde toplanmasına ya da Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerin birleşmesine ise herkes karşıdır. İran, Türkiye ve var olduğu kadarıyla Suriye karşıdır.

Sykes-Picot anlaşması ömrünü doldurmuş olmakla birlikte, yeni bir harita çizilmesi daha zor olduğu için büyük ihtimalle kötünün iyisi ya da bugünkü durum sürecek daha doğrusu yapay olarak sürdürülecektir.

Bu yapaylık devlet bütünlüğü kalmamış ülkelerin parçalanmasının önlenmesi olarak kendini gösterecektir.

Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekir: devletin olduğu yerde mutlaka ulus bulunduğunu sanıyoruz. Klasik sömürgeciliğin güçlü etkisinin bulunduğu bölgelerde bu saptama doğru değildir.

Libya örneklerden birisidir. Libya devleti vardı ama ulusu yoktu; kabileler federasyonu vardı. Devletin bu kadar hızlı parçalanmasının nedeni de budur.

Che Guevara 1960’lı yılların başlarında yanında Kübalı askerlerle Belçika’dan yeni bağımsızlığını kazanmış Kongo’ya gider. Kongo bağımsız devlet olmuştur ama Belçika ülkeyi kendi başına bırakmamaktadır. Seçilmiş ve ilerici bir lider olan Lumumba öldürülmüş, ülkede iç çatışmalar başlamıştır.

Che bir süre sonra Kongo’da ulusal kurtuluş savaşı verilemeyeceğini anlar, çünkü böyle bir ulus yoktur. Kongo devleti vardır ama ulusu yoktur; kabileler vardır.

Benzer bir durum Irak için geçerlidir. Irak ulusu var mı, varsa ne kadar yerleşmiştir?

Pek sağlam bir ulus olmadığı fiilen üç parça olmasından anlaşılıyor: Şii ve Sünni Araplar ve Kürtler.

Suriye devleti de var ama ulusunun pek sağlam olmadığı söylenebilir.

Her ülke dış müdahaleyle karşılaşabilir, işgal edilebilir, ama buradan ulusun kolayca parçalanabileceği sonucu çıkmaz. Ülkedeki bütün etnik ve dini grupların birliğini sağlayabilecek bir düzenleme ve irade yoksa zoraki sağlanan birlik uygun fırsat ortaya çıkıncaya kadardır.

Sykes-Picot’un yarattığı harita, herkes bu haritanın olumsuzluğu hakkında değişik yönlerden de olsa hemfikir olmasına karşın sürecek gibi görünüyor.

Bugünün şartlarında yeni bir paylaşma, sınırların yeniden çizilmesi daha büyük çatışma demektir.