Şuanda 21 konuk çevrimiçi
BugünBugün36
DünDün789
Bu haftaBu hafta825
Bu ayBu ay9052
ToplamToplam10219394
Hangi Deniz Gezmiş? PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 05 Mayıs 2013 09:22


Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın 6 Mayıs 1972’de idam edilmelerinin üzerinden 41 yıl geçti.

Bu süre içinde Deniz Gezmiş devrimci hareketin herkes tarafından kabul edilen önde gelen sembol ismi durumuna geldi.

İdamlarının üzerinden 41 yıl geçtikten sonra bu yıl da anılacaklar.

Sosyalistler anacak, ulusalcılar anacak, bir bölüm CHP’li anacak, Kürt özgürlük hareketi de anacak…

Bu yılki anmaya yeni politik öznelerin de katılması mümkündür…

Bir insan birbirinden bu kadar farklı ve hatta bir bölümü birbirine karşıt olan farklı politik özneler tarafından sahiplenilip anılabilir mi?

Barış için çözüm sürecinin gelişmesinden yana olan Türk sosyalistleri de Deniz Gezmiş’i anıyor, buna karşı olanlar da anıyor; Kürt özgürlük hareketi de anıyor, ulusalcılar gibi bu sürece düşman olanlar da anıyor.

Böyle bir anma nasıl mümkün olabilir?

Bu sorunun cevabı Deniz Gezmiş’in kısa sürmüş hayatındadır.

Deniz Gezmiş’te Mustafa Kemalcilik de vardır, anti-emperyalist Türk ordusu da…

Deniz Gezmiş’te sosyalizm de vardır, o yıllarda resmi olarak yok sayılan Kürt halkı da…

Deniz Gezmiş’te silahlı mücadele de vardır, devlete başkaldırma da…

Deniz Gezmiş’in politik bir evrimi vardır ve 1960’lı yıllarda aşağıda anlatılacak nedenlerle devrimcilerin politik gelişmesi oldukça hızlı gerçekleşmiştir.

Bu politik evrimin başını dikkate alıp sonunu almadığınızda, Deniz Gezmiş’i ulusalcı ya da Mustafa Kemalci olarak değerlendirmek mümkündür.

Doğru olan ise Deniz Gezmiş’in politik evriminin dikkate alınması, nereden gelip nereye doğru geliştiğinin gözden kaçırılmamasıdır.

1960’lı yıllarda hepimiz hızlı bir politik değişim yaşadık, yaşamak zorundaydık…

Deniz Gezmiş ve aynı kuşaktan olanlar milliyetçi ve büyük oranda yalana dayalı bir ortaokul ve lise eğitiminin ardından üniversiteye geldiler.

Türk ordusu yenilmezdi. Birinci Dünya Savaşı’nda da biz yenilmemiştik ama müttefiklerimiz yenildiği için biz de öyle kabul edilmiştik.

Lisedeyken İngilizce ve matematik derslerinde bile Atatürk’ten söz edildiğini hatırlıyorum ve mutlaka herkes de benzerlerini yaşamıştır.

İnsan ilk olarak ailede sosyalize olur ve ikinci sosyalizasyonu ise ailenin dışında, özellikle eğitimde yaşar. Genellikle de burada kendisine öğretilenleri içselleştirir.

Yaşı en fazla 17 olan birisinden başka ne bekliyorsunuz?

Herkes üniversiteye, genellikle kasabalardan ve küçük kentlerden büyük kente geldiğinde, gördüğü eğitim gereği ulusalcıdır, Atatürkçüdür, orduya iman etmek derecesinde bağlıdır.

Toplumsal gerçekler kısa sürede herkesin yüzüne çarpmaya başlar.

Üniversitelerdeki durum düzenin çürümüşlüğünün açık göstergesidir.

Ülke az gelişmiştir, dışa bağımlıdır, ülkedeki ABD üslerinin yerleri ve sayıları bile bilinmemektedir.

Mustafa Kemal’in anti emperyalist Türkiyesi nerededir acaba?

İlk akla gelen “Türk devriminin ihanete uğraması” ve saptırılmasıdır.

O yıllarda solda büyük etkisi olan Doğan Avcıoğlu ve çevresi de yaklaşık aynı görüştedir.

İkinci Milli Kurtuluş Savaşı’mız başlar…

Ne Yapmalı, İki Taktik, Faşizme Karşı Birleşik Cephe ve diğerleri gibi kitaplar bu yıllarda yayınlanır.

Sonradan ortaya çıkacağı gibi bazılarının çevirilerinde ciddi sorunlar vardır ama herkesin bilgisizliği o kadar derindir ki, her yeni bilgi fazlasıyla öğretici olur.

Milli Demokratik Devrim, toprak devrimi, Vietnam’daki savaş, Küba devrimi, Filistin, Latin Amerika ülkelerindeki silahlı mücadele hareketleri, SSCB’nin Çekoslovakya’yı işgali, Türkiye İşçi Partisi’ndeki hakim politikaya karşı çıkış, ulusların kaderlerini tayin hakkı, işçi sınıfı öncülüğü ve partisi meselesi ve diğer konular…

Bu kadar geniş bir konu yelpazesi içinde gerekli teorik ve pratik bilgiye sahip olarak yolunu çizmek 20’li yaşlardaki insanlar için oldukça zordur.

Ülkedeki sosyalist hareketin geçmişi zayıftır ve o yıllardan kalanlar da birbirleriyle kavgalıdır.

Gittikleri grevlerde ve toprak işgallerinde ülkenin somut durumunu yakından gören, bir yandan da o zamanki İslamcıların ve yeni kurulmuş MHP’nin saldırılarıyla karşı karşıya olan bu insanlar hızlı bir politik evrim yaşarlar.

Birçok konuda eksikleri vardır ama bir noktayı iyi yakalarlar:

Bu ülkede devlete başkaldırmadan hiçbir şey yapılmaz.

Vietnam, Küba devrimi, Filistin ile ülkenin içinde bulunduğu durum onları hızla silahlı mücadele anlayışına götürür.

Sinan Cemgil silahlı mücadele hareketinin başlamak üzere olduğu dönemde çevresindekilere, muhtemelen başarılı olamayacaklarını ama bu ülkeye bir direnme geleneği bırakacaklarını söyler.

Devlet seni arıyorsa teslim olmayacaksın, hapisteysen kaçacaksın, bu devlete silah çekeceksin…

Bütün bunlar hem de genç yaşta hayatına mal olabilir, ama bu örnek unutulmayacaktır.

Deniz Gezmiş’i böyle bir süreç içindeki hızlı politik evrimi çerçevesinde ele almak gerekir.

İdamından önce O; sosyalist düşünceye, Kürt halkının varlığına ve halkların kardeşliği anlayışına ulaşmıştı.

Bunlarla ulusalcılık ve Mustafa Kemalcilik birbirine uymaz…

Önemli olan, genç yaşta ve oldukça hızlı yaşanılan politik evrim sonucunda hangi görüşlere ulaşıldığıdır.

Deniz Gezmiş esas olarak budur, öncesi değil…