İçerden dışarıya mektuplar 2: Resul Baltacı Yazdır


Bugün, 17 senedir kesintisiz bir şekilde cezaevinde yatmakta olan Kürt özgürlük savaşcısı Resul BALTACI’nın dışarıya yolladıgı açık mektubunu yayınlıyoruz.

Resul BALTACI. ‘’Acaba beni unuturlar mı ‘’diye soruyor

Resul’un unutulmadığını göstermek hepimizin görev ve sorumluğu alanına giriyor.

Resul Baltacı(lar)la dayanışmamızı yükseltmek, geleceğimize ilişkin umudumuzu korumak anlamına geliyor.

Selam olsun özgürlük savaşcıları tutsak yoldaşlarımıza..

 

RESUL BALTACI’DAN AÇIK MEKTUP

 

Bazen acıları anlatmak hep yetersiz olur, eksik kalır insan. Böyle zamanlarda başvurulan yol ve yöntem daha çok sembol ve simgelerin yardımı olur. Bazen bir söz, bazen bir şiir, bazen bir kitap, bir resim, bir şarkı ve daha onlarca çoğaltılabilirler.

Ben cezaevine düştüğümde daha 20 yaşımı doldurmamıştım. Günler, haftalar, aylar ve yıllar birbirini kovaladı. Birkaç ay sonra 18. Yılım doluyor. Cezaevi deyince ilk akla gelen tutsaklık ve özgürlük olsa gerek. Ve bunlara birer zincir halkası gibi bağlıolan özlem, umut, inanç ve hasret.

 

Hani ‘yaşamayan bilmez’ denir. Çünkü cezaevini yaşamayan cezaevini çok bilir. Bildikleri ise duyulan, okunanlardır. 24 saat soğuk, sağır duvarlara bakma zorunluluğu vardır. Monoton bir mekan. Eski cezaevi koğuş koşullarından bahsetmiyorum. 2001’den sonra cezaevi koşulları farklılaştı. Eskiden koğuşlar çok kalabalıktı. Örneğin 150 arkadaşla kalmıştım. O kadar çok etkinlik düzenlenirdi ki, o monoton yaşamın yerini cıvıl cıvıl, renkli bir yaşam alırdı. Hemen hemen bir çoğumuzun ‘zaman yetmiyor’yakınmaları olurdu. Sonrasında odalar oluşturuldu. Sayılar birkaç kişi ile sınırlandırıldı. Birkaç dolap, ranza, sandalye, kap, kaşık vb eşyalar. Alt-üst kat ve birkaç adımlık havalandırma. İşte bütün yaşamın o alana sığdırılmasına mecbur bırakılıyor. Odalı sisteme geçiş sonrası, bu sisteme birkaç isim takıldı. “Kurbağa kuyusu”, “tabutluk”, ”çöl ortasında kuyu” gibi. Hepsi de mevcut sistemi çok güzel ifade eden adlardır.

 

Kaldığım zaman içinde binlerce arkadaş, heval, yoldaş tanıdım. Çıkanlar ve çıkanların yerine getirilenler. Hepsiyle olmasa da pek çok arkadaşla yıllarca kaldık. Birçok ortaklıklarımız, ortak yaşamışlıklarımız oldu. Kalanlarla yol aldık, alıyoruz. Gidenleri sevinç ve burukluk dolu yüreğimizle uğurladık. Yolcu ettiğimiz insanlarla beraber yaşadık bir dönem de. Birlikte ve omuz omuza volta attık. Pek çok acı ve tatlı anılar paylaştık. Gidenler neleri yaşadılar bilmiyorum. Fakat hepsinin aynı duyguları yaşamadıkları kesin. Çünkü, gidenlerin içinde ayrı yolları tercih edenler de çok oldu. Lakin biz kalanlar ise hep iki duyguyu yaşardık; ‘acaba bizi / beni unutacaklar mı?’ Bu ilk duygudur. Diğer duygu ise, ‘ortak amaç ve ideallerimiz doğrultusunda yük alacaklar mı?’dır. Bu duygulara bağlı bir arkadaşın, bir dostun, hatta sıradan bir insanın bile cezaevi koşullarından kurtulması, tadıeşsiz bir sevinç oluyor. Yine senin içeride kalıyor olman ise derin bir burukluk yaşatıyor.

 

Sonuç olarak halkımızla birlikte özgür olmak istiyoruz. Umutlarımızın hep canlı ve güçlü olduğuna inanıyorum. Bir gün hep beraber özgür bir ülkede yaşamak dileğimle. Zulümsüz, betonsuz, zindansız bir dünya umuduyla.

 

Selam ve sevgiler

Resul Baltacı

E Tipi kapalı cezaevi C−4 Siirt