Uzakdoğuyu çalışmak... Yazdır


Çin gibi şu veya bu yönde gelişmesinin dünyayı etkileyecek kadar büyük bir gücün yakın tarihini ve bugünkü durumunu, içinde bulunduğu bölgenin özelliklerinden ayrı düşünemezsiniz. “Uzakdoğu kaplanları” olarak da adlandırılan Güney Kore, Tayvan, Singapur ve Hong Kong küçük ülkelerdir ama teknolojik ve ekonomik etkinlikleri yüksektir. Bunlara Japonya’nın da eklenmesi gerekir.

Son 30 yıldır ABD hegemonyasında olan küreselleşme tek boyutluluğunu kaybediyor ve parçalanıyor, farklı küreselleşmeler doğuyor. Bu aynı zamanda tek merkezli dünya düzeninin birkaç merkezli duruma geldiğini de gösteriyor.

Çin ve Rusya, Ortadoğu ve Afrika dahil değişik bölgelerde ABD tarafından ciddiye alınması gereken güçler olarak ortaya çıkarken hala eskinin Yeni Dünya Düzeni’nden söz etmek uyumakla eş anlamlı duruma geliyor.

Kısa süre önce Vietnam’la ilgili olarak yazdığım bir yazıda bu ülke devrimini bilmediğimizi belirtmiştim. “Ho Amca, General Giap, Vietkong; başka ne biliyoruz? Çin ile SSCB’nin bu bölgedeki mücadelesini, Vietnam-Kamboçya savaşını, ardından Çin ile Vietnam arasındaki savaşı mesela bilmiyoruz. Az da olsa duyanlarımız vardır ama nedenlerini bilmeyiz.

Yıllar önce “sosyalist ülkeler arasında savaş olmaz” görüşünün temelsiz olduğunu yazdığımda hayretle karşılanmıştım. Bırakalım SSCB ile ÇHC arasındaki küçük sınır çatışmalarını, iki sosyalist ülke, ÇHC ile Vietnam arasında savaş yaşandı. Vietnam, Kamboçya’ya müdahale ederek Pol Pot rejimini devirdi.

Bunlar okunup daha iyi öğrenilmeyi bekliyor.

“Orası bize çok uzak” mı diyeceksiniz; haklısınız ama ABD de çok uzak!

Bir bölgeyi öğrenmek, o bölgede derin etkisi olan kültürü ve bu bağlamda Konfüçyus düşüncesini ve Budizmi de ana hatlarıyla öğrenmeyi gerektiriyor.

Nasıl İslam hakkında bir şey bilmeden Ortadoğu’yu anlayamazsanız, benzer durum Uzakdoğu ülkeleri için de geçerlidir.

Çinlilerin güzel bir sözü vardır: kurbağa gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanır.

 

Sanmayın ki dünya büyük oranda Türkiye, Ortadoğu ve Batı Avrupa’dan ibarettir.