Alt emperyalizm ve Türkiye: son gelişmeler Yazdır


Türkiye’nin alt emperyalist bir ülke olduğunu, bu özelliğinin iki döneme ayrıldığını 2000 yılından bu yana yazdığım iki kitapta ayrıntılarıyla açıkladım. Bunlar Alt Emperyalizm ve Türkiye ile Küresel İç Savaş ve Türkiye kitaplarıdır. Söz konusu iki dönem bu iki kitapta anlatılmaktadır. Bu kitapları www.enginerkinerkitaplar.blogspot.com adresinde bulabilirsiniz.

Türkiye’nin sermaye ihracı bulunuyor (ikinci kitapta örnekleri verildi) ve askeri olarak da Irak, Suriye, Somali, Azerbaycan, Katar ve Libya’da bulunuyor. Emperyalizmin daima askeri güçle birlikte bulunduğunu da bu kitapta açıkladım. Bunu öğrenmemiş olanların Lenin’in Sosyalizm ve Savaş kitabını okumalarını öneririm. Lenin zamanın Çarlık Rusya’sı örneğinden hareketle klasik –işgale dayanan- ve modern –sermaye ihracı ağırlıklı- emperyalizmlerin aynı ülke için birlikte bulunabileceğini açıklamaktadır.

Bir numaralı emperyalist ülke sayılan ABD’nin salt sermaye ihracına dayandığını kim iddia edebilir? Dünyanın her yanında üsleri ve askerleri bulunuyor. Gerektiğinde bunları işgal amacıyla da kullanıyor.

Bunu anlamamış olanlar emperyalizmden bir şey anlamamış demektir.

Başka bir örnek Rusya’dır. Esas gelirini mal ihracatından sağlamaktadır (petrol, doğal gaz ve silah). İleri teknolojiye dayanan mal ve sermaye ihracı –nükleer santral gibi-  geri plandadır.

Türkiye alt emperyalizminin önemli özelliğinin büyük güçler arasında oynayabilmek ve bazen da isteklerini onlara dayatabilmek olduğunu hem kitaplarda ve daha sonra konuyla ilgili yazılarda belirttim. Bunu yapabilmeniz için belirli bir güce sahip olmanız gerekir yoksa kimse sizi dinlemez ve neden dinlesin?

Sosyalist hareketin önemli bölümünün görüşüne göre Türkiye halen ABD emperyalizmine fena halde bağımlıdır.

Aksini iddia ediyorum, hiç de fena halde bağımlı değildir.

ABD için son birkaç aydır dünyadaki en önemli olay Ukrayna savaşı ve mümkün olduğu kadar fazla ülkenin Rusya’ya yönelik ambargoya katılmasıdır.

Türkiye ambargoya katılmıyor.

Doğal gaz almayı sürdürüyor ve gelecekte bu alımın kesilmesinden de söz etmedi.

Akkuyu nükleer santralının yapımı sürüyor. Almanya’nın kuzey Akımı 2 doğal gaz boru hattının yapımını durdurması gibi santralın yapımı da durdurulmadı.

Rusya ile ithalat ve ihracat sürüyor.

Ülkeye çok sayıda Rus turist geliyor ve Rusya uluslararası döviz transferlerinden dışlandığı için bu turistler Rus kredi kartıyla ödeme yapıyorlar, Rusya ile Türkiye aralarında gerekli transferleri yapıyorlar.

Buradan çıkan sonuç Türkiye’nin ABD’ye hiç de öyle yoğun bağımlı olmadığıdır.

Bütün ülkeler birbirine bağımlıdır, bunu da unutmamak gerekir.

Türkiye, ABD ya da Almanya değildir ama kendine özgü dikkate alınması gereken bir gücü vardır.

ABD kuzey Suriye’de YPG’yi destekliyor ve Türkiye de bu durumu sürekli protesto ediyor.

Türkiye, Suriye’de ABD’den çok Rusya ile anlaşabiliyor.

Bunları açıklayabilir misiniz, nasıl oluyor?

Türkiye tutum değiştirmezse eğer Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi olmasını istemiyor. ABD’ye yoğun bağımlı bir ülkenin böyle bir tutum alması düşünülemez. Keza SS 400 alması hiç düşünülemezdi.

Bir teorinin doğruluğu pratikteki gelişmelerle ortaya çıkar.

Alt emperyalizm teorisi sürekli doğrulanıyor.