Başarılıydı, kendini yenilemedi ve kaybetti Yazdır


Almanya Milli Takımı Antrenörü Joachim Löw görevini bırakacağını daha önce ilan etmişti. Avrupa kupasında Almanya, İngiltere’ye yenilerek elendikten sonra yapılan bir yorumda şöyle deniyordu: “perde indi ama alkışlar yok. Löw beş yıl önce çekilmeliydi. Başarılıydı, Almanya’ya kupalar kazandırdı ama kendini yenilemeyi reddetti.”

Türkiye, Fransa ve İngiltere gibi dünya çapında iki takıma yenilip, Portekiz gibi bir takımı da yenseydi, elenmesine rağmen başarılı sayılabilirdi ama aynısı Almanya için geçerli değildir.

Başarı sürekli yenilenmek zorundadır. Bir zamanlar kazanmış olduğunuz büyük başarılarla övünmekle yetinirseniz, değişime ayak uydurarak kendinizi yenileyemezseniz, başarısızlık kaçınılmazdır.

Bu sadece futbolda değil her alanda böyledir.

Futbolda yeni taktikler, yeni öğrenme sistemleri, oyun analizleri bulunuyor. Eskiden bunları iyi biliyor olabilirsiniz ama değişiyorlar ve bu değişeni de öğrenmek zorundasınız. Öğrenmezseniz, düşersiniz.

Öğrenememek bir şeydir, öğrenmeyi gerekli görmemek başka bir şeydir.

Yeni döneme uyamıyorsanız, bırakırsınız. Bunda ayıplanacak bir şey yoktur. Herkes geçmiş başarılarınızı takdir eder ve “benden bu kadar” dediğinizde de kimse sizi eleştirmez. Ya bırakırsınız ya da milli takımı değil de önemli olmayan başka bir takımı çalıştırmaya başlarsınız.

Öğrenmeyi gerekli görmemek ve değişimi görmeyip de “zamanında yaptım, yine yaparım” anlayışında olmak ise sonu başarısızlıkla bitecek bir yoldur.

Aynı anlayış hayatın her alanında olduğu gibi Türkiye devrimci hareketinde de geçerlidir.

Çok sayıda kişi 40-45 yıl öncesinin başarılarıyla yaşıyor. Onları anlatıyor, bir daha anlatıyor ve yeniden anlatıyor. O dönemin başarılarının bir bölümünün abartma ve hatta uydurma olduğu söylenebilir. Geriye gidildikçe uydurmalar artıyor ve böylece geçmiş yapay olarak büyütülerek olmayan ya da çok zayıf olan sonrasının doldurulabileceği sanılıyor.

Tabii ki olmuyor.

2000 sonrasında önemli denilebilecek performansınız yoksa, öncekileri büyüterek sonrasını dolduramazsınız.

Ya “benden bu kadar” deyip bu belirlemeye uygun bir konumda yer alın. Mesela bazı eski devrimciler gibi sapıtmayın, ilerici kuruluşlara üye olun, gücünüz yettiği kadar faaliyet gösterin; bu da bir şeydir.

Böyle insanlara ancak saygı duyulur.

Ya da kendinizi yenileyin ama bunu gerçekten yapın, yapıyormuş gibi yapmayın.

Geçmişi tekrarlayarak ve onunla avunarak bugün ve gelecekte bir şey yapamayacağınızı anlayın.

İstediğiniz kadar keskin konuşabilirsiniz. Bu tür tavırlar ne kadar boş olduğunuzu eskiden belki bir oranda gizlerdi, şimdi iyice sırıtmaktadır.

Bugün –kastettiğim son beş yıldır- hakkında çalışmamış, yeniyi kavramak için çaba göstermemiş olanlar kolayca abartılı değerlendirmelere kapılabiliyorlar. Mesela eskinin insanları yapay zekayı, digitalleşmeyi, bunların nasıl kullanılabileceğini anlamıyor ve treni kaçırdıklarını düşünüyorlar.

Konuyla biraz ilgilenirseniz anlaması zor değildir.

Bütün mesele “benden geçti artık” diye düşünmemektir. Çaba gösterirsiniz, yine anlamazsanız, tamamdır, sizden geçmiştir ve konumunuza uygun bir yer bulursunuz.

İnsan her zaman eskisi kadar yukarda bulunamaz, daha geride tutunmasını da bilmelidir. Hayatta ve devrimci harekette herkese uygun bir yer vardır, bütün mesele gerçekçi bir yaklaşımla yerini bulabilmektir.

Başka bir deyişle sürekli yapamayacağı ve hatta anlamadığı işlere heves edip insanların maskarası olmamaktır.

Başarı sürekli güncellenmek zorundadır. Bir zamanlar –abartma yapılmadan değerlendirildiğinde- başarılı olabilirsiniz. Bununla yetinemezsiniz; her şey değişiyor, her alanda değişiyor, bunları öğrenmek ve kendinizi güncellemek zorundasınız. Aksi durumda başarısızlık kaçınılmazdır ve vakit varken konumunuza uygun yere çekilmenizde yarar vardır. Başka türlü davrandığınızda yoldan kaldırılması gereken engel durumuna dönüşürsünüz.

Futbol bunun son örneği oldu denilebilir.

Dikkate alınmayan İsviçre, Fransa’yı eleyebildi. Bunu yeniyi daha iyi öğrenebildikleri ve uygulayabildikleri için yaptılar.

Bazı kişilerin yaptıkları değerlendirmeler ise tek kelimeyle boştur. Neymiş, İsviçre ülkesindeki başka kültürlerden insanlara şans tanıdığı için başarılı olmuş!

Fransa milli takımına baksana, kaç tane siyah var. Fransa aynısını yıllardır yapıyor.

Bunlar kolay açıklamalardır ve esası görmemek ama gördüğünü sanmaktır.

Ne yapalım, isteyen varsın öyle sansın!

Başarı yenilenmeyi, yenilenmek ise sürekli olarak yeniyi öğrenmeyi gerektirir.