Hızlanmak, değiştirmek... Yazdır


Modernizmin ya da ekonomik ilişkiler bağlamında belirtilirse kapitalizmin önceki üretim tarzından farklı olan yanları arasında hızlanma ve değişim gelir. Tekniğin ilerlemesi hayatı hızlandırır. Eskiden diyelim bir ayda gidebileceğiniz yere üç günde ulaşırsınız. Ek olarak hayat güvencesizleşir. Eski ilişkiler çöker, yerlerini yenileri alır. Akrabalık ve giderek aile ilişkileri parçalanır. Bunların getirmiş olduğu yük ile birlikte getirdikleri güvence de ortadan kalkar ya da en azından yıpranır.

Antony Giddens’in Modernity and self-identity kitabında bu güvencesizlik değişik örneklerle anlatılır. Bu kitaptan sosyal psikoloji finaline girdiğim için neredeyse ezbere öğrenmiştim. Burada ön planda olan ekonomik ilişkiler ve sınıflar değil toplumsal hayatta ortaya çıkan değişikliktir. Toplumdaki büyük çözülme ve değişimle birlikte şekillenen yeni yapının özellikleridir.

Hayat hızlanıyor ve değişiyor ve aynı gelişme kapitalizmin evrimi içinde de sürüyor. Bu bağlamda modernliğin içinde ortaya çıkan, 1970’li yıllardan başlayarak belirginleşen gelişmeler bulunuyor. Bu döneme geç modernizm, ikinci modernizm, post modernizm gibi isimler veriliyor. Hızlanma ve değişim burada da sürüyor ve modernizmin ya da kapitalizmin önceki evrelerinin özellikleri değişiyor.

Örnek olarak iş biyografilerindeki değişim verilebilir. Kapitalizmin önceki döneminde kişinin tek mesleği olurdu, başka bir meslek öğrenerek iş değiştirmek ender görülürdü. Kişi bir iş yerine girer ve genellikle emeklilik aşamasına kadar aynı yerde kalırdı. Bunun en belirgin örneği 1950’li ve 1960’lı yıllarda yaşanır. İşsizlik azdır ve kişi çalışma hayatının sonuna kadar aynı iş yerinde ve meslekte kalır. İşinde ek eğitim görerek ilerlediği zaman da aynı iş çerçevesinde kalır.

Üçüncü sanayi devrimi (bilgisayarlaşma) ve ardından gelen dördüncüsünde (robotlaşma) aşamalarında ise bu özellik tümüyle olmasa bile ortadan kalkar. Artık aynı iş yerinde yıllarca kalmak enderdir; işyeri kapanır, başkasına geçilir; üretim araçlarındaki gelişme sonucu eski meslek işe yaramaz olur, yenisinin öğrenilmesi gerekir vb. Burada giderek ön plana çıkan aynılık değil değişmedir.

Değişme sadece işyerinin ve mesleğin değişmesiyle ilgili değildir, sosyal ilişkiler de değişir. Mesela eskiden bir kere evlenilir ve kadınla erkek ömür boyu birlikte yaşarlardı. Bu mutlaka mutlu oldukları anlamına gelmez ama ayrılmak garip karşılanırdı. Bu durum giderek değişti, boşanmalar, ikinci evlilikler (daha fazla da olabilir) arttı, eski uzun arkadaşlık ilişkileri çöktü, genellikle kısa vadeli yenileri geldi.

Hayatın hızlanması daha da arttı.

Sosyoloji bu konuları “sömürü var, sınıflar var” gibi genel belirlemelerden daha ayrıntılı inceler. Biraz geç oldu ama Hartmut Rosa’nın iki kalın kitabını keşfettim. Basım tarihleri o kadar da eski değil ama daha önce fark etmem gerekirdi. Kitaplardan birisinin adı Beschleunigung (Hızlanma). Kitabın başında akla kolay gelmeyen bir soru soruluyor: çok sayıda teknik ilerleme sayesinde zamandan büyük tasarruf sağlandı. Buna rağmen insanların zamanı iyice azaldı, zamansızlık genel sorun durumuna geldi. Bu nasıl oluyor?

Sadece ev işlerini yapan –çamaşır makinesi gibi- aletleri düşünseniz bile teknik ilerlemenin zamandan büyük tasarruf sağladığını görebilirsiniz ama zamandan tasarruf yapıldıkça zamansızlık artmaktadır.

Kalın kitabı okumaya yeni başladım ve sonraki sayfalarda ayrıntılı olarak anlatılacak cevap baştan veriliyor: yapılacak işler fazlalaştı ve ilişkiler genişledi…

Temponun artmasının önemli nedenlerinden birisi –tek neden değil- kapitalist gelişmedir. Kim daha hızlı olursa, kim yeniliklere daha çabuk uyum sağlarsa, öne geçer ve hatta diğerini piyasadan silebilir.

Bir sekreter eskiden günde on mektup yazabiliyorsa şimdi birkaç yüz elektronik ileti yazmak zorundadır. Elektronik ileti mektuptan çok daha hızlıdır, bu bağlamda büyük zaman tasarrufu vardır ama sayı çok arttığı için zaman güçlükle yetmektedir.

Toplumsal hayatta da benzeri durum bulunuyor. Eskiden bir insan diyelim 50 kişi tanıyorsa, çevresi geniş demekti. Burada tanımak yüz yüze ilişki demekti. Şimdi Facebook kullanıyorsanız en az birkaç yüz kişiyle ilişkiniz var demektir, bu sayı bazıları için birkaç bin bile olmaktadır. Eskinin yüz yüze ilişkisinin yerini büyük oranda sanal ilişki almıştır. Bu sanal ilişkilerin büyük bölümüyle belki de hiç karşılaşmayacaksınızdır ama bu birbirinizi hiç tanımadığınız anlamına gelmez hatta bazılarıyla hiç görüşmeden ileri düzeyde ilişki bile kurabilirsiniz. İlişki kolaylaşmış ama sayı farklı içeriklerde çok fazlalaştığı için zaman yetmez olmuştur.

Geç modernizm, ikinci modernizm ya da post modernizm olarak adlandırılan bu dönemin toplumunda kimsenin zamanı yoktur; ilişkiler fazlasıyla artmış ve hayat eskisine göre hissedilir oranda hızlanmıştır.

Bunun örgütlenmede ve örgütsel ilişkilerde bilinenleri değiştirici sonuçları olması gerekir. Bunlar üzerinde kafa yorabildiğimi söyleyemem, konu hakkında okunabilecek herhangi bir kitap da görmedim ama bu konu da mutlaka incelenecektir.

Elektronik iletişimin değişik çeşitleri toplumsal hareketlerde ve bunların örgüt yapılarında önemlidir. Bütün iletişim bununla yürümez ama elektronik iletişim mutlaka vardır. Yapay zekadan, algoritmadan, elektronik iletişimin değişik kullanım yollarından hemen hiç anlamayan kişi marksizmi ezbere bilse ne olur?

Moda deyimle “out” olur.

Bu konuda örnek verirken aklıma sürekli olarak 1994’te harekete geçen Zapatistalar gelir. Zapatistalar interneti toplumsal mücadelede ilk kullanan örgüttür ve bu sayede kendilerini dünyaya tanıtmışlardır. Askeri olarak yaptıkları bir şey sayılmaz; Meksika’nın Chiapas bölgesinde toprak işgali ve ordu ile çatışma… Böylesi çatışmalar çok sayıda ülkede –önemli bölümünü duymuyoruz bile- gerçekleşiyor. Zapatistalar ise kendilerini ve amaçlarını elektronik medyayı kullanabilmeleri sayesinde dünyaya duyurdular. Bu da okuma yazma bilmeyenlerin yapacağı iş değildir doğal olarak. Subkommandante Marcos olarak bilinen kişi sosyoloji doçentidir. Mutlaka yanında benzerleri de bulunmaktadır.

Bolivya’da Morales’in başkan yardımcısı olan kişinin hapiste kalmış eski bir gerilla olması, matematik ve sosyolojide üniversite eğitimi görmüş olması gibi… Sosyolojiyi hapishanedeyken bitirir. Bolivya’da nüfusun önemli bölümünü oluşturan yerlilerin –İspanyol sömürgeciliğiyle birlikte Avrupa’dan gelmiş olanların torunlarının değil- sosyal mücadeleye katılması konusunda çalışmalarıyla tanınır. Morales de bu yerlilerden bir tanesidir. Bolivya’daki hükümet değişikliği bu bağlamda çok önemlidir. Yaklaşık 500 yıldır dili ve diğer özellikleriyle dışlanmış yerli halkın yönetimde söz sahibi olmasıdır. Bu halkın çoğunlukta olduğu yerlerde hükümet memurları İspanyolcanın yanı sıra yerlilerin dilini de bilmek zorundadır. Hükümet binalarına çift bayrak çekilir.

Bu uzun bir konudur…

Daha hızlı ve sürekli yeni alanlar çıkıyor…

Yetişebildiğiniz kadar yetişeceksiniz, bu böyledir…