Erdoğan bu kadar kötü müydü? Yazdır


Kişileri savundukları görüşlerden bağımsız olarak performansları temelinde değerlendirecek olursak, Erdoğan bu kez oldukça kötüdür.

Neden böyledir diye sorulursa iki yönlü cevap verilebilir:

Birincisi: kötülük ve iyilik göreli kavramlardır. Birisi ancak diğerine göre daha iyi ya da kötü olabilir. Bu bağlamda Erdoğan İnce’ye göre kötüdür. Politik görüşünü açıklama, rakibine cevap verme, hitabet düzeyi, hazırcevaplık ve espri yeteneği konularında Erdoğan geride kalmıştır. Karşısında başka birisi olsaydı daha ağır basabilirdi ama durum böyle değildir.

Bilinen basit bir yönteme başvuruyor: madem ki daha iyi ya da daha kötü olmak görecelidir ve madem ki ben daha iyi olamıyorum, o zaman karşımdakini küçültmeye çalışayım…

Kendinizin büyüme kapasitesi yoksa karşınızdakini küçülterek büyümeye çalışırsınız.

Bu çıkmaz bir yöntemdir ve genellikle kullananı daha da batırır.

İkincisi: çok sayıda danışmanı var ama bunlar ne işe yararlar diye insanın sorması gerekir. Muharrem İnce yıllardan beri gizli olan, birdenbire ortaya çıkan birisi değil… Nasıl bir performansa sahip olduğunu şimdiye kadar fazlasıyla sergilemiştir.

Rakibinizi hiç mi incelemediniz?

Aslında bu konuda yalnız değiller ya da birbirlerini etkilemişler… Aynı hatayı yandaş medya da yaptı. Muharrem İnce programlarda bunları rezil ediyor. Yüzeysel bir kafa yapısına sahipler ve yıllardır boş kaleye gol atmaya alışmışlar…

Aynısı Erdoğan için de geçerlidir. İlk defa ciddi bir rakiple karşılaşıyor ve dahası rakibini ciddiye almadığından olsa gerek incelememiş.

Sonuçta CHP’lidir ya Deniz Baykal ya da Kemal Kılıçdaroğlu gibi birisi olur” diye düşünmüş olsa gerektir.

Bilinen numarayı kullanıp İnce ile Kılıçdaroğlu arasında sorun yaratmak istediler ama olmadı…

Görüldüğü kadarıyla dağarcıklarında başka bir şey de bulunmuyor…

Biraz yağmur yağıyor, her tarafı beton yaptıkları için su gidecek yer bulamıyor, sel basıyor, insanlar sel sularına kapılıp ölüyor…

Ekonomi alarm veriyor…

Kandil’i işgal edeceğiz diyorlar, “yeni mi aklına geldi?” diye soruyorlar.

HDP’yi kullanıp CHP seçmenini korkutmaya çalışıyorlar ama pek sonuç alabildikleri söylenemez…

Sizin barutunuz bu kadar mıydı?

Karşısında yazılı metin olmadan konuşamayan bir devlet başkanı olduğu ortaya çıktı…

O aletin adına promter mi diyorlardı, bozulunca susup kalıvermiş…

Anında inisiyatif kullanmak yok… Ne söyleyeceğini bilememiş…

Promtere bakan adam namaza gitti diye ona kızmış!

Aklıma konuyla ilgili bir fıkra geldi, belki de gerçektir…

Çoğu devlet başkanı gibi bu örnekteki de yazılı metni okuyarak konuşurmuş. Radyo zamanında bu işler daha kolaydı çünkü okuduğunuzu gören olmuyordu.

Bir gün konuşma metinlerini yazan adama kızmış, onu kovmuş…

Adam da görevi gereği başkanın son konuşmasını hazırlayıp gitmiş…

Birkaç sayfalık bir konuşma…

Heyecan dolu ajitatif bir konuşma… Başkan da zevkle okuyormuş…

Sondan bir önceki sayfanın sonu “Şimdi size önemli bir şey açıklayacağım” diye bitiyormuş…

Kağıdı çevirmiş, son kağıtta tek cümle varmış: “Haydi açıkla da görelim!”

Başkan ne yapmış bilmiyorum!

İnsan yıllarca boş kaleye gol atmaya alışınca ya da zayıf rakiplerle karşılaşınca böyle oluyor anlaşılan…

Ciddi bir rakip karşısında fena şaşırıyor…

Baksanıza konuşma yaptığı illerin adlarını bile karıştırıyor bazen da yanlış söylüyor…

Böyle devam ederse ikinci turda seçilmesi de garanti olmaktan çıkar ya da zayıf bir çoğunlukla seçilir ki bu durumda da karizma fena çizilmiş olur…