m. ural adli soytariyi okumuyorum Yazdır


ve bir degerlendirme
Hasan Balcı'nın yazısını okurudkatn sonra bir değerlendirme yapmak ihtiyacı duydum:
Öncelikle şunu sormak lazım:
Hasan Balcı ve diğer arkadaşlar, benimle Mihrac Ural arasındaki kapışmanın hızlı günlerinde neden taraf tutmak ihtiyacı hissettiler?
Ben hiç kimseden benim tarafımı tutmasını istemedim. Buna ihtiyacım da yoktu. Dahası, konuyla ilgili soru soran herkese, www.ozgurmedya.org sitesinde konuyla ilgili olarak ayrıntılı yazdığımı, isteyenin oradan bilgi edinebilecegini de iletmiştim.
Tarih, mihrac efendinin iddialarını her yeni duyan kişiyle yeniden başlamıyor. Benim de herşeyi yeniden ve yeniden baştan anlatmam gerekmiyor. Sitenin adresi belli, oradan okunulup öğrenilebilir.
Buna umursamazlık demek doğru olmaz.
İnsanlar bu kapışmanın hızlı günlerinde bir tarafta tavır almak ihtiyacı hissediyorlarsa eğer, konu üzerinde biraz düşünerek tavır almalarında yarar vardır.
Türkiye devrimci hareketinde tanınmış bir insan olduğum için, 30 yıl önce ne yapmış ne yapmamış olduğum insanları halen ilgilendiriyor da olabilir. Bu ilgi bana garip görünüyor ama diyelim ki ilgilendiriyor.
Bu durumda bile, taraf olacak arkadaşların şunu düşünmesi gerekir:
"Aradan 30 sene geçtikten sonra ne oldu da Mihrac denilen herif böylesine celallendi?"
Madem ciddi iddiaların vardı, 30 senedir aklın neredeydi?
Neden şimdi de diyelim on ya da yirmi sene önce değil?
Sadece bunları düşünmek bile, ortada bir şeylerin döndüğünü anlamak için yeterlidir. Daha fazla bilgiye sahip olmasanız bile, ortada normal olmayan bir durum olduğunu hemen anlayabilirsiniz.
Benim Acilciler içinde bulunduğum süre içinde en yüksek sorumluluk mevkilerinde bulunduğum da herhalde biliniyordur.
Belki bilinmeyen bir bilgiyi de burada ileteyim:
1982 yılında adına "Leninist konferans" denilen bir konferans yapıldı. O sırada pasaportum olmadığı için Fransa'dan Suriye'ye gidemedim. Bunun yerine, benim de üyesi bulunduğum politikbüro mensuplarına Mihrac Ural'ı ağır şekilde suçlayan bir mektup gönderdim.
Mihrac efendi, bu mektubu arşivinden çıkar da yayınla ve insanlar Nisan 1982'de seninle ilgili neler söylediğimi öğrensinler.
Buna rağmen bu konferansta beni merkez komitesine, politik büroya, ideolojik büroya seçtiler. Üstelik ben aday da olmamıştım.
Aradan 25 yıl geçtikten sonra "aslında Engin itirafçıydı" söylemi başlıyorsa, ortada bir şeyler dönüyor demektir.
Arkadaşların bunu düşünmesi gerekirdi.
Ne dönüyordu?
İki nokta var:
Birincisi: Erkan, Nebil'in "beni Mihrac yakalattı" dediğini çevresine söylemişti ve bu da muhtemelen Mihrac'ın kulağına gitmişti. Bana saldırarak konu değiştirmeye çalışıyordu.
İkincisi: Türkiye devrimci hareketinde tanınan bir isimim. Bana saldırarak kendisine yer açabileceğini sanıyordu.
Aradaki aşamaları hepiniz bildiğiniz için anlatmayacağım.
Mihrac Ural adlı soytarı feci bir şekilde kaybetti.
Bazı arkadaşlar beni "bu soytarıyı meşhur ettin" diye eleştiriyor.
Haklılar! Herif meşhur oldu, ama nasıl meşhur oldu?
Meşhurluk genel bir kavramdır. Hangi meşhurluk diye sormak gerekir?
Haluk Kırcı da meşhur, Alaattin Çakıcı da meşhur.
Hele Abdullah Çatlı hepsinden daha meşhur...
Mihrac Ural'ın meşhurluğu da bu çerçevededir.
Suriye ajanıdır...
Devrimci katilidir. Burada devrimci kelimesi çoğuldur.
Polis işbirlikçisidir.
Nebil'in aranması olayının gösterdiği gibi tipik bir "ölü tüccarı"dır.
Kısacası aşağılık, sefil herifin tekidir.
Bu anlamda meşhurdur!
Şimdi, anladığım kadarıyla, Hasan Balcı'nın eskiden kendisine yazmış olduğu iletilerden "kes yapıştır" yöntemiyle pasajlar üretiyormuş.
Yapar, karakterine uygundur!
Eskiden Hasan'a da yazmıştım:
Ne yazdığına dikkat et. "İti an, çomağı hazırla" diye bir söz vardır. Aklından çıkarma!
Hatayı herkes yapar. Hata yapmaktan daha kötü olan, hatanın içinde hapsolup kalmaktır.
Sen o hatanın içinden çıktın mı, çıktın...
Ötesi beni ilgilendirmez...