32 yil sonra gelen gercek Yazdır


Engin Erkiner: Takip, takip ve takip... Bu kadarini dusunmemistim.

Özgür Medya sitesinde ardından da Nebil için yapılan blogda Erkan Ulaşan’ın yazılarını okudum ve 32 yıldır kafamda olan ve neredeyse sabit duruma gelmiş olan bir saptama ciddi olarak sarsıldı.   

Düşünürdüm ki:

1977’de yakalandığımızda polis takibinin nasıl başladığını öğrenmiştik: Ömür’ün öldüğü, Zeynep Arzu Sayman’ın yaralandığı patlamadan bir süre sonra Arzu, Rıza’yı hapishanede ziyaret eder. Ondan “Marksizm-Leninizm Dogma Değil Eylem Klavuzu”dur adlı yazının ilk bölümünü alır ve İstanbul’da bana ulaştırır. Bu süreçte takip edilir.    

Yakalandıktan sonra bir durum değerlendirmesi yaptığımda, elde olan bilgiler çerçevesinde polis takibinin İstanbul ile sınırlı olduğunu ve Intercontinental eylemiyle dikkat çekmemizin ardından başladığını düşünmüştüm. Hepimiz cümleten ayakta uyumuş ve takibi anlayamamıştık.   

Doğru değilmiş... Erkan’ın somut olarak anlattığı olaylar gösteriyor ki, takip daha önce başlamış. Yaklaşık yakalanmadan 2.5 ay öncesinden... Dahası Adana ve Antakya’ya da ulaşmış...    

Erkan da bölgesindeki sorumlu arkadaşları takip konusunda uyarmış ama ayakta uyumak İstanbul’a özgü değilmiş ki, kimse ciddiye almamış.    

İşin daha da ilginç yanı, biz yakalandıktan sonra da takibin sürmesi ve dışarıdakileri uyarmamıza karşın kimsenin takibi aklına getirmemesi...    

Yakalandığımda, bana, banka soymasaydık bizi izlemeyi sürdüreceklerini söylemişlerdi.

İyi ki de soymuşuz diyeceğim... Bir silahlı mücadele örgütünün daha da uzun süren bir takipten sonra ülkenin birçok bölgesinde birden operasyon yemesi tam bir rezalet olurdu.    

Arzu İstanbul’a gelmeden kısa süre önce Karadeniz bölgesine gidip gelmiştim. Orası iyi kurtulmuş yani...   

32 yıl sonra da olsa insan neler öğreniyor...