Şuanda 109 konuk çevrimiçi
BugünBugün1636
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7608
Bu ayBu ay41345
ToplamToplam10157900
Siyasetin cücesi, kumpaslarin mimari, sefil Mihrac Ural PDF Yazdır e-Posta
Ibrahim Yalcin tarafından yazıldı   
Pazartesi, 05 Ocak 2009 01:03


 

Ibrahim Yalcin: « Mihrac  Ural adli hain devrimcileri aldatmaya devam ediyor »  baslikli yazim ‘in yayinlanmasi üzerïne, tanidik tanimadik bir cok devrimciden mail aldim. 

Gördüm ki bu haini taniyan,tanimadigi halde sadece adini  duyanlarin hemen tamami , bu kisi hakkinda olumlu tek bir kelime duymamislar.  Taniyanlardan olumlu bir izlenim olmayacagini zaten biliyordum,tanimayanlarin da kulaktan kulaga   yayilan haberlerden  genel bir degerlendirme yapacak kadar bilgi edindiklerini bu vesileyle ögrenmis oldum.  Ortada olmayan ve  sosyalist tarihimizin özgün bir yerinde bulunmasi gereken, THKP-C ( acilciler) adli örgütümüzun adini kullanarak, kendince bir yerlerde yer edinmeye calisan bu kisiliksiz sefil’in ,kriminal suclari yaninda,teorik  düzeydeki capsizligina ve ikiyüzlü “siyasi” manevralarina da bakmak gerekiyor. Eylemleri ile soylemleri arasindaki garip celiskileri ortaya cikartmak,nedenlerini anlayabilmek icin,  her sayisinin 50 adeti gecmeyen CEPHE’dergilerinde sergiledigi capsizliklarina da bakmak gerekiyor.  

 Yil 1981 cephe sayi 2 sayfa: 8-9

 

 «  tespit edilen hedeflere hizla variyoruz. Türkiye devrimci hareketinde soyutlanisimiz sona eriyor.Cemberi kirdik. Oluktan bosalircasina geliyoruz……. Yeni evre yeni muhtevalar kazanmis olacaktir. Anadolu ulus ve azinliklarinin partisi dogacaktir…….. M-L’den etkilenen ve kaynaklanan her K.burjuva hareket kacinilmaz olarak parcalanir. Parcalanmalar komünistleri bir yana devrimcileri bir yana ayirir.”

Cephe dergisinin bu sayisini ellerinde bulunduranlar bu bölümleri dikkatle okusunlar. Mihrac Ural adli sefil’in tespit edilen hedefleri neydi  acaba? Cevap vereyim: hedef; “türkiyedeki hatayli’larin kurtulus partisi-cephesi(acilciler) idi.  Oyle oldugu anlasiliyor, yeni evre yeni muhteva kazanmis olur derken ve anadolu ulus ve azinliklarin partisi’nden bahsederken;  kasdettigi buydu.  M-L’den etkilendigini söyledigi, partimizdeki /orgutumuzdek parcalanmadan bahsederken” parcalanmalar komünistleri bir yana devrimcileri bir yana ayirir” diyor .

 

Bu sefile sormak gerek,burda bahsettigi “ komünistler “ kim? ‘ devrimciler”kim?  Ben söyleyeyim. Komünistler; o dönem örgütten ayrilanlar oluyor. Devrimciler ise ,kendileri . Kendileri diyorum cünkü, bu sefil ta o dönem suriyeli  “agababalari”na bu örgütü dagitarak yerine, ilerici devrimci bir örgüt (  hatay’in kurtulusu partisini/örgütü, siz buna  suriye’deki baas partisi’nin hatay kolu da diyebilirsiniz) kurmaya soz vermisti. Ve bu yazi dogrudan dogruya suriye’li “agababalari”na arapca olarak iletilmistir. Yoksa, türkiye sol litareturunde, hicbir örgüt, kendi icindeki ayriliklardan bahsederken,” devrimciler _komünistler” diye bir tanimlama yapdigi duyulmamistir.   Mihrac  ural adli sefil, 12 eylül zulmünden  az önce kacarak sigindigi “suriyeli yoldaslari’nin güvencesinde,bir daha türkiye’ye geri dönmeyecegini cok iyi biliyordu. Militan  yoldaslarimiz, yeniden ülkeye dönmek ve mücadeleye devam etmek  icin can atarken , bu hain, örgütümüzun o döneme kadar savundugu “silahli mücadele” anlayisinida “ sol pasifizm” olarak adlandirip,ulkeye geri dönmek isteyen yoldaslarin önlerini teorik olarak da kesmeyi ihmal etmedi…

  Yil 1982 cephe sayi 6. 7. 8. ( sol pasifizm mi? Leninizm mi ?)   söyle yaziyordu :

  

 « …. Oysa bugün ülkemizde devrimin icinde bulundugu sürec ; kitle örgütlenmesinin ve siyasal ustunlugun saglanmasina yönelik bir sürectir. Boyle bir sürecte maddi on kosulu  siyasal ustunluk olan gerilla savasini yada devrimci siddeti, strateji olarak temel almak mumkun mu ? Bu en hafifinden maceraciliktir….. önce devrimci siddeti kabullenip sonra buna uygun ülke kosulu…. Artik oncu savasi halk savasi gibi olgulardan arindirilarak, sol-pasifist bir teorinin tutsagi olmaktan kurtuluyorduk .“ 

  Bir yandan, devrimci  siddeti temel alan örgütümüzu “silahsizlandirmaya” calisacaksin,bu yetmiyormus gibi, diger THKP-C kokenli örgütlere de : sizlerde ,bizim gibi cesaretli olun «  kurtulun bu kavramlardan » diye  akil vermeye kalkacaksin. 

 

 «  ….THKP-C kokenli silahli mücadele guruplarinin bu kara alin yazilarini silmelerinin geregi her zamandan daha elzem hale gelmistir. Biraz cesaret beyler….. » (Yil 1982 cephe mayis /haziran sayisi)

Okuyucunun dikkatini cekmek istiyorum. Mihrac ural’in ,  «  kara leke » olarak görûp “ elzem” olmustur diye  kurtuldugu ve baskalarini da » kurtulmaya »davet ettigi bu dönemde ; silahli mücadeleyi temel mücadele bicimi olarak goren ve bunu, binlerce gerillasinin hayati pahasina azim ve kararlilikla surduren ,PKK ve onun genel baskani’nin yakin cevresinde durmayi,duruyor gozukmeyi,kendisini ona en yakin ittifak gücüymüs  gibi pazarlamayi da ihmal etmediginin altini cizmemiz gerekiyor.  Bir yandan, devrimci siddet ve silahli mücadele’yi  temel mucadele bicimi olarak goren ve o gûne kadar bu anlayisla örgütlenmeye calisan THKP-C(ACILCILER) basta olmak üzere, diger silahli mücadele örgütlerinin tümüne( elbette buna PKK da dahildir).  

 

 « ….bir kez daha baslamadan önce, söyle bir isyanciligin,askeri bakis acisinin ülkemizdeki ve dunyadaki orneklerini objektif bir gozle algilamaya calissinlar ; bunun proletaryanin leninizme yapacagi atagin yolunu nasil kestigini anlamaya calissinlar. Leninizme 5 kala’yi basücu kitabi olarak okusunlar.ve bir kez daha türkiye’de neden gerillaciligin bir turlu tutunamadigini hatirlasinlar… »  ( Yil  1982 /1983 cephe aralik/ocak sayisi)   diyerek  “isyanciligin....gerilla’ciligin”neden tutmadigi konusunda ahkam keseceksin,ote taraftan PKK genel sekreterinin yaninda ( basladik, baslayacagiz,yakinda basliyoruz hazirliklarimiz tamamlanmak üzere )diye yalanlar söyleyerek  ,türkiye sol hareketi icersindeki tecrit  durumundan , kurtulmak icin zaman kazanacaksin. Kazanamadin Mihrac Ural.  

 

« … tespit edilen hedeflere hizla variyoruz türkiye devrimci hareketinden soyutlanisimiz sona eriyor. Cemberi kirdik. Oluktan bosalircasina geliyoruz…”( cephe sayi 2 sayfa 8)

 Görülüyor, bir insanin capi ile konumu arasindaki dengesizligin disa vurumdaki cirkinligini  bundan daha guzel anlatmak olasi mi…?                  

 

PKK genel baskani bütün bu soytariliklarin elbette farkindaydi. Bu nedenle 1987 tarihinde “sam havalani “nda meydana gelen bir   olay üzerïne, etekleri tutusan mihrac ural, PKK genal baskani’nin da  bu olayda bilgisi oldûgünu  yetkililere söyledigi zaman “ Abdullah Ocalan” in, hakli olarak, bunu kesinlikle reddederek, haberinin olmadigini ve  bu kisilerle ( mihrac’I kastederek) boyle bir iliskisinin bulunmadigini ilgililere aktararak, herseyin farkinda oldûgünu, gösterdigi tepkiyle ortaya koymustur. ( hangi olaydan bahsettigimi   yazmayacagim, mihrac cok iyi bilir. Ben bu olay dan bir gun sonra paris’e geldim bir hafta sonra suriye’den beni telefonla arayan mihrac,” …yoldas gordunmu…………bize ettigini”  diye dert yandigini sanirim unutmamistir.)   

 

Mihrac ural’in kirdik dedigi cemberi hala kiramadigi anlasiliyor.Bir yandan,”,,isyanciligin..;proletarya’nin leninizme yapacagi atagin yolunu nasil kestigi”den dem vuracaksin, ote yandan isyancilarin golgesinde “cember kirmaya”kalkisacaksin… olacak seymi bu.  Yûregi ile dili  arasindaki celiskiyi gizlemeye calistikca batti,cevresi hergecen gun daralirken,insanlar birer ikiser yada toplu olarak gercek Yûzünü ve capsizligini gorerek kendisinden uzaklasirken o haykirmaya devam etti. 

 

“….örgütümüz hakkinda atilan camur ve karalamalara itibar etmeyecegiz. Ayrica devrimci kamuoyu bu tur karalamalari ciddiye almmaistir.” Dedi.”… her zamanki gibi siyasi acidan seviyesiz olanlar soruna ideolojik yaklasma yerine karalamalara basvuracaklar. Bunun icinde kimileri örgüt genel sekreterini hedef alacaklardir.(cephe 82 temmuz/agustos sayi)

                        

 

Olacaklari önceden gorerek tedbir almaya calisti ama yine olmadi. Siradan sempatizanlari bile ‘biyik altinda” gûldürebilecek kadar abartilarla boyundan büyük yalanlara basvurdu.   

 

“….hareketimiz kim sanat kim? Ama bu gun degil. Dun. Bu konudada Leninist atagimiz önderlige soyundu. Onlarca sanatci yoldas her alanda üretime gecti. Sanatcilar da kollarini sivadi.sanatta militant Leninist bayragi kapti. Sanat alani savas alanina donecek. Dayanin yoldaslar.” Yil 1982 cephe temmuz/agustos sayisi)

   Birakiniz sanat okulu mezunu olmayi, ilk okul dorduncu siniftan belgeli bir ögrencinin seviyesindeki bu tanimlama mihrac ural’a aittir. Hadi diyelim baskalari bilmez,ama yaninda bulunan üc bes kisi icin cikarttigin “CEPHE”ni  okuyan arkadaslarin,bu tur sacmaliklarini okuduklari zaman ne düsünmüslerdir acaba?  Adam’a sormazlarmi, kim bu sanatcilar? Peki ne ürettiler bugüne kadar? Sanat adina bir saife olsun bir yazi yazan oldumu? Varsa bir ornek vermen gerekmezmi? Sanat alani nasil savas alanina döndürülecek? Leninist atak önderlige nasil soyundu/soyunuyor? Hangi yoldasin dayandi bu sacmaliklarina?   Insanlari kendine  gûldürdûgün yetmedigi gibi bize de gûldürtmek  zorundamisin be adam ..! diye sormazlarmi/sormadilarmi .?                     

 

Mihrac Ural bunlara cevap veremez, ben vereyim. Bu sacmaliklari goren samimi unsurlar hizla bu adamdan uzaklastigi icin bugün, üc-bes kisilik beceriksiz, caresiz ve gidecek baskaca bir yeri olmayan( siz buna hicbir yere gonderilmeyerek kendisi gibi suriyede evlenmek zorunda kalan/birakilan) hemsehrisiyle sersefil kalmistir.  “…acilciler kim,gazete kim? Bunu soracak yiginla siyaset vardir.” diyor ve hemen cevap veriyor.

 

“…ama bugün degil. Dun.artik bu konuda da belirli adimlar attik. Yalniz adimlarmi  acaba? Hicte oyle degil. Denilebilirki, ülkede en duzenli en cok dagitan gazette CEPHE’dir. CEPHE, elden ele dolasmaya basladi.” (Yil 1982  cephe temmuz/agustos sayi)                

 

Mihrac ural’in’in kim oldûgünu, kime hizmet ettigini, bundan önceki yazimda anlatmaya calismistim. Bu kisa yazi onun capsizligini ,sahtekarligini ve inanmadigi ve coktan terk ettigi bir davayi sanki inaniyormus gibi yapmaya  calisirken kullandigi sokak dili ile  kendini ele verdigininin delili olarak gundeme getirmek ve gozler onune sermek icin okuyücunun affina siginarak yaziyorum. Bilenler zaten biliyor. Bilmeyenler icin tekrar ediyorum, bu söylenenlerin hepsi yalan,yalan,yalan...  

Yil 1983 cephe sayi: 21 kasim

 

 “egitim kamplari haril haril calismakta, yayinlarimizin dagitimi sürekli ve aninda yayiliyor. Cephe’mizin dagitimini bizden olmayanlarda ustleniyor.henuz dogrudan iliskimiz olmayan alanlarda yayiliyor… kendimizi tanitma ve devrimi propaganda etme kampanyasi acmis bulunuyoruz.kimileri göstermis oldugumuz ilgiye tesekkur ediyor.olanaklarini örgütümüze aciyor;cesitli örgütlerden militanlar ve sempatizanlar Leninist hattimizi benimseyerek örgütümüzun onderligine giriyorlar…… AKP( Anadolu komünist partisi) devrimci miras uzerinde Leninist olcutlerle insa ediliyor. Isci sinifinin sonuna degin tek devrimci sinif oldugu bir an bile akildan cikartilmadan…. A nadolu devriminin devrimci merkezi kuruluyor.”

Bu örgüte emek vermis , orta-dogu’da bu kisinin yaninda, yakin cevresinde bulunmus bu yalanlarla oyalanmis ve bütün ictenligiyle devrim ve sosyalizm mücadelesini  örgütümüz THKP-C( acilciler) catisi altinda surdurmus yada surdurebilmek icin caba sarfetmis,zorluklara ve  tûm tasfiyeci cabalara karsinda “acaba yaniliyormuyum” diye yer yer “kendinden bile suphe ederek”umudunu korumus, sabretmis ve sonunda dayanamayip pes ederek ayrilmis olan  militant ve sempatizanlarimizin , bu sahtekarliklar karsisinda söyleyecek az degil cok seyleri olmali.... 

 

Mihrac ural’in;  belgeler’inden ,fotograf’larindan ve kararlar’indan bahsettigi “1.kongre” delegelerinden , yaninda  kac  kisi ve kim  kaldi dersiniz? Az önce bahsettigim, kalmak zorunda birakilan Iki yada üc kisi disinda tek bir kisi yoktur. Birakiniz kongre delegelerini , o kongrede secilen “MERKEZ KOMITE” üyelerinden hangisi bugün kendisiyle beraber? Hicbiri.( zafer/pavyoncu var derse inanmayin.o  kisi, bundan 3 sene öncesine kadar, mihrac’in suriye’den paris’e yüklü miktarda para ile gonderdigi yegeni tevfik ile bir süre tokatcilik yaparak en yakin cevrelerini dahi dolandirdilar. Dolandiriciliktan “kazandiklari para”larin bölüsümü esnasinda aralarinda cikan anlasmazlik üzerïne kavga ederek ayrildilar.Tevfik, paris’den kacti. Zafer, herkesten uzak kendi dunyasina cekildi.  Mihrac’in, yüzlerce bilimsel yaziya imza attigini söyledigi zafer’in, mektup dahi yazacak kapasitede  olmadigini herkes biliyor. Birakiniz yüzlerce yaziyi, bir tanesini göstersin,ben, bütün bu iddialarimi  geri almaya hazirim.( zafer adina kendisinin yazdigi birkac yazidan bahsetmiyorum )   

 

Kongre’de, secilmis MK üyeleri olarak ben ve Ali sönmez , kongre’den 8 ay sonra örgütten ayrildik.( benimle birlikte  aralarinda, bir” MK yedek üyesi” de dahil,marmara ve ege bölge sorumlulariyla birlikte fransa’dan , 50 kisilik bir gurup TKEP(türkiye komünist emek partisi) ‘e katildik. TKEP’ne katilim sürecinde bizimle birlikte hareket eden ve daha sonra bana kendi evinde, GUNAY KARACA yoldasa kurulan tuzak ve HANNA MAPTUNOGLU’nun  “arabasinin freniyle oynayarak” öldürümesindeki rolünü ogrendigimiz ERTAN( SEMIR) ile iliskimizi kestik.    

 

Ali  SÖNMEZ ,TKEP’ne katilmayarak  elindeki belgeleri aciklayacagini söyleyerek Almanya’ya gitti.( bugüne kadar aciklamis degil)  Salih, ayrilik sürecinde hep ikili oynadi, fransa’ya geldigim zaman sürekli konustuk,tartistik. Soylenen her seyi kabul ediyordu. Haklisiniz diye herseyi onaylayarak, örgütümüzün suriye kolunu ihrac etmek üzere hazirlayip kendisine verdigim yaziyi incelemek üzere aldiktan sonra, yaziyi mihrac’a faksladigini, mihrac’in apar topar paris’e gelmesi üzerine  ögrendik. Salih’in ikili tavri üzerine, MK cogunlugunu saglayamadigimiz icin,Mihrac Ural ve ekip’inin örgütümüzden ihracini gerceklestiremedik.bu olaydan sonra salih bir süre daha mihrac ve ekip’iyle birlikte hareket etti. Libya sorumlumuz SAMI’nin, mihrac ve ekip’i tarafindan suriye’de öldürümesini onaylamamasina ragmen örgütten kalmaya devam etti.Son olarak,  bizzat Mihrac tarafindan,bu seferde  MK yedek uyesi YUSUF( zihni alan)un öldürümesi  üzerine, “...THKP-C( ACILCILER) örgûtuyle artik hicbir iliskim yoktur.”  diye kisa bir aciklamak yaparak ayrildi.( salih’in, örgütten ayrilmasi üzerine kendisine,  “ neden, o dönem bizimle birlikte hareket etmekten son anda vazgectigini” sordugumda, aldigim cevap; “... size gûvenemedim. örgüt’ün  düzeltilebilecegini sanmistim. yanilmisim” oldu.   

 

HAYDAR YILMAZ,  idam hukumlusu  olarak canakkale cezaevinden firar ederek, avrupa’ya cikisindan kisa bir sûre sonra ayni sekilde, mihrac ural ile yollarini ayirmistir.  Mihrac Ural bugüne kadar hep yalan soyledi,ikili oynadi,gercek Yûzünü asil amacini gizledi. Suriye’ye ciktiktan sonra,Devrim ve sosyalizm mücadelesine sirt cevirdigini her eyleminde aciga vurdu.bir yandan silahli mücadele dedi,ote yandan silahli mücadeleyi, isyanciligi, gerillaciligi alnimiza yazilmis bir kara leke olarak gosterip terketmenin erdemlerinden bahsetti.ulkedeki devrim mücadelesine hazirlik icin geri cephe olarak adlandirdigi suriye’deki kurumsallasmanin oneminden  dem vurdu, kurumsallasma adina Orgütümüzun tûm maddi olanaklarini esi ve baldizi uzerine tapulayarak kendi geleceginin alt yapisini saglamlastirdi. ama silahli mücadele örgûtu PKK ile de hep dost ve temel ittifak gücuyuz diye palavralar atti.inanmadi.yoldaslarimizin hayati pahasina yarattiklari Orgütümüzun  maddi degerlerini kisisel cikarlari adina kullanarak suriye’de tarla,firin,lokanta ve degisik sehirler’de evler satin aldi.    

 

Ornek veriyorum. 1.kongre’den hemen sonra, MK’nin birinci toplantisinda aldigi ilk karar; ” ...Orgütümüzun,suriye’de bulunan tasinmaz mallarinin derhal satilmasi yonunde olmustur. Ben,Ali Sonmez ve Salih’in evet oyuna karsin, Mihrac ve Zafer’in karsi cikmasina ragmen 3/2 cogunlukla alinan bu kararin gerekcesi suydu.  

 

Orgütümüzun, Suriye’nin degisik sehirlerinde bulunan tasinmaz mallari (  lokanta’lar,apartman daireleri,tarlalar,firin , boya  ve demir dograma atolyesi ile birlikte Mihrac’in haniminda bulunan altin’lar) bir an once satilarak,elde edilen para’yi, turkiye’ye gonderilen/gonderilecek olan yoldaslarin hareket kabiliyetlerini kolaylastirmaya yönelik amaclar icin kullanmak.

Bu karari bir turlu icine sindiremeyen  Mihrac Ural’a, ”...alinan bu kararin kendisine karsi bir guvensizlik anlamina gelmedigini,Orgütümüz degerlerinin, kendi esi ve baldizi adina kayitli olmasinin da ilerde birtakim sakincalari ve riskleri bulundûgünu, kendisine her hangi bir sey olmasi durumunda, suriye vatandasi olan esi ve baldizindan hic bir hak iddia edecek durumda olmadigimizi” belirtmeyi  de ihmal etmedik.  

 

Bizim aldigimiz bu kararlar,biz avrupa’ya ciktiktan sonra unutuldu. tûm israrlarimiza ragmen uygulanmadi. Sonradan anlasildiki, tasinmaz mallarimizdan bir kismi zaten satilamazmis,satilmasi kanunen yasakmis.  

 

Örnek veriyorum; lattakiye’den,(suriye’nin sahil sehridir) Mihrac Ural’in, örgût bütce’sinden , yüklü  miktarda  ödeme yaparak aldigi apartman dairesinin satisi yasakmis.cünkü;  Esi savasta  sehit düstügü icin devlet tarafindan satilamaz kaydiyla ve dul kalan es’in, yeniden  evlendigi taktirde,elinden alinarak devlet zimmetine gececegi kosuluyla  verilen apartman oldugu  ortaya cikti.bu nedenle, “baldiz”a  odenen örgût parasini birdaha almak mumkun olmadigi gibi apartman dairesi de alinamadi. Yoldaslarimizin, hayatlarini riske ederek  yaptiklari kamulastirma eylemlerinden elde edilen paralarin kimlere peskes cekildigide boylelikle aciga cikmis oldu. Ote yandan, turkiye’deki baba’sina gonderdigi “hediye” paket’ini goturen bir sempatisanimizin, polis tarafindan yakalanmasi uzerine( paketi goturen ve hatay’da  polis tarafindan yakalanan kisi halen antakya’da yasamaktadir) hediye oldugu soylenen  seyin “yüklü miktarda altin” cikmasi, Suriye’deki yoldaslar arasinda espiri konusu olup dile dusmesini  burda anlatmaya  deger bulmuyorum.                     

 

Mihrac Ural; Bu ve buna benzer hokkabazliklar’ini  ( siz hirsizliklari  olarak okuyun)  bilenleri, sonuna kadar her turlu taviz vererek cevresinda tutmaya azami gayreti gosterdi. benim gibi, ali sonmez gibi cok sey bilenlere,  ayrilmalari onemli degil; Konusmamalari karsiliginda para bile teklif edebildi . ikna olmalari icin her turlu tavize hazir oldûgünu belirti. ikna olmayanlar polis,mit diye süclandi. YUSUF gibi basindan beri herseyi bilenler olduruldu. SAMI  “Gokhan Sac”( libya sorumlusu) gibi, ciddi örgûtsel iliskilerimizin oldugu ve onemli maddi olanaklarinda yaratildigi bolgelerin sorumlulari,  kendisini terketmek uzere olduklari bir donemde, toplanti yapacagiz bahanesiyle suriye’ye getirtilerek ,”mit ajani”dir diye, elleri ayaklari baglanip  Ak denize atildi, kaybedildi.                

 

On seneden beri Mihrac’in en yakin cevresinde bulunan üc kisi den birisi olan MK yedek uyesi YUSUF( zihni alan) , kendinden ayrilir ayrilmaz nasil mit ajani  oldu?  Hangi darbede parmagi vardi?                    

 

Libya sorumlumuz SAMI Gokhan Sac)yoldas, neden hunharca olduruldu? Mit ajani oldugu nasil tespit edildi? Örgûte verdigi tahribat neydi?                  

 

Ali Sonmez ve kardesi ne yapmislardi?                  

 

Kayseri’li HASAN( aleattin Ozden), benim ayrildigim  donem’de Suriye’den kendisi ile birlikte fransa’ya gelenler arasindaydi, Fransa’ya getirdi ve “ fransa sorumlusu” ilan ederek diger örgûtlerle gorusmelerde gorevlendirildi. Oyun’ du tabi. Hasan’i  defalarca uyardim,” ... Hasan yapma ,iyi dusun , bu adamin cevresinde üc-bes hatay’li disinda kimse kalmadigi icin,”... bakin iste, ayrilanlar ,bizim hatay’lilardan ibaret  oldugumuzu soyluyorlar,  goruyorsunuz, Fransa sorumlumuz arap degil”, diyebilmek icin seni bir sure kullanacak” dedim. İkna edemedim. On seneye yakin bir sure ceza evi yatmis agir iskenceler gormus olan  HASAN,( aleattin Ozden) birsure  sonra  ayni akibete ugradi,kullanildi ve “karanlik adam” ilan edildi.  

 

Yil 1993 cephe dergisi kasim, sayi 66

 

“....YUSUF(zihni Alan) adli bir haini parayla satin alip kiskirtmalari ardindan hakettigi sonucla karsilasmasinin sorumlulari kendileridir. Sonucta cezasini cekmekten kurtulamayan provakatorun ardili olan bir soysuzu Paris’te su ana kadar koyunlarinda, örgûtumuze karsi beslemeye devam ediyorlar. Yaptigi isler ile tasfiyeci cabalari polisiye tarzda surduren HASAN( aleattin Ozden) adli karanlik kisiyi, hala ne amacla besledikleri belli degildir...”   

Görülüyor; düsünce ile eylem arasindaki  tutarsizlik, kapasite ile konum arasindaki büyük ucuruma karsin, yoldaslarina  yönelik  kumpas kurmadaki ustalik bir noktada kesistiginde ortaya cikan sonüc ;tam bir fiyasko oluyor. Mihrac Ural adli hain’in sonu da tam bir fiyasko olmustur. Mihrac Ural, THKP-C (ACILCILER) örgûtu tarihinin bir kara lekesi,kendi yoldaslarina ve davasina ihanet eden bir haindir.Mihrac ural gercegini tam olarak anlamak icin, Suriye’ye ozellikle  bakmak gerek.     

 

Bir sonraki yazimda Mihrac ve Suriye gercegini yazmaya calisacagim ve konuyu kapatmis olacagim.                                                                             

 

 Ibrahim Yalcin

I Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir

Son Güncelleme: Pazar, 05 Nisan 2009 07:28