Şuanda 87 konuk çevrimiçi
BugünBugün1420
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7392
Bu ayBu ay41129
ToplamToplam10157684
Bir suc makinesi PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 04 Ocak 2009 23:25


 

Sevgili Hasan Balci, biliyorsun, ben senden eskiden beri bir şey istemedim. Sana yayinlaman icin yazı da göndermedim. 

 

Sadece senden degil baska hiç bir kisiden böyle bir beklentim olmadı. Mihrac Ural ile tartismayı durdurun, diyorsun. Yapılan tartisma degil ki! Bir suc makinesinin Türkiye devrimci hareketini de aşarak Filistinlilere kadar yönelen suclarının ortaya  cıkarılmasıdır.

Son olarak, Filistinliler arasındaki iç savaşa katılındığı ortaya çıktı.

„Filistin şehitleri“ diye lanse edilen arkadaşlar, Filistinliler arasındaki savaşta Suriye safinda yer alarak ölmüşler.  Kanıtlı olarak açıkça ortada... Tartışılacak bir yanı yok. 

Bildiğimiz yöntem burada da tekrarlandı: Önce esip gürlendi, tehditler savuruldu, ardından bakıldı ki karşı taraf etkilenmiyor, suç sessizce kabullenildi.  

Geçmişte Mihrac Ural’ın emriyle Filistinlilerin iç çatışmasına Suriye safında katılındığı konusunda o dönemi yaşamış şahitler de var. 

Bu tür konular gündeme gelirse, bunları yansıtmaktan kaçınmayacağım.

Senin yoktur ama benim bu insanlara karşı manevi bir borcum var. Bu manevi borç, onlara karsı işlenmiş suçların ortaya çıkarılmasını da içerir. Hayli konuyu ortaya çıkardık. Ama Hanna Maptunoğlu’nun öldürülmesi olayı iyice açığa çıkarsa, bunu yazmaktan kaçınacak değilim.

Karataşlı Yusuf olarak da bilinen Zihni Alan adlı devrimcinin Mihrac tarafindan öldürülmesinin ayrıntıları ortaya çıkınca, bunu yazmaktan kaçınacak değilim.  

Bunun ötesinde bu sefil kişilik beni ilgilendirmiyor. Türkiye devrimci hareketi onu da bilir, beni de bilir.  

Aylardan beri başka isimler altında etrafa yazılar gönderen, bana tekrarlamaya gerek görmediğim türlü çeşitli küfürleri sıralayan bu şahıstır. Aylarca sussun diye bekledim, susmadı.  

İnternet sayfası mı istiyorsun, üç tane birden kurdum. Kapışma mı istiyorsun, al sana kapışma... Sonunda sefil kişilikte barut bitti. Hele de „Filistin şehitleri“ ile ilgili rezalet ortaya çıkınca hepten bitti. 

Düzey konusunda benim için söyledikleri önemli değil. Psikolojik yıpratma için çok çalıştı, yapamadı. Derdi bunu yapamamanın ötesinde başka bir şey değildir.  

Bana bu konuda tavsiyelerde bulunan "çok sayıda devrimci“yi hiç inandırıcı bulmadığımı belirtmek isterim. Aylardır aklınız nerdeydi arkadaşlar? Aylarca bu adam benimle ilgili yalan yanlış bir sürü yazıyı değişik yerlere gönderdi, hakkımda yoğun bir kampanya yürüttü. Boş kaleye gol atmayı marifet zannetti! O zamanlar hiç birinizin sesinin çıktığını duymadım. Durumu kavramakta epeyce geç kalmadınız mı? 

Kusura bakmayın! Ben doğru bildiğimi yaparım.

Yukarıda da belirttiğim gibi, bu sefil kişilik beni ilgilendirmiyor. Beni igilendiren, karşılarında manevi sorumluluk duyduğum halen yaşayan ve artık yaşamayan insanlardır.

Şimdiye kadar ortaya çıkarılan suçlar fazlasıyla yeter, ama yenileri de ortaya çıkarsa, bunları yansıtmaktan kaçınacak değilim.  

bunları yansıtırken de, şimdiye kadar yaptığım gibi,sahte isimler kullanmayacağım, başka insanları öne sürmeyeceğim. Benim ne bir kişiye, ne bir örgüte,ne de bir devlete diyet borcum bulunmuyor. Bu nedenle kendi adımı çekinmeden kullanabiliyorum.

Mihrac Ural, bugüne kadar yaptığı gibi, bundan sonra da, beni ve bana bilgi ileten insanları Muhaberat’a ve MİT’e ihbar edebilir.

Etsin! Kuştan korkan darı ekmez… 

Mesele bundan ibarettir. 

Selamlarimla 

Engin Erkiner 

Son Güncelleme: Salı, 06 Ocak 2009 19:39