Şuanda 40 konuk çevrimiçi
BugünBugün2019
DünDün1137
Bu haftaBu hafta5739
Bu ayBu ay26741
ToplamToplam10188795
İnsanlardan beklentisi az olmak... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Salı, 06 Temmuz 2021 18:25


Gencay Gürsoy’un Ahmet Kaçmaz ile ilgili yazısını okudum. Ahmet Kaçmaz önce sonuçsuz kalan Kuruçeşme toplantıları ardından da reel sosyalist ülkelerin dağılması sonucu köşesine çekilmiş, insanlardan uzaklaşmış, kimseyle ilişki kurmamaya dikkat eder olmuş.

Sonuçta her şeyi belirleyen insandır ve karşılaştığı insan gerçeği de beklentilerinin oldukça altında olmuş, öyle anlaşılıyor.

İnsan faktörünü dışlayan tarih yasaları olamaz. Dışlamayı bırakın, önemle dikkate almayan yasalar da olamaz, varsalar da yanlış çıkarlar.

Marx’ın “insanlar tarihlerini kendileri yaparlar ama geçmişten kendilerine kalan şartlar içinde” belirlemesi fazlasıyla geneldir ve yanlış yorumlanmaya da açıktır.

İnsanlar tarihlerini çerçevesi belli koşullar altında yaparlar ama bu koşullar nedir, neye imkan verir, neye vermez, kişiye göre değişir.

İki önemli örnek vereyim.

Birincisi; Nisan 1917’de Lenin “bütün iktidar Sovyetlere” derken ya da sosyalist devrimi savunurken, Menşevikler ve Bolşeviklerin de bir bölümü demokratik devrimden ileriye gidilemeyeceği görüşündeydi. Bu amaçla da Kerensky Hükümeti eleştirel olarak desteklenmeliydi.

Koşullar herkes için aynıydı ama birbirinden çok farklı iki yorum ve bu temelde şekillenen iki ayrı hedef vardı.

İkincisi; Küba devrimidir. Küba Sosyalist Partisi’ne göre ülkede devrimin ve silahlı mücadelenin koşulları yoktu; 26 Temmuz Hareketi’ne göre ise vardı.

Koşullar herkes için aynıydı ama değerlendirme ve bunu izleyen hedef ve mücadele tarzı çok farklıydı.

İnsandan beklenti önemlidir ama burada özellikle dikkate alınması gereken şudur: bu beklenti sabit değildir, dönemine göre azalabilir ve çoğalabilir. En büyük özverileri de insanda görebilirsiniz; boşvermişliği, ihaneti, rezilliğin her çeşidini de görebilirsiniz. Bazı dönemlerde ilki, bazı dönemlerde ikincisi ağır basar. Ne ilki ne de ikincisi saf olarak bulunmaz, sadece ağır basan kesim değişir.

Dönem kötüleşince insanlardan beklentiyi azaltmak gerekir. Buna dönemin özelliklerini iyi görebilmek, kendini bir oranda değiştirebilmek, önceki dönemde yaşanmadığını anlayabilmek de denilebilir.

İkinci dönem insanları daha az dinlemek, burnunun dikine gitmeyi daha fazla önemsemek ve hatta sertleşmek anlamına da gelir.

Bitmez tükenmez tartışmalara girmeyeceksiniz, bir noktadan sonra kestirip atacaksınız.

Benim için kötü düşünüyorsan bu senin sorunun, beni ilgilendirmez…

Yaptım, yapıyorum ve yapacağım…

Bana engel olamayacaksınız!

Böyle bir dönemde, 1990’lı yıllar ve sonrasında bugünkünden daha zordu, insanları ikna ederek iş yapmaya kalkarsanız, yanmışsınız demektir. Bitmez tükenmez tartışmalar içinde kaybolur ve sonuçta kaçınılmaz olarak bıkarsınız.

Bunun yerine kendiniz yapabileceğiniz kadarını yapın. Az olabilir ama aylarca süren boş tartışmalardan iyidir.

Sonuçta siz bir şey yaptınız, beğenmeyen beğenmesin!

O yaptığınızı büyütmeye çalışın…

Eğer başlangıçta az da olsa bir şeyler yapabilmişseniz, merak etmeyin, asla yalnız kalmazsınız.

Yalnız kaldığınız zaman da bunu göze almak ve doğru bildiğinizi yapabilmeniz gerekir. Gerisi bir şekilde gelecektir, hiç merak etmeyin…

Şu ortamda insanlardan fazla bir şey beklemeyin. Belirttiğim gibi 30 yıl önce durum daha kötüydü, şimdi az olsa da düzeldi. Kendilerinden yüksek beklentiniz olmadığını da onlara hissettirin. Birlikte yapmayı isterim ama yapmıyorsan ben yapacağım…

Başkalarından beklentilerinizin sınırlarını döneme göre değiştirmek sizi büyük hayal kırıklıklarından korur.

Küçükleri her zaman ve kaçınılmaz olarak olacaktır…