Şuanda 47 konuk çevrimiçi
BugünBugün771
DünDün2294
Bu haftaBu hafta6743
Bu ayBu ay40480
ToplamToplam10157035
Sınırları değişen ülke PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cuma, 25 Haziran 2021 17:52


Yıllardan beri kemalizmden kopamamış olmanın göstergelerinden birisi olarak Misakı Milli’ye bağlılık gösterilirdi. TC’nin sınırları Misakı Milli ile çizilmişti ve değiştirilemezdi. Bu anlayış Kürtlerin muhtemel bir devlet kurması ihtimaline karşı çıkmanın gerekçesi olurdu: Misakı Milli değiştirilemez!

Bu durum eskide kaldı. Misakı Milli değişti ama ters yönde değişti, daralarak değil genişleyerek değişti.

Resmi ülke sınırları ile ülkenin fiili sınırları arasındaki farkı Küresel İç Savaş ve Türkiye kitabında açıklamıştım.

Resmi sınır, bellidir; ülkenin uluslararası antlaşmalarla çizilmiş, Birleşmiş milletler tarafından onaylanan sınırlarıdır. Bu bağlamda TC’nin resmi sınırları Misakı Milli’dir.

Fiili sınır ise resmi olmayan, Birleşmiş Milletler tarafından da onaylanmamış ama fiilen var olan sınırlardır.

Türkiye’nin Irak’ta 40 civarında askeri karakolu bulunuyor. Bunun anlamı Irak’ın bir bölümünün fiilen Türkiye’ye ait olduğudur.

Türkiye, Suriye’nin yüzde 15-20 kadarını ilhak etmiştir. Burası onundur ama bu resmi değil fiili bir durumdur.

Kuzey Kıbrıs görünürde ayrı bir cumhuriyettir, gerçekte ise TC’nin uzantısı durumundadır.

Ülke dışındaki önemli askeri üslerin de o ülke topraklarından sayılması gerekir. Mesela Katar’daki üs –şimdi genişletiliyor- ve Somali’deki büyük üs gibi…

Türkiye –yerini tam söyleyemeyeceğim ama Kızıldeniz yakınındadır- küçük bir adayı da üs kurmak için satın aldı.

Misakı Milli biteli yıllar oldu ve sanki varmış gibi hala ondan söz etmek gariptir.

Misakı Milli’nin genişleyerek değişmesinin Atatürk’ün dış politikasına aykırı olduğu içi boş bir belirlemedir.

Aradan 80 yıl geçmiş ve şartlar değişmiştir. Atatürk zamanında Türkiye yayılamazdı. Bir yanda SSCB var; yayılamazsınız. Güneyde de keza öyledir çünkü Irak ve Suriye’de Fransa ve İngiltere vardır, bunlar sömürgeci güçler olarak oradadır.

Balkanlarda da yayılma şansınız bulunmadığına göre nereye yayılacaksınız?

Atatürk gerçekçi bir kişi olarak durumu gördü ve imkansızlığın teorisini yaptı: yurtta sulh, cihanda sulh.

Yurtta hiç ama hiç sulh olmadığını biliyoruz, cihanda ise o dönemde eliniz mahkumdur.

Atatürk, Enver Paşa gibi maceracı değildi; Orta Asya Türklerini birleştirmek amacı gütmedi, bunun yapılamayacağını gördü. Bu amaç SSCB dağılıncaya kadar bizdeki Türkçülerin amacı olacaktır.

Enver Paşa bu amaç için Kızıl Ordu ile çatışmada hayatını kaybedecektir.

Enver Paşa için Sezar kişiliğine sahiptir de denilebilir. Ne demişti Sezar: “Roma’da ikinci olmaktansa bir köyde birinci olmayı tercih ederim.”

Anadolu’daki mücadelede önderlik gitti, İttihat ve Terakki’nin önemli bölümü de Mustafa Kemal’in tarafına geçince Enver’e ya her şeyi bırakıp köşesine çekilmek ya da maceraya girmekten başka alternatif kalmıyordu.

Enver Bolşeviklerle ittifak yapmak için uğraştı ama başaramadı. Bakü’yü ele geçirip Kızıl Ordu’ya teslim eden Enverci İttihatçılardır, Bolşevikler yine de Enver yerine Mustafa Kemal’i desteklemeyi tercih ettiler.

Haklılar; o alanda, sen buradasın!

Başka ülkeleri işgal edip sınırlarına katmak eskidendi. Fransa dünyanın ikinci büyük sömürgeci gücüydü ve bir Fransız bu sömürgeciliği “Fransa’yı büyütmek” olarak tanımlıyordu. Fransa sadece sınırları belli Fransa değildir, buna sömürgelerin eklenmesi gerekir. Aynısı İngiltere için de geçerliydi.

Sömürgeleri kaybetmek acıdır, bazılarını kaybetmek çok acıdır.

Frantz Fanon Cezayir’in şanssız bir Fransız sömürgesi olduğunu söyler çünkü Fransa halkı Cezayir’i ülkenin parçası, uzantısı olarak görmektedir. Vietnam da Cezayir sömürgesidir ama kaybı o kadar sorun olmamıştır. Cezayir’in kaybı ise Fransa’nın küçülmesi anlamına gelmektedir ve bu nedenle de savaş sert ve uzun sürmüştür.

Türkiye gün gelir Irak ve Suriye’den çekilir mi?

Hiç sanmıyorum.

Türkiye’de 8-10 yıldan beri 4 milyon Suriyeli yaşıyor. Bunların yarıdan fazlası 18 yaşından küçüktür. Türkçe eğitim görüyorlar ve bu insanlar kalıcıdır, geri dönmeyecektir ve bir süre sonra en azından bir bölümü TC vatandaşı olacaktır.

Suriye’de en az kendileri kadar akrabaları vardır ve bu bağlamda Türkiye şimdiden Suriye’de bir iç güç durumuna gelmiştir denilebilir. Bu ise gelecekte askeri olarak çekilecek bile olsa kalıcı olduğu anlamına gelir, bu ülkeyi içerden yöneten güçlerden birisi olacaktır.

Hatırlanacak olursa Misakı Milli’nin genişletilmesini yıllar önce Abdullah Öcalan önermiş ve “birlikte yapalım” demişti. Amaç hem Rojava’ya meşruiyet kazandırmak hem de KDP’yi devre dışı bırakmaktı. Türkiye buna yanaşmadı, başka ittifaklar ve kendi gücüyle yapmayı tercih etti.

Misakı Milli yok artık…