Şuanda 179 konuk çevrimiçi
BugünBugün1621
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7593
Bu ayBu ay41330
ToplamToplam10157885
Şiddet çalışması PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 29 Nisan 2021 22:32


Sol içi şiddetle ilgili olarak yıllar önce uzun bir yazı yazmıştım ve bu da konuyla ilgili bir kitapta yer almıştı. Bu yazının internet adresini önceki yazıda vermiştim.

Bu uzun yazıyı genişleterek yeniden yazmayı planlıyorum.

Yazının ana konusu sol içi şiddet olmakla birlikte bu konuda söylenebilecek yeni şeyler azdır.

Genişletilmiş yazıda asıl olarak içinde yaşadığımız şiddet toplumu üzerinde durmak istiyorum ama henüz plan yapmadım ya da yapamadım çünkü konu çok geniş…

Temel tespit belli ve bunu daha önce bir yazıda ifade etmiştim: kişilerin veya grupların bulunmaları gerektiğine inandıkları düzeyle, gerçekte bulundukları düzey arasındaki fark büyüdükçe, şiddet eğilimi artar. .

Saptama şu nedenle önemli: sorun burjuvazinin silah üretmesi, savaş çıkarması ve kazanç hırsıyla sınırlı değildir. Bu ülke eskiden de şiddet toplumuydu ve ülkenin silah üretmesi, savaşlara koşar adım girmesi –Kore’yi saymazsanız- söz konusu değildi.

Erkeklerin erkeklere ve kadınlara yönelik şiddeti, erkek ve kadının çocuğa yönelik şiddeti, üçünün hayvanlara ve doğaya yönelik şiddeti… Şiddet her taraftan fışkırıyor ve bu yıllardır böyledir.

Bu ülkede şiddet esas olarak devlet şiddeti değildir, bunun dışında da toplumda önemli şiddet vardır; günlük ilişkilere girmiş şiddet…

Şiddet denildiğinde yazıda bunu yaralama ve öldürme çerçevesinde ele almış, diğer şiddet çeşitlerini dışta tutmuştum. Bunlar bile o kadar çok ki…

Bu şiddet doğal olarak devrimci harekete de bulaşıyor, başka türlü olması da mümkün değildir.

Yıllardan beri rafta duran, bir bölümünü okuduğum bir kitap var: derin sol. Yazar sol içi çatışmaları, cinayetleri ve infazları incelemiş. Yazarın –Hakkı Öznur- yorumlarını geçiniz ama kitapta değişik örgütlerin çatışmalarla ilgili olarak yayınladıkları açıklamalar, bildiriler yer alıyor. Bu kadar belgeyi bulabilen birisinin ne tür ilişkilere sahip olduğu herhalde anlaşılabilir. Açıklamalardan bir bölümünü okumuştum. Burada önemli olan, kim haklıydı, konusu değildir, açıklama tarzıdır. 1100 sayfalık kitaptaki belgelerin hepsi yeniden incelenebilir.

Şunu unutmayalım: 1974-1980 döneminde devrimci hareketin önde gelen özelliklerinden birisi sol içi şiddettir. Örgütler arasındaki çatışmalarda ölenler ve örgüt içi infazlardır. Bunlar 12 Eylül’den sonra da ve ülke içinde ve dışında da azalarak sürmüştür.

Bundan sonra da sürecektir, işin gerçeği budur.

Bugün devrimci hareket güçsüz olduğu için iç çatışmalar yok gibidir ama bu duruma aldanmamak gerekir.

Sorun, “sol içi şiddet nasıl engellenebilir?” değildir, “mümkün olduğu kadar nasıl azaltılabilirdir?”

Devrimci hareketin zayıf olması ve sol içi çatışmanın çok azalması bir oranda şanstır. Yeniden güçleneceğiz ve sol içi şiddetin –ortadan kalkmasa bile- daha fazla sınırlandırılabilmesine bu dönemde harcanacak çabanın önemli katkısı olabilir.

Bir şiddet toplumundan çıkan devrimci hareketin şiddetten azade olması mümkün değildir, bu konuda hayale kapılmayalım.

Ama sınırlarını epeyce daraltabiliriz, bu yapılabilir, yapabilirsek eğer…

Ne zaman yaparım?

Söz vermeden Haziran sonu diyeyim…