Şuanda 13 konuk çevrimiçi
BugünBugün324
DünDün1049
Bu haftaBu hafta1373
Bu ayBu ay26493
ToplamToplam10143048
Yeni eğitim müfredatı şeriat modelidir! PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Salı, 25 Temmuz 2017 18:39


Türkiye birçok uygulama yoluyla hızla ırkçı, Şeriatçı faşist bir yönetimin kalıcılaştırılması sürecini yaşıyor. Bu uygulamalardan biri de geçtiğimiz günlerde uygulamaya sokulan yeni eğitim müfredatıdır. Eğitimi müfredatını yenileme adı altında Türkiye bir ümmet toplumuna dönüştürülüyor. Yeni eğitim Müfredatına İslam Hukuku / Şeriat, faiz, şerî deliller, cihad, fetih, şeriata göre boşama vb. konuların eklendiğini görmekteyiz.

Bu müfredat ile artık çocuklarımız din dersinde, şeriata göre el kol kesme cezası, kısas cezası, diyet, recm ve sopa vurma cezasını, evlilikte eş sayısını, şeriata göre eş boşamayı öğrenmeye başlayacak.  Laikliği savunmak ilerde suç sayılabilir ve laikliği savunan Müslümanlar gayri Müslim ilan edilebilir ve şeri anlayışa göre cezalandırılabilir. İslam olmayan toplumsal kesimler ise bu yeni sistem de seslerini dahi çıkaramazlar.

Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü güncellenen öğretim programlarının bir kısmını yayımladı. Seçmeli dersler olan “Temel Dini Bilgiler” ile “Hz. Muhammed’in Hayatı” derslerinde yapılan değişiklikler açıklandı. Buna göre, Temel Dini Bilgiler dersine “İslam ve Sosyal Hayat”, “İslam ve Ekonomik Hayat”, “İslam ve Hukuk”, “İslam’da Sufilerin Rolü”, “İnsanın yaradılış amacı: İbadet” üniteleri zorunlu seçmeli! Ders olarak ekleniyor.

Bunlar yetmemiş olacak ki; seçmeli dersler, kampanyaya dönüştürülerek Diyanet İşleri Başkanlığının Cuma hutbelerine de konu oldu. Hatırlanırsa 18 Şubat 2017’de yayımlanan hutbede öğrencilerin bu dersleri seçmeye teşvik edilmesi istenmişti.

Detaylandırırsak yeni müfredatla birlikte, Temel Dini Bilgiler dersinde İslam hukuku öğretilecek. İslam hukuku ünitesindeki bazı başlıklar şöyle: İslam Hukukunun Temel İlkeleri, İslam Hukukunun Kaynakları, İslam Hukukunun Bazı Temel Kaideleri. Bu ünitede İslam hukukunda ceza ve suç konuları da yer alıyor. Derste İslam ve Sosyal Hayat, İslam ve Ekonomik Hayat, İslam ve Hukuk, Tasavvuf konuları işlenecek. İslam ve Sosyal Hayat ünitesi adı altında Evlilik ve Nikâh, Eşlerin Karşılıklı Sorumlulukları, Boşanma, Boşanmanın Bireysel ve Toplumsal Etkileri konuları da anlatılacak. Ayrıca öğrencilere İslam hukuku da öğretilecek. İslam ve Ekonomik Hayat ünitesi de yeni eklenenler arasında. Bu ünitede de “İslam Ekonomisinin Ahlaki Temelleri” konusuyla birlikte helal kazanç, karzı hasen, intak kültürü gibi başlıklar yer alıyor. Yeni müfredatla birlikte Temel Dini Bilgiler dersi içeriğine tasavvuf ünitesi de eklendi. Öğrenciler, bu ünitede tasavvuf anlayışına ilişkin öğretileri öğrenecek. Mutasavvıflar, Sufîler de konu başlıkları arasında. Temel Dini Bilgiler Islam-2 dersi ise büyük oranda ibadet konusuna ayrıldı. Namaz konusu ayrıntılı ve uygulamalı olarak anlatılacak. İnsanın Yaratılış Amacı İbadet ünitesi eklenen dersin içeriğinde ibadetin geçerli olma şartları, namaz kılmanın önemi, oruç, zekât, hac ve umre ile kurban konuları işlenecek.

Görüldüğü gibi yaşamın tümü bu eğitim programı vasıtasıyla İslami Şeriat ilkelerine göre yeniden şekillendirilmektedir.  Bu vasıtayla faşist diktatörlük kurumsallaştırılarak, milliyetçiliğin, ırkçılığın yanında dinci, şeriatçı bir ideolojiyle yeni bir toplumsal kültür oluşturulmaya çalışılmakta, altı-yedi yaşlarından başlayan yeni eğitim müfredatı vasıtasıyla faşist rejim istediği gibi bir gençlik yaratmaya çalışıyor.

AKP eliyle uygulamaya sokulan bu eğitim müfredatı tekçi, dinci ve milliyetçi bir ideolojiye dayanıyor. Farklı etnisiteleri, inançları ve kültürleri reddediyor. Tekçi, ırkçı ve Selefist bir İslam anlayışının hakim olduğu şeriat hukukuna göre yönetilen yeni bir toplum yaratılmaya çalışılıyor.  Mevcut rejimi amaçlarını gerçekleştirmede yetersiz gören Erdoğan-Bahçeli diktatörlüğü bu müfredat vasıtasıyla yeniden yapılandırdığı, inşa ettiği bu köle, itaatkâr toplum üzerinden yıllarca kendi iktidarını sürdürmek istiyor.

Esas tehlike aslında bu noktadadır. Şeriat yasalarına dayalı geliştirilmek istenen yeni toplumsal paradigma ile toplumun zihniyetini ve dokusunu parçalamak istiyorlar. İyi takip edilirse daha şimdiden Türkiye toplumunda çok ciddi bir ahlaki çöküş, bir tükeniş yaşanıyor. Dine dayalı fanatizm, diğer inançları yok sayan, aşağılayan şeriatçılık, milliyetçilik ve ırkçılık toplum içerisinde geliştiriliyor, tahrik ediliyor. Bu bilinçli bir politikadır. Toplumu parçalara bölerek yönetmeye çalışıyorlar. Bu diktatörlük toplumun bir kesimini öteki sayarak, kendi yandaşı bir toplum yaratarak uyguladığı faşist diktatörlük sistemini bu vasıtayla toplumsallaştırmak istemektedir.

OHAL uygulaması, KHK’ler aracılığıyla yeni yasaları hiçbir engelle karşılaşmadan çıkaran Erdoğan iktidarı; ancak tüm muhalefet odaklarının diktatörlüğü yıkma amacında birleşmesiyle alaşağı edilebilir. AKP-MHP faşist, ırkçı, şeriatçı iktidarını ortadan kaldırmak için; bugün uygulamaya sokulan bu yeni eğitim programını engelleme ile işe başlanabilir.

AKP-MHP faşizmi toplumu bilinçli bir şekilde inanç ekseninde, sınıf ekseninde, etnik aidiyet ekseninde, laik-anti laik ekseninde kutuplara bölerek yönetmeye çalışıyor. Bugün bu eğitim programı 12 Eylül faşizminin uygulamaya soktuğu zorunlu din derslerinin bizi nerelere kadar götürebildiğinin göstergesidir aynı zamanda.

Zamanında bu yasaya karşı çıkan Aleviler tek başına kaldıkları için zorunlu din derslerinin müfredattan çıkarılmasını sağlayamadılar. Alevi çocukları bu dersler aracılığıyla zorla İslamlaştırıldı. Bugün ise laik ve demokratik bir toplum projesine sahip güçlü bir toplumsal muhalefetin olmadığını gören AKP-MHP faşizmi; toplumu İslam Hukukuna (Şeriata göre) yönetebilmek için gelecek kuşakları eğitim yoluyla yetiştirmeye başlamıştır.

AKP kadroları 12 Eylül paşalarının kurduğu sistemin İslamcı kadrolarıdır. Bu kadrolaşmaya zamanında ciddi bir karşı koyuş yaşanmadığı için, türban özgürlüğü, inanç özgürlüğü adı altında dinci akımın toplumun dokularına nüfus etmesi engellenememiştir. Bugün de işin gideceği son merhale olan Şeriatçılık; eğitim programları vasıtasıyla gelecek kuşaklara aktarılırken; bu duruma sessiz kalan ya da cılız sesler çıkarmakla yetinen STK’lar, Siyasal partiler ve Alevi kurumları bu duruma ciddiyetle yaklaşmaz ve sokaklara inerek bu durumu protesto etmezlerse; bir kez daha geç kalınmışlığın müsebbipleri olarak tarih önünde hesap vermekten kurtulamazlar.

Bu durumu önleyemezsek gelecek kuşaklar artık demokrasi, insan hakları, eşitlik, özgürlük kelimelerine yabancı kalacaklardır. Bu gidişe engel olmanın ne yazık ki tek bir yolu kalmıştır. O da bu faşist iktidarı yıkacak bir muhalefet cephesinin oluşmasıdır. Şeriat düzeninden, faşizmden, ırkçılıktan zarar görecek olan tüm toplumsal kesimleri bir araya getirecek bir red cephesi gereklidir.  Türkiye giderek bir çıkmaza doğru hızla yuvarlanmaktadır. Erdoğan yaşadığı iktidar zehirlenmesi ile toplumu bilinmezliğe sürüklemeye çalışmaktadır.

Stratejik tüm müttefikleri kendisini tek tek terk etmesine, tutum almasına karşın Erdoğan; iktidarını sürdürebilmek için gerektiğinde toplumu yeni maceralara sürüklemekten kaçınmayacaktır. Tükenişe geçen tüm diktatörler de bu yolu seçmiş, zulmünü arttırarak kurtulacaklarına inanmışlardır.  Erdoğan da bugün her alanda zulüm uygulayarak,  toplumsal ve uluslararası tepkilere aldırmadan iktidarını sürdürmeye çalışmaktadır. Gücünü ise sürüleştirdiği Türkiye toplumundan almaktadır.  Bu yeni Eğitim programı ise toplumsal sürüleştirmeyi kalıcılaştırma projesidir. Toplum bu yolla bir karanlığa sürükleniyor.

Bu topraklarda yaşayan halklar, inançlar, kültürler bu karanlığı hak etmiyorlar. Ondan dolayı sesimizi daha gürleştirmeliyiz. Güçlerimizi daha da birleştirmeliyiz ve Şeriatçılığa geçit vermemek için çabalarımızı ortaklaştırmalıyız. Artık Türkiye toplumunun sürü psikolojisinden kurtulması ve birey olma sorumluluğu ile harekete geçmesi gerekiyor. Bu ise toplumun objektif ilerici dinamiklerinin ortaklaşması ile olanaklıdır.

Şeriata karşı çıkması gerekenler sadece Aleviler değildir. Elbette Aleviler bu durumdan çok zarar göreceklerdir. Ancak bu toplumun laik Müslümanları da, ateistleri de,  diğer inanç mensupları da en az Aleviler kadar Şeriat düzeninden zarar göreceklerdir. Bundan dolayı bugün bu eğitim programına en çok tepki vermesi gerekenler laik, seküler bir sistem isteyen Müslüman kesimler olmalıdır.