Şuanda 69 konuk çevrimiçi
BugünBugün1295
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7267
Bu ayBu ay41004
ToplamToplam10157559
Demokratik Cumhuriyet ve ortak vatan için HAYIR! PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Çarşamba, 08 Şubat 2017 11:03


Biz Kazanacağız!

Bu üst başlık HDP’nin referandumdaki ana sloganıdır. Bu slogan demokratik bir ülkede, tüm renklerin, halkların, inançların özgürlük içinde bir arada yaşamasının olanaklı olduğunu anlatıyor.

AKP faşizmi tarafından referandum yoluyla bize kabul ettirilmek istenen Anayasa teklifi ise, kısa tanımla yeni bir rejim inşasının dayatılması, bu duruma hukuksal zemin yaratma girişimidir. Halklarımızın geleceğini doğrudan etkileyecek bu süreçte HAYIR'ın kazanması tek adam diktasında sonun başlangıcı olacaktır.

Elbette hepimiz biliyoruz ki;  AKP faşizminin ağır baskısı altında yapılacak referandumun meşruluğu tartışılır. Meclis’teki en büyük üçüncü partinin eş başkanları, grup başkanvekilleri, milletvekilleri, binlerce parti çalışanı tutuklu. Bütün belediyelerine kayyum atanmış durumda. Bütün bunlar orta yerdeyken, referandumla ilgili bir süreç yürütülüp adil ve demokratik ortamda seçim elbette olmayacaktır.  Bizler tüm bu gerçekliklerin bilincinde olarak referandumda bir tutum belirlemek durumundayız.

HDP’de tutum belirledi.  Demokratik cumhuriyet için, ortak vatan için Hayır tutumunun en doğru tutum olacağını ilan etti.

AKP için HDP’ye terörist demek yetmemiş olacak ki, bugün ‘Hayır’ diyenlerini tamamını ‘terörist’ ilan etti. Referandum sonuçlarını beklemeden ülkeyi ‘terörist’ ve ‘terörist olmayanlar’ diyerek şimdiden iki kutba böldü.  AKP’nin bu ötekileştirici, düşmanlaştırıcı zihniyetiyle, sonuçlar ne olursa olsun Türkiye referandum sonrası bir iktidar krizine girecektir.

Normal şartlarda bir referandumun ‘hayır’ ile sonuçlanacağı orta yerde.  Sonuçlar ne olursa olsun AKP’nin iktidarını sürdürmesi olanaklı görünmüyor. Bu durumda Erdoğan-AKP iktidarı geriye dönüşü olmayan bir çözülmeyi yaşayacaktır. Tüm bunların olması için referandum da hayır diyenlerin hata yapmaması gerekiyor.

Biliniyor AKP bir proje partisidir. Bu projeyi yürütenler “ılımlı İslam modeli”nin geçerliliğini yitirmesiyle desteklerini çektiler.  Şimdi olan Erdoğan’ın kendi gizli ajandasını uygulama hamleleridir. Kendisini var edenlere karşı gelerek bu ne kadar uygulanabilir? Tartışma konusudur.

AKP son yıllarda ülkedeki sermaye sınıfının ortak çıkarlarını gözeten bir parti olmaktan çıktı. Kendine bağlı bir zenginler sınıfı yaratmaya çalışıyor. Bu durum kurulu sistemin AKP’nin ipini çekmesine neden oldu. Ancak Erdoğan bütün bu sistem taraflı zorlamalara direnerek, kendi siyasal görüşüne uygun bir ‘İslam’i rejim kurmaya çalışıyor. Bundan dolayı 7 Haziran seçimlerini yok hükmünde saydı. Bundan dolayı 15 Temmuz sonrası devlet içinde yandaşı olmayan herkesi tasfiye ediyor. Bundan dolayı PKK ile kurduğu çözüm masasını devirdi.

Ancak dünyada siyasal İslam’ın iflas ettiği günümüzde, Türkiye’de ılımlı da olsa şeriatçı bir iktidarın sürdürülmesi mümkün değildir. Bugünün dünyasında siyasal İslam, IŞİD’in önerdiği hayat ve siyasal gelecek projesi ile özdeşleşmiş durumdadır. Dünyadaki bu yargının haklılık payı da vardır.

Sahtekarlığı, düzenbazlığı, dolandırıcılığı, çevre kayırmacılığı sürekli bir siyaset haline getirenler iktidarlarını uzun süre sürdüremezler.  AKP ve Erdoğan sonlarının yaklaştığını görerek ömürlerini ne kadar uzatabileceklerinin mücadelesini veriyorlar. Başkanlık rejimini kurma çabası da bundan dolayıdır.

Kendisini iktidara taşıyan dış dinamiklerin değiştiğini gören Erdoğan bundan dolayı yeni müttefik arayışları içinde ya da iktidarda kalmak için yeni sahipler aramanın peşinde.

Bugün görünen AKP ve Erdoğan’ın bu referandum oylamasını kaybedeceğidir. Ancak Erdoğan AKP’si kazansa bile ülkeyi yönetecek meşruiyetini yine de yitirmiş olacaktır. Bu açıdan kazanacağı zafer de ancak Pirus zaferi olacaktır.

Elbette bunları söylemek bu zalim iktidarın kendiliğinden yıkılacağı anlamına gelmiyor. Bunun için büyük özveri gerektiren bir mücadele vermek gerekiyor.

Bu süreçte Aleviler tüm kurumlarıyla Hayır diyeceklerini beyan ettiler, HDP, HDK, DBP, ESP, Haziran Hareketi, CHP ve daha birçok parti ve sivil toplum örgütü Hayır diyeceklerini açıkladılar. Yine MHP tabanının büyük kesimi ve AKP içinden de bazı kesimler hayır diyorlar.  Saadet Partisi ve birçok irili ufaklı parti Hayır eğilimindedir.

Böylesi geniş bir Hayır Cephesi’nin oluştuğu Türkiye’de hala boykotu tartışmak, hala ortak vatan da ne oluyor? Ortak vatan kaldı mı? diye tartışmak anlamını yitirmiş bir tartışmadır. İçinde yaşadığımız süreçte boykot da, ayrı vatan savunusu da Evet Cephesinin değirmenine su taşımanın ötesine geçemez. Dikkat edilirse AKP faşizmi boykotu, federasyonu, bağımsızlığı savunanlara değil, tüm renklerimizle bir arada yaşamayı, özgür yaşamayı savunanlara saldırmaktadır.

AKP için ne kadar boykot o kadar evet demektir. Evet demek karanlığa, zorbalığa, soyguna devamlılık kazandırmaktır. O zaman karanlığı yırtmak için, zorbalığı yenmek için, soygun düzenine son vermek için; hep birlikte HAYIR diyeceğiz.

O zaman HDK bildirisinde söylendiği gibi diyoruz ki;  "Yaşadığımız bu karanlıktan çıkmak mümkündür. Türkiye’nin emekçileri, ezilenleri, halklarımız üstlerine örtülmeye çalışılan bu karanlığı yırtacaktır.

Ezilenlerin geleneği, özgürlüğün kesintisiz bir mücadele olduğunu, yılmadan mücadele edenlerin geleceği kazandığını her daim göstermiştir.  Zulme, zorbalığa, her ne ad altında olursa olsun tek adam rejimlerine, dikta heveslerine karşın halklarımız kazanacak! Biz kazanacağız!”