Şuanda 18 konuk çevrimiçi
BugünBugün288
DünDün2214
Bu haftaBu hafta9023
Bu ayBu ay30025
ToplamToplam10192079
mihrac ural ihbar ediyor 1 PDF Yazdır e-Posta
Refik Bugdayci tarafından yazıldı   
Çarşamba, 03 Haziran 2009 21:15


Yusuf( Refık bugdaycı) yazısı ıcın gırıs..........

REFIK BUGDAYCI ( YUSUF) THKP-C ACILCILER örgütümüzün 1976 yıllından berı aktıf bir militanıyken, MİHRAC URAL tarafından 1.KONGRE’den hemen sonra ADANA  MİT’na ‘’örgüt MK üyesıdır’’ diye İHBAR EDİLDİ. Ben 1988 tarihinde Fransa’ya ‘’ AVRUPA SORUMLUSU’’ olarak geldigim zaman REFIK BUGDAYCI yoldası tanıdım. HOLLANDA SORUMLUSU olarak faaliyet yürütürken, MIHRAC URAL tarafından ‘’ Milli İstıhbarat Teşkilatı’’ na ‘’ MERKEZ KOMİTE ÜYESİ’’ dır diye İHBAR edildigi için , aynı tarihte aşagıdaki acıklamayı yaparak MİHRAC URAL ADLI muhbir’le yollarını ayırmıştır.

1988 tarihinde FRANSA’da dagıtılan bu açıklamayı oldugu gibi yayınlıyoruz. Bu açıklamanın hemen ardından MİHRC URAL sekız sayfalık bir yazı yayınlayarak, benim( İ.YALÇIN) yayınladıgım , MİHRAC URAL’ın el yazısı ‘’ IHBAR’’ yazısını  İNKAR(!) etti. Çok iddialı bir karşı yazı yazdı. ‘’ ...Bu belgeyi adli tıb’da incelettik ve MİHRAC URAL’ın el yazısı olmadıgı anlaşıldı. Bunu yazan Ibrahim Yalçın’ın kendisidir, muhtemelen Halep’te yazmış ve MİT’na yollamıştır’’ denildi. MİHRAC URAL’ın el yazısı bu ıhbar yazısı şu anda elimde. Ben bu belgeyi yayınlamadam önce MİHRAC URAL’a bir kaç gün zaman tanıyorum. İYİ düşünsün ve söylesin. ADANA MİT  teşkilatına, örgüt MK listesi yapıp bildirdin mi? BU listeye kimleri yazdın? Kaç kişilik liste yağtın? Neden yaptın?

1988 tarihinde, İNKAR  ETTIGİN  EL YAZINI,  hala inkar etmeye devam ediyor musun? Adı geçen tarihte, ‘’ ...adli tıb’ta incelettim’’ dedigin bu yazının adli tıb raporunu yayınlayabilirmisin? Ben senin el yazının bulundugu bu belgeyi yayınlayacagım. Konuyla ilgilenen herkese gönderecegim.  İlgili herkese çagrıda bulunacagım. Eger bu  ‘’ el yazısı’’ senin degilse,ben senin benim için yazdıgın herseyi tüm devrimci kamuoyu önünde KABUL EDECEGİM. Yok eger bu EL YAZISI’nın senin oldıgı anlaşılırsa, aynı şekilde tüm devrimcı kamuoyu önünde, PIS BİR YALANCI, YOLDAŞLARINI IHBAR EDEN BİR HAİN ve DEVRİMCİ KATİLİ BİR SOYTARI oldugunu KABUL EDECEKMİSİN? HODRİ MEYDAN DİYORUM.... İYİ DÜŞÜN VE CEVAP VER. BEKLİYORUM....

BELGE İSTİYORDUN  DEGİLMİ ? MİHRAÇ URAL  Bahsettigim bu belgeyi ‘’ adli tıb’’ inceletmeye ne dersin?

CEVABINI   BEKLİYORUM... 

                                                                                                                   

Kanına bulaşan ‘’ ihanet virüs’’ünü  herkese bulaştırmaya çalışırken meydanı boş zannettin öyle mi?

REFIK BUGDAYCI (Yusuf) YOLDAŞIN  yazısını yayınlıyoruz. El yazın ihbar yazısına cevabını bekliyoruz...

bakalım yine ınkar mı edeceksin? Yoksa ‘’ adam’’ gibi gerçeklerimi konuşacaksın

DEVRİMCİ KAMUOYUNA

1976'lı yıllardan başlamak üzere, aktif olarak içerisinde yer aldığım THKP-C (Acilciler) örgütünden, aşağıda kısaca açıklamaya çalışacağım nedenlerden dolayı ayrılığım gündeme gelmiştir.

Ben, başta Mihrac olmak üzere hemen ardında, Hanna Maptunoğlu yoldaşın önderlik-öğretmenlik çabalarıyla önce HDÖ, andından da THKP-C (Acilciler) örgütünde, kısa zamanda aktif çalışmalara katıldım. Hanna yoldaşın ölümüne kadar, onun sadık bir öğrencisi olarak kaldım. THKP-C (Acilciler) örgütünde bu güne kadar gördüğüm en ciddi, en fedakar ve en kararlı yoldaşlardan birisi olan Hanna yoldaşın ölümünden dolayı bu gün ve sonsuza kadar üzüntü duyduğumu, dayucağımı belirtiyor, bu onurlu insanın anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Hanna yoldaşın sorumlusu olduğu Hollanda birimi, onun ölümünden hemen sonra Salih arkadaşa aktarılan bu birim, bütün gayretiyle çalışmalarına devam etmiştir. Bu dönemde örgüt-iç çelişkilerden habersiz olarak "gayret"le çalışırken kısa zamanda çelişkilerin odak noktasına kadar çekildim ve bu girdaptan kurtulamayarak Hollanda'da akıl-dışı sorunlar yaratılır oldu. Örgüt yapısına "ana-avrat" küfrederek, "ben böyle bir örgüt tanımıyorum" diyerek, Hollanda'daki örgüt çalışmalarını sabote etmeye kalkışanlar, Salih'in bir numaralı "adamı" olurken, ben, "merkez"den yana tavır alıp üstün bir moralle örgüt çalışmalarına Salihsiz-Zafer'li olarak devam ettim. "Sidik yarışı" devam ediyordu...

Kontağı Zager'de bulunan Hollanda birimi, kısa zamanda örgütsel-siyasal çalışmalarının yönünü değiştirerek, "para akıtan inek"(!) gözüyle bakılır duruma düşürüldü. Neden bakılmasın ki? Hollanda, inekleriyle ünlüdür. Sanırım bu anlayış çok hoşlarına gitmiş olmalı ki, bazı örgüt "yönetici"leri, bizleri aynı ünlü anlayış keferesine koymak istedi. Siyasal-politik yönelimlerinden feragat edenlerin, başkaca apabilecekleri birşeyleri olmasa gerek...

Bütün bunlara rağmen, zararı yok(!) diyerek ve bazı unsurları da örgüt içerisinden temizledikten sonra, örgüt geneline olan inancımı sarsmadan yeni çalışmalara daldım. Çalışmalarımız, diğer yoldaşların da eşsiz fedakarlığıyla örgütümüz, Hollanda'da ciddi bir yer edindi. Son derece yoğun bir maddi olanak örgüte aktarıldı. Dernek çalışmalarına hız verilerek^"Hollanda Anadolu-Der" açıldı. Örgüt bildirileri her yana dağıtılmaya başlanarak, 1 Mayıs'larda, "Cephe" bayrağı dalgalandırıldı. Her ay düzenli olarak 60 tane Cephedergisi dağıtıyorduk. Örgüt ev'leri oluşturduk. Kollektivizmi ilke edindik. Çalışmalarımızda demokratik-merkeziyetçiliği esas aldık. Tüm yoldaşların morallerini yükselttik, yukseltilen bu moral, sadece Hollanda sınırları içinde kalmayıp, başta Suriye olmak üzere Avrupa'nın her tarafına yayılarak "örnek" çalışma alanı gösterildik. Sıfırdan başlayarak bu seviyeye gelmiştik. Bu konuda, tüm yoldaşlarımızla birlikte övünmek en doğal hakkımızdır.

Tam bu dönemde, bütün .öyleriyle bilemediğim örgüt içerisindeki çelişkilerin nedenlerini, Ortadoğu üzerinden bölgeye gelerek bana aktaran, örgütümüzün, dışarda ve içerde (cezaevlerinde) en ağır yüklerini omuzlamış, fedakar çalışmalarıylaher yerde hepimize örnek gösterilmiş, kendilerinin bile inkar edemediği bu yoldaşa, Suriye'de açık oynanan, ama Avrupa'da saklanan(!) olumsuzluklarını anlattığı için, şahsiyetine küfredilerek telaşlı bir şekilde örgütten atılmıştır

Evet. Örgüt-içi bunca olumsuzluk ve akıl almaz olaylardan sonra Mihrac ve örgüt içi MK'ne olan saygım ve güvenim tamamen sarsılmıştır. Örgüt-içi gelişmeleri bana aktardığı için, Mihrac ve Zafer neden telaşlanmışlardı? Bunları telaşlandıran neydi? Anlatılanlardan, neden korkulmuştu (!) Demek ki gerçekler bu arkadaşları telaşlandırıyordu. Ne ilginç...

Bütün olumsuzluklara rağmen; olabilir, çözüm, örgütün bütünlüğüdür anlayışıyla hareket ettim. Bütünlüğümüzün, devrimci siyasal çalışmalarımızla aşılacağını düşünerek çalışmalarıma ara vermeden tüm enerjimle mücadele içerisinde olmaya çalıştım. Ne yazık... Arkadaşlar, bu iyi niyet ve devrimci dürüstlüğümü hiç bir zaman anlamak istememişlerdi. Yanıma (Hollanda'ya) her felişlerinde, bana bağlı çalışan yoldaşlara, benim hakkımda fısıltı ve "kaş-göz" altında sorular sorarak, hakkımda rapor tutmaları tavsiyelerinde bulunmuşlardır. Böylelikle, bana karşı güvensizliklerini(!) belli eden bu arkadaşlar, aslında; iki kişi arasındaki en basit yoldaşlık samimiyetinden de korkarak, yoldaşlar arası güvensizlik havasını hakim kılmaya çalışıyorlardı.

Normal! Olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Neden mi? dersiniz. Çünkü; hırsıza alemi sormuşlar; "herkesi kendim gibi bilirim" demiş.

Sonuca yaklaşırken, Mihrac'ın, o, her zamanki vaadlerinden, Hollanda birimine bahsettiği "hayali matbaa"dan tutun, "arkanızda yıkılmaz kaleler var" gaz'ına kadar, tamamı uyduruk senaryo olan ve para musluğundan akacak en son meteliği de ele geçirmekten başka bir şey olmadığına inandığım palavralara önem vermedim. Önümde bir çeşit, arkamda başka çeşit davranan bu arkadaşlarla daha fazla yürünemeyeceği, her hoşgörüyü korkaklık olarak anlayan bu insanlarla politik çalışma yapılamayacağı, bu insanlarla beraber olmanın, gelecekte yarar yerine zarar vereceği, daha kötü olumsuzluklar yaratacağı, moralsiz ve üretkensiz örgüte yük(!) olacağıma ve başkalarını da olumsuz yönden etkilerim kaygusuyla, kendi kendimi defalarca yargıladıktan sonra "son görev"imi (!) yerine getirdim. İstifa mektubumu yazdım.

Para, bu arkadaşların her şeyleri olmuştu. İdeoloji-siyasal çalışma ya da örgütsel disiplin... Bunların önemi yoktu.

İstifam, THKP-C (Acilciler) Kongresi'nden az önce oldu. Sanırım bu duruma çok sinirlenen ve üzülen(!) Mihraç, Kongreden hemen sonra ADANA MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI (MİT) bölümüne ismimi vererek beni İHBAR ETMİŞTİR. Kongre'de MK'ne seçildiğimi, Türkiye'ye gidecekler arasında olduğumu söylemişlerdir. Gerçek kimliğimle beni POLİSE İHBAR EDEN MİHRAÇ URAL bu durumu çevresine, "Polisi yanıltmak için sahte isimler veriyoruz(!)" diye izah etmiş(!)tir. Ne kadar zekice değil mi? Mihraç Ural, belki de beni şaka olsun diye ihbar etmiştir. Yada, kim bilir, istemeyerek ağzından da çıkmış olabilir(!)

Şaka yada istemeyerek mi ihbar edilmiş olduğuma, devrimci kamuoyu'nun kendisi karar versin.

Ayrılığımın üstünden iki yıl geçmişti, Zafer'i telefon ederken kulübede gördüm. "Yahu, bu arkadaşı görmeyeli iki yıl oluyor, en azından bir merhabalaşalım." diye geri döndüğümde, daha, "selam" bile diyemeden, küfür ve örgütü ihbar etmiş bir "muhbir" suçlamasıyla ve de herkese savrulan "tehdit" nakaratlarıyla karşılaştım. Üzüldüm ve gerçekten acıdım. Ne anlaşılmaz bir hikaye değil mi? Kendileri, bizi hep ihbar edenler. Yine kendileri, hep bizleri muhbir-polis sıfatlarına layık görerek karalamaya çalışıyorlar. "HIRSIZ, EV SAHİBİNİ BASTIRIYOR!..."

Örgütü ihbar ettiğime dair ellerinde ne kadar belge varsa açıklasınlar. Bunun tersi olursa; o zaman kendileri hesap vermek zorunda kalmazlar mı? Mihraç'ın el yazısını çok iyi tanıyorum. Cemal yoldaş'ın yayınladığı "İhbar belgesinde"ki ismim, Mihraç Ural'ın el yazısıyla yazılmıştır. ne dersiniz?

Polise, ihbar edilişimin, ikinci yılında, tehdit edilişimin ikinci ayında bana, yeniden örgüte, Mihraç'ın örgütlediği atağa(!) katılmamı, Mihraç tarafından yerimin hazır(!) tutulduğu, yapılan tehdit'ten Zafer'in "özür" dilediği, istemeyerek ağzından kaçmış olduğunu söylemişlerdir.

Artık yeter... Samimiyet ve iyiniyet bitmiştir.

Anti-Acilci değilim. Kendilerine, yeni yönelimlerinde başarılar dilerken, kendileri, yeniden örgüte kalıtmamı nasıl öneriyorlarsa, ben de, tüm THKP-C (Acilciler) mensuplarına geliniz TÜRKİYE KOMÜNİST EMEK PARTİSİ (TKEP) saflarında birleşelim çağrısında bulunuyorum.

YAŞASIN KOMÜNİSTLERİN BİRLİĞİ...

YUSUF

HOLLANDA SORUMLUSU

Son Güncelleme: Pazar, 04 Ekim 2009 07:37